Öz Sağlık-İş Sendikası Genel Başkanı Devlet Sert: Emekçilerimizin hakkını istiyoruz

Güncel (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 28.04.2021 - 17:14, Güncelleme: 28.04.2021 - 17:14
 

Öz Sağlık-İş Sendikası Genel Başkanı Devlet Sert: Emekçilerimizin hakkını istiyoruz

ANKHABER Koronavirüs ile mücadele günleri sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının kabusu oldu. Virüs yüzünden hayatını kaybeden, fedakarca çalışırken şiddetli saldırılara uğrayan ve bu yüzden canından olan virüs savaşçılarının sorunları o kadar çok ki. Hele sosyal hizmet çalışanları, bir dokun bin ah işit. Öylesine haksızlığa, hukuksuzluğu, keyfiliğe uğruyorlar ki raporlara, mektuplara, taleplere yansımasına rağmen sonuç alınamıyor. Hak arayışına öncülük edenlerin başında doğal olarak iş kolunun yetkili sendikası Öz Sağlık-İş Sendikası ile Genel Başkan Devlet Sert geliyor. Yaşanan sıkıntılar her fırsatta ve ortamda dile getiriliyor, en yetkili isimlere raporlar halinde sunuluyor. Talep çok net: Sosyal Hizmet çalışanları hakkını istiyor… Sorun çok dedik ya biz sorduk Öz Sağlık-İş Sendikası ile Genel Başkan Devlet Sert cevapladı. -Koronavirüs ile mücadelede pek göz önünde olmayan fakat çok önemli işler yapan bir kesim var; sosyal hizmet çalışanları. Yaptıkları iş önemli ama sorunları da çok büyük değil mi? -Doğru… Koronavirüs ile mücadelede sağlık personeli ile omuz omuza çalışan ve en ön safta yer alan, çok geniş bir kitleden oluşan emekçilerdir sağlık ve sosyal hizmet işçileri. -Aslında sağlık sisteminin olmazsa olmaz parçası onlar, öyle değil mi? -Kesinlikle öyle. Yaptıkları iş öylesine özel ve hayati bir öneme sahip ki o işleri kolay kolay başka birine yaptıramazsınız. İnsanlar öz anne/babasına, çoluk/çocuğuna yapmıyor onların verdiği hizmeti. -Konu başlıklarıyla ne iş yapar sağlık ve sosyal hizmet emekçileri? -Bunun toplum tarafından bilinmesinde fayda var. Evde, hastanede, huzurevi ya da bakım evlerinde yaşayan fakru zaruret içindeki yaşlı insanlar, kimsesizler özellikle de çocuklar, kadınlar gibi toplumun ezilen, yoksulluk ve acı çeken kesimi sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının emeğiyle rahat yüzü görür. Çalışma alanlarını ana başlıklar halinde şöyle sıralayabiliriz: Çocuk Hizmetleri, Yaşlı ve Engelli Hizmetleri, Kadın Hizmetleri… -Yaşanan sorunların çok olduğu biliniyor. Adaletsiz bir uygulama olarak ek ödeme konusu var mesela… -Dediğiniz gibi sorun çok. Biz bunları raporlar halinde en üst makamlara ilettik ve çözüm istedik, İleride bunlara değiniriz ama sorunuza gelirsen, evet, salgınla mücadelede 657’li Sağlık Bakanlığı personeline ek ödeme yapıldı ve herkes buna alkış tuttu. Biz de alkışlıyoruz. Ancak sağlık işçileri bu haktan mahrum bırakıldı. Bunu izahı mümkün değildir. Sayın Cumhurbaşkanımız bir konuşmasında (20 Nisan 2020) Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda vazife yapan personeli de anarak virüsle mücadeleye katkılarından dolmayı teşekkür etmiştir. -Teşekkür var, ödeme yok… -Evet. Cumhurbaşkanımızın teşekkürünün her türlü sosyal, yasal ve insani hakkın ödenmesine vesile olmasını bekliyor ve talep ediyoruz. Bu çerçevede, her fırsatta dile getirdiğimiz ve raporlarımıza da yansıttığımız gibi; sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine ödül/ek ödeme verilmesi, vardiyaların normal çalışma sistemine düşürülmesi, fazla mesai ücretlerinin tam ve zamanında ödenmesi, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, görev tanımlarının yapılması, salgın nedeniyle hayatını kaybeden işçilerin isimlerinin kurumlarına verilmesi, yol ücretlerinin 30 gün üzerinden hesaplanması, çalışma sistemlerinde 24/48’den 24/72’ye geçilmesi, yıpranma payı verilmesi, eğitim farklarının yansıtılması ve sosyal tesis imkanlarından faydalandırılması gerekir. -Sıraladığınız bu eksiklikler giderilmez, haksızlıklar ortadan kaldırılmaz ve talepler karşılanmazsa çalışanlar büyük hayal kırıklığına uğramaz mı? -Bu taleplerimiz karşılanırsa, işçilerin moral motivasyonu yükselecek, çalışma verimi artacaktır elbette. Bunları dile getirmek istemezdim ama ne yazık ki şunlar da bir gerçek ve raporumuzda tüm yetkililere ilettik: Sosyal hizmet çalışanları bir tükenmişlik sendromu içinde. Pek çoğu antidepresan kullanıyor. İntihar noktasına geldiklerini söyleyenler bile var. Bu insanların bu duruma düşürülmemesi gerekir. -Buna benzer sorun ya da beklentiler var mı? -Sorunlar çok dedik