Bir pozisyonu aceleyle doldurmak mı, yoksa doğru kişiyi beklemek mi? İş dünyasında alınan en kritik kararlardan biri işe alımdır. Doğru kişiyle yola çıkmak, uzun vadede verimliliği artırır; yanlış kişi ise sadece iş sonuçlarını değil, ekip dinamiklerini ve şirket kültürünü de olumsuz etkiler. Bu nedenle işe alım süreci aceleye gelmemelidir. Adayın yetkinliğini, değerlerini, kültür uyumunu ve uzun vadeli potansiyelini anlamak için zaman ayırmalıdır. Bir adayın CV’si parlak olabilir, ama değerleri, iletişim tarzı veya iş yapma biçiminin şirket kültürüne uyduğunu anlamak, zaman ve dikkatli gözlem gerektirir. Birden fazla görüşme, referans kontrolleri, hatta kısa süreli deneme görevleri adayın gerçek potansiyelini daha iyi ortaya koyar. Öte yandan, yanlış bir kararla yola devam etmek ise çok daha maliyetlidir. Liderin adil ve kararlı olmadığı düşünülür. Bu, yönetime olan güveni zedeler. İnsanlar yöneticilerinin zor ama gerekli kararları alamadığını hissettiklerinde liderliğe olan saygıları azalır. Gereken yerde gereken kişiye veda etmek; ekibi, kültürü ve şirketin geleceğini korumaktır. İşten çıkarmamak bir "iyilik" gibi görünebilir ama çoğu zaman bütün ekibe yapılan en büyük haksızlıktır. Ekip üyeleri çaba gösterenlerle göstermeyenlerin aynı şekilde muamele gördüğünü fark ettiğinde, motivasyonları düşer. “Nasılsa fark etmiyor” düşüncesi yayılır. En yetenekli çalışanlar adil olmayan bir ortamda uzun süre kalmazlar. Sessizce başka yerlere yönelirler. Kaybedilen sadece verim değil, aynı zamanda kurumsal hafıza ve potansiyeldir. Bu yüzden, gerekli şartlar oluşmuşsa işten çıkarma kararının hızlıca uygulanması gerekir. Gecikmek, tüm sistemi tıkar. İyi bir ekip yavaş kurulur, ama yanlış bir kararı sürdürmenin bedeli çok daha ağır olabilir. Bereketli günleriniz olsun.