Tuğçe Kapçı
Köşe Yazarı
Tuğçe Kapçı
 

Kafamın içindeki sesler, gerçekten orda mısınız?

Çoğu zaman kendimizi sadece bedenimiz ve fiziksel çevremizden ibaret sanıyoruz. Çünkü en somut, en gerçekçi yanımız o görünüyor haklı olarak. Yaşamımızı devam ettirmek için yemek yiyoruz,  uyuyoruz, geziyoruz, spor yapıyoruz vs vs  çalışıp ailemizle ve sevdiklerimizle vakit geçiriyoruz liste bu şekilde  uzayıp gidiyor. Genellikle en somut ve 5 duyuyla algıladığımız eylemlerimizle.. Biz sanıyoruz ki sadece bedenimizden ibaretiz. Ve bir de kafamızın içinde sürekli konuşup duran, her konu hakkında bir fikir sahibi olan o ses? Çoğu zaman da çalışma prensibi her şeye muhalif olmakla geçen kendini bedenin içinde yaşadığı algısı oluşturarak oraya konuşlanmış sanan,  yani zihnimizin sesi. Geçenlerde bir yayını dinlerken öğrendiğim bilgiyi paylaşmak istiyorum sizle de. Zihnin çalışma prensibi acı diye adlandırdığı, kendisini acıttığına inandığı bir olay veya duygu üzerine gerçekleşiyor. Yani kısaca zihin mutlu olduğu anıları hatırlamaya yönelemiyor. Çok mutluyum diye hatırladığı anıların da genellikle öncesi veya sonrasında yaşanan acı verici bir deneyim var. Yani anılar arası kendisini zamanda  yolculuğa çıkarıyor ve kendini ordan oraya acıklı hikayeler ve anılar eşliğinde transfer ediyor. Peki öyleyse bu durumda  gerçekten zihnimiz sadece bedenimizin yani kafamızın içinde olabilir mi? Bir diğer deyişle; eğer zihnim bedenimin içindeyse ben nasıl her gözümü kapadığımda kendimi deniz kenarında  hayal etmeyi başarabiliyorum? Ya da zihnimde geçmiş bir anı, mekan vs gezebiliyorum? Ve dahası zihnimin içinde gezerken o eski anıları, yer ve mekanları ya da daha önce hiç gitmediğim, görmediğim şey ve yerleri tezahür ettirirken bedenimin sanki onlar gerçekmiş gibi tepki vermesine sebep olabiliyorum? Bizim bir takım anıları hatırlarken hüzünlenip heyecanlanmamız bir yana artık bu durum bilimsel olarak da ispatlanmış durumda. Yani beynine gerçekte var olmayan bir durumu hayal ettirmesini sağlarsan; beynin, bilincin sanki o durum tam olarak şuan gerçekleşiyor gibi tepki verdiği  bilimsel çalışmalarla kanıtlandı. Hatta günümüz teknolojisinde kullanılan VR gözlükleri  yani sanal gerçeklik gözlükleri de en somut örnek beynin sanal ve gerçeği ayırt edemeyişine. Peki öyleyse tekrar soruyorum. Hani bazen spor yaparken ya da  günlük hayat akışının içinde "Yapamam çünkü bedenim buna izin vermez. Yapmam çünkü ben yeterince çevik değilim, ben o kadar esnek değilim, ben o konuyu bilmiyorum" vs diye atıldığın konuları tekrar düşün. Zihin dediğin şey sadece bedenin içinde mi yoksa bunlar acıklı bir şekilde tutunduğun zihnin tutsaklı bahaneleri mi,  prangaların mı? Bedenin değil de sadece zihnin ısrarla tutunmak istediği hikayeler. Ve komik ve ilginç olanı ise ya kişiler çoğunlukla bunun farkında değil ya da o kafanın içinde konuşup duran zihnin sesinden o kadar korkmuş durumda ki durup bir 'Ne diyorsun sen ya?"  diyecek cesareti gösterip o sese doğru bakamıyor. Doğru mu gerçek mi diye.. Yazıyı  Budizm'de sıklıkla bahsedilen şu anlayışla bitirmek istiyorum;  bir şeyden özgürleşmek, kurtulmak istiyorsan ona dön ve onunla kal o zaman kendiliğinden zamanı geldiğinde yok olacaktır. Namaste.
Ekleme Tarihi: 17 Şubat 2022 - Perşembe

Kafamın içindeki sesler, gerçekten orda mısınız?