ya var elbette… Mesela taşerondan kadroya geçen işçilere yönelik olarak mevcut mali ve sosyal haklarla birlikte geçiş yapıldığı açık bir dille belirtilmesine rağmen, 2019 başından itibaren kadroya geçiş öncesi ihale döneminde alınan yüzdelik farklar, işçilere yansıtılmamıştır. Bir başka büyük dert, emekliliğin sadece KHK’lı işçiler için zorunlu hale getirilmesidir. Bu durum eşitliğe ve adalete uygun değildir. Kadroya geçiş sonrasında birçok personel çalışma şartlarından dolayı işinden ayrıldı. Neden? Birçok nedeni var ama örneğin raporlu veya ücretsiz izinli personel yerine daha önce uygulanan joker personel uygulaması kaldırıldı. Yeni işçi de alınmıyor. Çalışma alanında bir kaos ortamı oluşuyor. -Bu durumun yol açtığı başka sıkıntılar da olmalı… -Hem de çok büyük sıkıntılar var. Mesela korunmaya, bakıma muhtaç kişi sayısı sürekli artmasına rağmen, personel alımı bu ihtiyacı karşılamaya yetmiyor. Haliyle bakım ve diğer hizmetler aksıyor. Mevcut personelin iş yükü arterken görev tanımlarının dışında işi yapmak zorunda bırakılmaları bitkinliğe, bıkkınlığa hatta bedensel ve fiziksel hasarlara neden olmaktadır. Bu konu çok önemlidir ve gerekenler acilen yapılmalıdır. -Belirttiğiniz gibi gerçekten büyük sıkıntı bunlar… -Bu kadarla kalmıyor ki... Kadroya geçiş sonrasında ve Toplu İş Sözleşmesi müzakerelerinde bakım, temizlik, güvenlik personelleri ve tüm meslek guruplarının her birinin görev tanımlarının ayrı ayrı, net ve sarih bir şekilde yapılması gerektiği belirtilmesine rağmen yapılmıyor. Kadroya geçiş ile birlikte bakım, temizlik, danışma/yönlendirme, güvenlik, teknisyen ile veri işletim otomasyon elemanlarının unvanları kaldırılmış, atamaları “sürekli işçi” olarak Personel Yönetim Sistemine işletilmiş ve görev tanımları belirlenmemiştir. Sonuçta temizlik personeline bakım, bakım personeline temizlik gibi görevi dışı işler yaptırılmaktadır. Daha da ilginci, sorumluluk tümüyle personele yüklenmektedir. Bir başka mesele, mevzuata göre iş giysisi ve ekipmanlar kurumlar tarafından yazlık ve kışlık olarak ikişer adet ve tek tip olarak verilmesi gerekirken verilmiyor. Bu da işçilerin sırtına yükleniyor. Oysa Bakanlıkla imzaladığımız Toplu İş Sözleşmesi’nin 37. Maddesine göre; nakdi olarak giyim yardımı toplu iş sözleşmesindeki diğer sosyal yardımlarda olduğu gibi işçiye nakdi olarak ödenmesi gereken bir yardım olup, iş kıyafeti ve ekipmanlarının karşılığı olarak değerlendirilemez, bu durum mükerrer bir hak olarak yorumlanamaz. Bir başka sorun: İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından “657 sayılı kanuna tabi memur veya kadrolu işçi statüsünde çalışan Özel Güvenlik Görevlilerinin Yenileme Eğitimleri, Atış Eğitimleri, Özel Güvenlik Yazılı ve Uygulamalı Sınav ücretleri ile Özel Güvenlik görevlisi Kimlik Kartı Harçlarının bağlı bulundukları kurum ve kuruluş tarafından karşılanması gerekmektedir” denilmiş olmasına rağmen, sertifika ücretleri güvenlik işçilerine yansıtılmaktadır. Bunun acilen halli gerekiyor. Çok basit ama büyük sorun olan hususlar da var. Mesela, kadroya geçiş yaptığı iş ile Bakanlıkların birleşmesi sonrası sürekli işçilerin kurumlarındaki görev ve unvanlarını gösterir güncel bir kimlik kartı yok, verilmedi. Bu durum hastane, il içi veya dışı görevlendirme gibi durumlarda sıkıntılara neden oluyor. -Tayin ve becayiş konusunun da büyük bir sorun olduğu biliniyor. Neler söylemek istersiniz? -Bu konu çok önemli bir sorun. Bakanlık bünyesindeki hiçbir işçinin il dışı tayin ve becayiş talebi değerlendirilmemektedir. Bu yüzden daimî işçi olarak çalışan sürekli işçilerin aile bütünlüğü bozulmuş, boşanmalarda artış yaşanmaya başlamıştır. Bu bakımdan eşleri zorunlu tayin gerektiren mesleklerde çalışanlar ile şehit/gazi, engelli yakını olan, süreğen hastalığı olan ve benzeri işçilerin tayin/becayiş hakkının bir an önce verilmesi için kanuni düzenleme yapılması gerekiyor. Beklentimiz bir an önce bunun yapılmasıdır. Dile getirilmesi gereken bir konu da Bakanlık bünyesinde görev yapan öğretmenlerle ilgili. Kurumlardaki öğretmenler, tıpkı okullarda olduğu gibi müfredata ait bütün ders ve etkinlikleri hayata geçirdiği ve o kurumdaki öğretmenlerden farkları olmadığı ve aynı hizmeti vermelerine rağmen, uygulanmakta olan toplu iş sözleşmesine dahil edilmemektedirler.  Bu eşitsiz uygulamaya son verilmeli, diğer işçiler gibi toplu iş sözleşmesinden eksiksiz bir şekilde faydalanmaları sağlanmalıdır.

