Bir işletme sahibi iseniz çalışanlarınızın bağlılık oranını ölçmek sizi korkutur mu?
Pek çok işletme sahibi bu ölçümü yapmaya korkuyor.
“Ya memnun değillerse?”
“Ya ekipteki huzur bozulursa?”
“Ya bana olan güven sarsılırsa?”

Halbuki bu korkunun arkasında yatan şey genellikle kontrolü kaybetme kaygısıdır.
İşte sizi cesaretlendirebilecek birkaç stratejik yaklaşım:
1. Bakış açınızı değiştirin:
Bu anket bir sorun arama çalışması değil; zaten güçlü olan yönlerinizi ortaya çıkarma ve geliştirme fırsatıdır. Eğer her şey yolundaysa, bu da görünür olur. Dahası, çalışanlar bu süreci “önemsenmek” olarak görür. Bu bile bağlılığı artırır.
2. Veri olmadan yönetim olmaz:
İnsan kaynakları yönetiminde sezgi değerlidir ama yetmez. Hissedilen değil, ölçülen şey yönetilir.
Bugün iyi gibi görünen şey, aslında sessiz bir kopuşun habercisi olabilir.
Kimi zaman insanlar gülümser ama içten içe kopmuştur. Bunu bilmenin en sağlıklı yolu sistematik geri bildirimdir.
3. Korkunun yerine kontrol verin.
Anket sonucu sürpriz değil, bir yol haritasıdır.
Kötü bir şey çıkarsa bile, bu sizi zayıflatmaz, aksine liderliğinizi güçlendirir. Çünkü gelişmeye açık bir lider, her zaman güven verir.
“Bilmiyorum” demek zayıflık değil, gelişim başlangıcıdır.
4. Örneklere bakın.
Gallup araştırmalarına göre yüksek bağlılık oranına sahip firmalar %21 daha fazla kar elde ediyor.
Bu sadece kültürel değil, finansal bir yatırımdır.
Bir ekibi sadece sayı olarak değil, bağlılık olarak da ölçmek gerekir. Çalışan bağlılığınızı ölçmek ve artırmaya yönelik yeni aksiyonlar almak için dışarıdan destek alabilirsiniz.
“Gerçekten güçlü liderler, duymaktan korktukları şeyleri öğrenmeye cesaret edenlerdir.”
Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Ekibinizin bağlılık seviyesi hakkında sizin gözlemleriniz neler?
Bereketli günleriniz olsun.