İş hayatında en çok ses çıkaranların en çok iş yapanlar olduğu yanılgısı hala birçok yöneticinin tuzağı olmaya devam ediyor. Halbuki gerçek performans çoğu zaman yüksek sesle değil, sessizce ortaya çıkar.
Bir çalışan sürekli görünür olmak için çabalıyorsa, toplantılarda uzun uzun konuşuyorsa, her başarıyı kendine mal etmeye çalışıyorsa… Orada durup düşünmek gerekir. Çünkü gerçek çalışanlar böyle davranmaz. Onlar işleriyle konuşur.
Sessiz çalışanlar; dikkat çekerim kaygısı taşımadan, kendini ispatlama ihtiyacı duymadan üretirler. Masalarında gürültü yoktur ama ilerleme vardır. Sürekli övgü beklemezler; çünkü enerjilerini dışarıya değil, işe yönlendirirler. Ne yazık ki kimi zaman “fazla sessiz”, “yeterince aktif değil” gibi etiketlere maruz kalırlar. İşletmelerde asıl tehlike, çok konuşup az iş yapanlardır. Dışarıdan enerjik ve çalışkan görünseler de, sonuç üretmedikleri için ekibi aşağı çekerler.

Bir işletme sahibinin görevi, gürültü yapanı değil, değer üreteni fark etmektir. Raporlara, verilere, teslim tarihlerine, üretilen çözümlere bakmak gerekir. Çünkü performansın en temiz göstergesi sonuçtur. Sessiz çalışanlar genelde şirkete en çok katkıyı sağlayan, sadakati yüksek, problem çıkarmayan kişilerdir.
Tabii ki hedef, çok konuşan çalışanı bastırmak değil, enerjisini doğru kanallara yönlendirmek olmalı. Çok konuşmanın performansla örtüşüp örtüşmediğini ölçün. Toplantılardaki davranışları, projelerdeki çıktıları ve ekip üzerindeki etkisini takip edin. Sonuç üretmiyorsa, konuşmalarını azaltması ve iş odaklı olması gerektiğini net şekilde belirtin. Bu yaklaşım hem ekibi dengede tutar hem de bireysel motivasyonu korur.
Bu yüzden yöneticilere hatırlatıyoruz: Ekibi değerlendirirken sese değil, iz bırakan işe odaklanın. Gerçek çalışanlar konuşmaz… İşleri konuşur.
Bereketli günleriniz olsun.