ANKHABER

Koronavirüs ile mücadele günleri sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının kabusu oldu. Virüs yüzünden hayatını kaybeden, fedakarca çalışırken şiddetli saldırılara uğrayan ve bu yüzden canından olan virüs savaşçılarının sorunları o kadar çok ki. Hele sosyal hizmet çalışanları, bir dokun bin ah işit. Öylesine haksızlığa, hukuksuzluğu, keyfiliğe uğruyorlar ki raporlara, mektuplara, taleplere yansımasına rağmen sonuç alınamıyor.

Hak arayışına öncülük edenlerin başında doğal olarak iş kolunun yetkili sendikası Öz Sağlık-İş Sendikası ile Genel Başkan Devlet Sert geliyor. Yaşanan sıkıntılar her fırsatta ve ortamda dile getiriliyor, en yetkili isimlere raporlar halinde sunuluyor. Talep çok net: Sosyal Hizmet çalışanları hakkını istiyor…

Sorun çok dedik ya biz sorduk Öz Sağlık-İş Sendikası ile Genel Başkan Devlet Sert cevapladı.

-Koronavirüs ile mücadelede pek göz önünde olmayan fakat çok önemli işler yapan bir kesim var; sosyal hizmet çalışanları. Yaptıkları iş önemli ama sorunları da çok büyük değil mi?

-Doğru… Koronavirüs ile mücadelede sağlık personeli ile omuz omuza çalışan ve en ön safta yer alan, çok geniş bir kitleden oluşan emekçilerdir sağlık ve sosyal hizmet işçileri.

-Aslında sağlık sisteminin olmazsa olmaz parçası onlar, öyle değil mi?

-Kesinlikle öyle. Yaptıkları iş öylesine özel ve hayati bir öneme sahip ki o işleri kolay kolay başka birine yaptıramazsınız. İnsanlar öz anne/babasına, çoluk/çocuğuna yapmıyor onların verdiği hizmeti.

-Konu başlıklarıyla ne iş yapar sağlık ve sosyal hizmet emekçileri?

