Pazarlamada rekabet sadece diğer firmaları geçmekle ilgili değildir. Asıl mesele, onların ne yaptığını anlamak ve bu sayede kendi işinizi daha iyi tanımaktır.
Başarılı markalar, yalnızca kendi ürün ve hizmetlerini geliştirmekle kalmaz; aynı zamanda rakiplerini dikkatle izler, güçlü ve zayıf yönlerini analiz eder, boşlukları görür ve bu boşlukları fırsata çevirir.

Rakiplerin hangi alanlarda güçlü olduğunu gözlemlemek, sizin hangi yönlerde farklılaşabileceğinizi gösterir. Örneğin; bir rakibinizin hızlı teslimat sistemi çok başarılı olabilir, ama müşteri hizmetleri zayıftır. İşte bu noktada siz, güçlü müşteri desteğinizle öne çıkabilirsiniz. Aynı şekilde müşteri şikayetlerini takip etmek de çok kıymetlidir. Sektörde müşteriler en çok neye kızıyor? Hangi deneyimler onları hayal kırıklığına uğratıyor? Bu soruların yanıtları, sizin fırsatlarınız olabilir.
Rakipleriniz hangi teknolojiyi kullanıyor? Ar-Ge yatırımları nereye gidiyor? Müşteriye sundukları teknik destek nasıl? Satış stratejileri neler? Diyelim ki; bir firma doğrudan satış modeliyle ilerliyor. Siz bayilik ağı kurarak yerel pazarlarda daha güçlü hale gelebilirsiniz. Aynı ürün, farklı dağıtım stratejileriyle çok farklı sonuçlar doğurabilir.
Rakipleriniz “en ucuz biziz” diyorsa, siz “en dayanıklı ürün bizde” diyebilirsiniz. Fiyatlandırma ve konumlandırma, pazarlamanın temelidir. Hedefiniz her zaman "ucuz olmak" değil, değer yaratmak olmalı.
Pazar trendlerinden geri kalmayın. Rakipleriniz sürdürülebilirliğe yatırım yapmaya mı başladı? Bu, sektörün gelecekte hangi yöne gittiğinin sinyalidir. Siz de bu değişimi önceden okuyarak konumunuzu belirleyebilirsiniz.
Rakip analizi, sizi taklit etmeye değil, farklılaşmaya götürmelidir. Pazarlamada kazananlar, daha ucuz olanlar değil; daha net, daha özgün ve daha bilinçli olanlardır.
Rakiplerinizi öğrenin, dinleyin, gözlemleyin. Ama en önemlisi onlara bakarken kendi aynanızı da iyi temizleyin.
Bereketli günleriniz olsun.