Çoğu zaman kendimizi sadece bedenimiz ve fiziksel çevremizden ibaret sanıyoruz. Çünkü en somut, en gerçekçi yanımız o görünüyor haklı olarak. Yaşamımızı devam ettirmek için yemek yiyoruz,  uyuyoruz, geziyoruz, spor yapıyoruz vs vs  çalışıp ailemizle ve sevdiklerimizle vakit geçiriyoruz liste bu şekilde  uzayıp gidiyor. Genellikle en somut ve 5 duyuyla algıladığımız eylemlerimizle.. Biz sanıyoruz ki sadece bedenimizden ibaretiz. Ve bir de kafamızın içinde sürekli konuşup duran, her konu hakkında bir fikir sahibi olan o ses? Çoğu zaman da çalışma prensibi her şeye muhalif olmakla geçen kendini bedenin içinde yaşadığı algısı oluşturarak oraya konuşlanmış sanan,  yani zihnimizin sesi. Geçenlerde bir yayını dinlerken öğrendiğim bilgiyi paylaşmak istiyorum sizle de. Zihnin çalışma prensibi acı diye adlandırdığı, kendisini acıttığına inandığı bir olay veya duygu üzerine gerçekleşiyor. Yani kısaca zihin mutlu olduğu anıları hatırlamaya yönelemiyor. Çok mutluyum diye hatırladığı anıların da genellikle öncesi veya sonrasında yaşanan acı verici bir deneyim var. Yani anılar arası kendisini zamanda  yolculuğa çıkarıyor ve kendini ordan oraya acıklı hikayeler ve anılar eşliğinde transfer ediyor. Peki öyleyse bu durumda  gerçekten zihnimiz sadece bedenimizin yani kafamızın içinde olabilir mi? Bir diğer deyişle; eğer zihnim bedenimin içindeyse ben nasıl her gözümü kapadığımda kendimi deniz kenarında  hayal etmeyi başarabiliyorum? Ya da zihnimde geçmiş bir anı, mekan vs gezebiliyorum? Ve dahası zihnimin içinde gezerken o eski anıları, yer ve mekanları ya da daha önce hiç gitmediğim, görmediğim şey ve yerleri tezahür ettirirken bedenimin sanki onlar gerçekmiş gibi tepki vermesine sebep olabiliyorum? Bizim bir takım anıları hatırlarken hüzünlenip heyecanlanmamız bir yana artık bu durum bilimsel olarak da ispatlanmış durumda. Yani beynine gerçekte var olmayan bir durumu hayal ettirmesini sağlarsan; beynin, bilincin sanki o durum tam olarak şuan gerçekleşiyor gibi tepki verdiği  bilimsel çalışmalarla kanıtlandı. Hatta günümüz teknolojisinde kullanılan VR gözlükleri  yani sanal gerçeklik gözlükleri de en somut örnek beynin sanal ve gerçeği ayırt edemeyişine. Peki öyleyse tekrar soruyorum. Hani bazen spor yaparken ya da  günlük hayat akışının içinde "Yapamam çünkü bedenim buna izin vermez. Yapmam çünkü ben yeterince çevik değilim, ben o kadar esnek değilim, ben o konuyu bilmiyorum" vs diye atıldığın konuları tekrar düşün. Zihin dediğin şey sadece bedenin içinde mi yoksa bunlar acıklı bir şekilde tutunduğun zihnin tutsaklı bahaneleri mi,  prangaların mı? Bedenin değil de sadece zihnin ısrarla tutunmak istediği hikayeler. Ve komik ve ilginç olanı ise ya kişiler çoğunlukla bunun farkında değil ya da o kafanın içinde konuşup duran zihnin sesinden o kadar korkmuş durumda ki durup bir 'Ne diyorsun sen ya?"  diyecek cesareti gösterip o sese doğru bakamıyor. Doğru mu gerçek mi diye.. Yazıyı  Budizm'de sıklıkla bahsedilen şu anlayışla bitirmek istiyorum;  bir şeyden özgürleşmek, kurtulmak istiyorsan ona dön ve onunla kal o zaman kendiliğinden zamanı geldiğinde yok olacaktır. Namaste.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.