-Bunun toplum tarafından bilinmesinde fayda var. Evde, hastanede, huzurevi ya da bakım evlerinde yaşayan fakru zaruret içindeki yaşlı insanlar, kimsesizler özellikle de çocuklar, kadınlar gibi toplumun ezilen, yoksulluk ve acı çeken kesimi sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının emeğiyle rahat yüzü görür. Çalışma alanlarını ana başlıklar halinde şöyle sıralayabiliriz: Çocuk Hizmetleri, Yaşlı ve Engelli Hizmetleri, Kadın Hizmetleri…

-Yaşanan sorunların çok olduğu biliniyor. Adaletsiz bir uygulama olarak ek ödeme konusu var mesela…

-Dediğiniz gibi sorun çok. Biz bunları raporlar halinde en üst makamlara ilettik ve çözüm istedik, İleride bunlara değiniriz ama sorunuza gelirsen, evet, salgınla mücadelede 657’li Sağlık Bakanlığı personeline ek ödeme yapıldı ve herkes buna alkış tuttu. Biz de alkışlıyoruz. Ancak sağlık işçileri bu haktan mahrum bırakıldı. Bunu izahı mümkün değildir. Sayın Cumhurbaşkanımız bir konuşmasında (20 Nisan 2020) Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda vazife yapan personeli de anarak virüsle mücadeleye katkılarından dolmayı teşekkür etmiştir.

-Teşekkür var, ödeme yok…

-Evet. Cumhurbaşkanımızın teşekkürünün her türlü sosyal, yasal ve insani hakkın ödenmesine vesile olmasını bekliyor ve talep ediyoruz.

Bu çerçevede, her fırsatta dile getirdiğimiz ve raporlarımıza da yansıttığımız gibi; sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine ödül/ek ödeme verilmesi, vardiyaların normal çalışma sistemine düşürülmesi, fazla mesai ücretlerinin tam ve zamanında ödenmesi, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, görev tanımlarının yapılması, salgın nedeniyle hayatını kaybeden işçilerin isimlerinin kurumlarına verilmesi, yol ücretlerinin 30 gün üzerinden hesaplanması, çalışma sistemlerinde 24/48’den 24/72’ye geçilmesi, yıpranma payı verilmesi, eğitim farklarının yansıtılması ve sosyal tesis imkanlarından faydalandırılması gerekir.

-Sıraladığınız bu eksiklikler giderilmez, haksızlıklar ortadan kaldırılmaz ve talepler karşılanmazsa çalışanlar büyük hayal kırıklığına uğramaz mı?

-Bu taleplerimiz karşılanırsa, işçilerin moral motivasyonu yükselecek, çalışma verimi artacaktır elbette. Bunları dile getirmek istemezdim ama ne yazık ki şunlar da bir gerçek ve raporumuzda tüm yetkililere ilettik: Sosyal hizmet çalışanları bir tükenmişlik sendromu içinde. Pek çoğu antidepresan kullanıyor. İntihar noktasına geldiklerini söyleyenler bile var. Bu insanların bu duruma düşürülmemesi gerekir.

-Buna benzer sorun ya da beklentiler var mı?

-Sorunlar çok dedik ya var elbette… Mesela taşerondan kadroya geçen işçilere yönelik olarak mevcut mali ve sosyal haklarla birlikte geçiş yapıldığı açık bir dille belirtilmesine rağmen, 2019 başından itibaren kadroya geçiş öncesi ihale döneminde alınan yüzdelik farklar, işçilere yansıtılmamıştır.

Bir başka büyük dert, emekliliğin sadece KHK’lı işçiler için zorunlu hale getirilmesidir. Bu durum eşitliğe ve adalete uygun değildir.

Kadroya geçiş sonrasında birçok personel çalışma şartlarından dolayı işinden ayrıldı. Neden? Birçok nedeni var ama örneğin raporlu veya ücretsiz izinli personel yerine daha önce uygulanan joker personel uygulaması kaldırıldı. Yeni işçi de alınmıyor. Çalışma alanında bir kaos ortamı oluşuyor.

-Bu durumun yol açtığı başka sıkıntılar da olmalı…

-Hem de çok büyük sıkıntılar var. Mesela korunmaya, bakıma muhtaç kişi sayısı sürekli artmasına rağmen, personel alımı bu ihtiyacı karşılamaya yetmiyor. Haliyle bakım ve diğer hizmetler aksıyor.

