Bir şirketi yönetmek, bir ekibi motive etmek, insanları ortak hedefe doğru ilerletmek…
Bunlar hayatımızın en kritik alanlarında ihtiyaç duyduğumuz becerilerdir.
İş hayatına giren genç bir mühendis, mükemmel teknik bilgilere sahip olabilir. Bir muhasebecinin, sayılarla arası çok iyi olabilir. Bir pazarlamacı, en yaratıcı fikirleri üretebilir. Bu insanlar terfi ettiklerinde “yönetici” olurlar. Ve o an fark ederler ki; ekip yönetmek, insanlarla çalışmak, strateji kurmak, karar almak bambaşka bir oyundur.

Teknik bilgiyi kullanarak iyi bir çalışan olabilirsiniz. Ama iyi bir yönetici olmak, tamamen farklı bir eğitim ve gelişim süreci gerektirir.
Okullar daha çok teknik bilgiye ve akademik başarıya odaklanıyor. İnsan yönetimi, iletişim, liderlik gibi konular ikinci plana atılıyor. Yönetim, çoğu zaman iş hayatında tecrübe ile öğrenilen bir süreç gibi kabul ediliyor.
Kötü yönetim, sadece yöneticinin değil, tüm ekibin ve işletmenin verimliliğini etkiler.
Çalışanların işten ayrılma nedenlerini araştırdığınızda en sık duyulan cümle şudur:
“İşimden değil, yöneticimden ayrıldım.”
İnsanlar işlerini değil, yöneticilerini terk ederler. İletişim eksikliği, motivasyonun düşük tutulması, adaletsizlik ya da yönsüzlük… Bütün bunlar, şirketlerde maliyeti milyonlara varan sorunlara yol açar.
Artık şunu kabul etmeliyiz: Yöneticilik öğrenilebilen bir beceridir.
Doğuştan gelen karizma, sert disiplin ya da yılların tecrübesi tek başına yeterli değildir. Bir yöneticinin;
- İnsan psikolojisini anlaması,
- Etkili iletişim kurması,
- Zamanı ve öncelikleri yönetmesi,
- Ölçüm ve raporlama sistemleri kurabilmesi,
- Delege etmeyi öğrenmesi gerekir.
Bunlar da ancak eğitim, mentörlük ve sürekli gelişimle kazanılır.
Yöneticilik, öğrenilmediğinde en büyük maliyet kaleminiz haline gelir. Öğrenildiğinde ise en büyük yatırımınız olur.
Bereketli günleriniz olsun.