Ferda Balkaya Çetin
Köşe Yazarı
Ferda Balkaya Çetin
 

Waldroflu Olma Hayali -2

“Sıra dışı alternatif eğitimlerle ezber bozan bir okul Waldrof Okulları”, diye bitirmiştim bir önceki yazımı. Sıra dışı insanlar, sıra dışı evler, sıra dışı düşünceler, sıra dışı eğlence, sıra dışı bilgiler, sıra dışı şehirler… Liste uzadıkça uzar.  Ve sıra dışı okullar. Seçilenin sıra dışı olması bile heyecan verici. Bu bir okulsa daha da heyecan verici. Çünkü söz konusu çocuklarımız. Çocuk denince ilk akla gelen tabi ki oyun. Akademik başarıdan önce çocukların gelişimsel özelliklerine saygı gösterilmeli. Çünkü her şey için doğru bir zaman vardır.  “Steiner, çocukların oyun oynayarak içlerinde saklı olan yaratıcılıklarını, becerilerini daha kolay ifade edebildiklerini fark etmiştir ve yaklaşımını da bu çerçevede gerçekleştirmiştir.” Yoklamanın şarkıyla alınması, çocukların da şarkı ile cevap vermesi oyunlaştırılmış bir sabah ritüeli Waldrof Okullarında.  İkinci ve üçüncü sınıfa kadar okuma öğretilmediğine çok şaşırmıştım. Bunun yerine sanatsal etkinlikler, bahçe işleri, müzik, tekerlemeler, masallar, yabancı diller gibi konulara yer veriliyor. Alışık olduğumuz sistemden tamamen uzak. Bizdeki eğitim sisteminde beklentilerin salt akademik başarıya odaklı olması gerçekten üzücü. Gerek veliler gerekse yöneticilerin hatta öğretmenlerin bu konudaki tutumları tartışılır.  Eğitim sistemimiz de öyle. Tartışılmalı. Çocuklarımızın mutlu olması her şeyden önce gelmeli aslında. Her çocuğun farklı yetenekleri var. Bu yeteneklerin ortaya çıkmasını ve yeteneklerine göre değerlendirilmesini baz alan bir eğitim sistemi uyguladığımızda sonuç kesinlikle şaşırtıcıdır. Rudolf Steiner, 1922’de Oxford’taki konuşmasında, öğretmenler için üç altın kural belirlemiştir. Bunlar; “dünyaya gelen çocuğu minnettarlıkla kabul etmek”, “ona sevgiyle öğretmek” ve “insana yakışan gerçek bir bağımsızlık içerisinde ona önderlik etmek”tir. Steiner’e göre herkes öğretmen olamaz; öğretmen olmayı seçen kişi ise bu rolünü hevesle yerine getirmeli ve kendini buna adamalıdır. İşe ta en başından başlamak gerekiyor o zaman,  öğretmen yetiştiren kurumlardan… “Waldorf eğitimi, çam kozalakları, deniz kabukları, mısır koçanları, ipler, bez parçaları, mendiller, sopa ve dallar, ahşap bloklar, taşlar ve mukavva parçaları gibi, herkesin ulaşabileceği basit ve çevre dostu oyuncakları destekler.” Doğa dostu öğrenciler yetiştiren Waldrof Okullarında sınıflar da doğanın bir uzantısı gibi tasarlanmış. Hayal gücü bu ürünlerle bir araya geldiğinde çocuklar kim bilir neler neler üretirler. Yeter ki çocuklarımıza fırsat verilsin. Sosyal, duygusal, ruhsal, ahlaki, fiziksel ve zihinsel açıdan verilen dengeli eğitimler onların çok yönlü gelişimlerine olanak sağlar. Keşfederek, deneyimleyerek, rekabete girmeden… Waldrof Okulları’nı hayalleri olanlar, vazgeçmeyenler, ruhu özgür olanlar ve “bir başka okul mümkün” şeklinde tamamlıyorum. Her ülkenin, her şehrin, her evin, her eşyanın bir ruhu olduğu gibi her okulun, her sınıfın da kendine özgü bir ruhu vardır. Ruhum Waldrof Okullarının ruhu ile örtüşüyor.  Belki bir gün, kim bilir…
Ekleme Tarihi: 26 Mayıs 2022 - Perşembe