Mevcut personelin iş yükü arterken görev tanımlarının dışında işi yapmak zorunda bırakılmaları bitkinliğe, bıkkınlığa hatta bedensel ve fiziksel hasarlara neden olmaktadır. Bu konu çok önemlidir ve gerekenler acilen yapılmalıdır.

-Belirttiğiniz gibi gerçekten büyük sıkıntı bunlar…

-Bu kadarla kalmıyor ki... Kadroya geçiş sonrasında ve Toplu İş Sözleşmesi müzakerelerinde bakım, temizlik, güvenlik personelleri ve tüm meslek guruplarının her birinin görev tanımlarının ayrı ayrı, net ve sarih bir şekilde yapılması gerektiği belirtilmesine rağmen yapılmıyor. Kadroya geçiş ile birlikte bakım, temizlik, danışma/yönlendirme, güvenlik, teknisyen ile veri işletim otomasyon elemanlarının unvanları kaldırılmış, atamaları “sürekli işçi” olarak Personel Yönetim Sistemine işletilmiş ve görev tanımları belirlenmemiştir. Sonuçta temizlik personeline bakım, bakım personeline temizlik gibi görevi dışı işler yaptırılmaktadır. Daha da ilginci, sorumluluk tümüyle personele yüklenmektedir.

Bir başka mesele, mevzuata göre iş giysisi ve ekipmanlar kurumlar tarafından yazlık ve kışlık olarak ikişer adet ve tek tip olarak verilmesi gerekirken verilmiyor. Bu da işçilerin sırtına yükleniyor. Oysa Bakanlıkla imzaladığımız Toplu İş Sözleşmesi’nin 37. Maddesine göre; nakdi olarak giyim yardımı toplu iş sözleşmesindeki diğer sosyal yardımlarda olduğu gibi işçiye nakdi olarak ödenmesi gereken bir yardım olup, iş kıyafeti ve ekipmanlarının karşılığı olarak değerlendirilemez, bu durum mükerrer bir hak olarak yorumlanamaz.

Bir başka sorun: İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından “657 sayılı kanuna tabi memur veya kadrolu işçi statüsünde çalışan Özel Güvenlik Görevlilerinin Yenileme Eğitimleri, Atış Eğitimleri, Özel Güvenlik Yazılı ve Uygulamalı Sınav ücretleri ile Özel Güvenlik görevlisi Kimlik Kartı Harçlarının bağlı bulundukları kurum ve kuruluş tarafından karşılanması gerekmektedir” denilmiş olmasına rağmen, sertifika ücretleri güvenlik işçilerine yansıtılmaktadır. Bunun acilen halli gerekiyor.

Çok basit ama büyük sorun olan hususlar da var. Mesela, kadroya geçiş yaptığı iş ile Bakanlıkların birleşmesi sonrası sürekli işçilerin kurumlarındaki görev ve unvanlarını gösterir güncel bir kimlik kartı yok, verilmedi. Bu durum hastane, il içi veya dışı görevlendirme gibi durumlarda sıkıntılara neden oluyor.

-Tayin ve becayiş konusunun da büyük bir sorun olduğu biliniyor. Neler söylemek istersiniz?

-Bu konu çok önemli bir sorun. Bakanlık bünyesindeki hiçbir işçinin il dışı tayin ve becayiş talebi değerlendirilmemektedir. Bu yüzden daimî işçi olarak çalışan sürekli işçilerin aile bütünlüğü bozulmuş, boşanmalarda artış yaşanmaya başlamıştır. Bu bakımdan eşleri zorunlu tayin gerektiren mesleklerde çalışanlar ile şehit/gazi, engelli yakını olan, süreğen hastalığı olan ve benzeri işçilerin tayin/becayiş hakkının bir an önce verilmesi için kanuni düzenleme yapılması gerekiyor. Beklentimiz bir an önce bunun yapılmasıdır.

Dile getirilmesi gereken bir konu da Bakanlık bünyesinde görev yapan öğretmenlerle ilgili.

Kurumlardaki öğretmenler, tıpkı okullarda olduğu gibi müfredata ait bütün ders ve etkinlikleri hayata geçirdiği ve o kurumdaki öğretmenlerden farkları olmadığı ve aynı hizmeti vermelerine rağmen, uygulanmakta olan toplu iş sözleşmesine dahil edilmemektedirler.  Bu eşitsiz uygulamaya son verilmeli, diğer işçiler gibi toplu iş sözleşmesinden eksiksiz bir şekilde faydalanmaları sağlanmalıdır.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.