Waldroflu Olma Hayali -2

“Sıra dışı alternatif eğitimlerle ezber bozan bir okul Waldrof Okulları”, diye bitirmiştim bir önceki yazımı. Sıra dışı insanlar, sıra dışı evler, sıra dışı düşünceler, sıra dışı eğlence, sıra dışı bilgiler, sıra dışı şehirler… Liste uzadıkça uzar.  Ve sıra dışı okullar. Seçilenin sıra dışı olması bile heyecan verici. Bu bir okulsa daha da heyecan verici. Çünkü söz konusu çocuklarımız. Çocuk denince ilk akla gelen tabi ki oyun. Akademik başarıdan önce çocukların gelişimsel özelliklerine saygı gösterilmeli. Çünkü her şey için doğru bir zaman vardır.  “Steiner, çocukların oyun oynayarak içlerinde saklı olan yaratıcılıklarını, becerilerini daha kolay ifade edebildiklerini fark etmiştir ve yaklaşımını da bu çerçevede gerçekleştirmiştir.” Yoklamanın şarkıyla alınması, çocukların da şarkı ile cevap vermesi oyunlaştırılmış bir sabah ritüeli Waldrof Okullarında.  İkinci ve üçüncü sınıfa kadar okuma öğretilmediğine çok şaşırmıştım. Bunun yerine sanatsal etkinlikler, bahçe işleri, müzik, tekerlemeler, masallar, yabancı diller gibi konulara yer veriliyor. Alışık olduğumuz sistemden tamamen uzak. Bizdeki eğitim sisteminde beklentilerin salt akademik başarıya odaklı olması gerçekten üzücü. Gerek veliler gerekse yöneticilerin hatta öğretmenlerin bu konudaki tutumları tartışılır.  Eğitim sistemimiz de öyle. Tartışılmalı. Çocuklarımızın mutlu olması her şeyden önce gelmeli aslında. Her çocuğun farklı yetenekleri var. Bu yeteneklerin ortaya çıkmasını ve yeteneklerine göre değerlendirilmesini baz alan bir eğitim sistemi uyguladığımızda sonuç kesinlikle şaşırtıcıdır. Rudolf Steiner, 1922’de Oxford’taki konuşmasında, öğretmenler için üç altın kural belirlemiştir. Bunlar; “dünyaya gelen çocuğu minnettarlıkla kabul etmek”, “ona sevgiyle öğretmek” ve “insana yakışan gerçek bir bağımsızlık içerisinde ona önderlik etmek”tir. Steiner’e göre herkes öğretmen olamaz; öğretmen olmayı seçen kişi ise bu rolünü hevesle yerine getirmeli ve kendini buna adamalıdır. İşe ta en başından başlamak gerekiyor o zaman,  öğretmen yetiştiren kurumlardan… “Waldorf eğitimi, çam kozalakları, deniz kabukları, mısır koçanları, ipler, bez parçaları, mendiller, sopa ve dallar, ahşap bloklar, taşlar ve mukavva parçaları gibi, herkesin ulaşabileceği basit ve çevre dostu oyuncakları destekler.” Doğa dostu öğrenciler yetiştiren Waldrof Okullarında sınıflar da doğanın bir uzantısı gibi tasarlanmış. Hayal gücü bu ürünlerle bir araya geldiğinde çocuklar kim bilir neler neler üretirler. Yeter ki çocuklarımıza fırsat verilsin. Sosyal, duygusal, ruhsal, ahlaki, fiziksel ve zihinsel açıdan verilen dengeli eğitimler onların çok yönlü gelişimlerine olanak sağlar. Keşfederek, deneyimleyerek, rekabete girmeden… Waldrof Okulları’nı hayalleri olanlar, vazgeçmeyenler, ruhu özgür olanlar ve “bir başka okul mümkün” şeklinde tamamlıyorum. Her ülkenin, her şehrin, her evin, her eşyanın bir ruhu olduğu gibi her okulun, her sınıfın da kendine özgü bir ruhu vardır. Ruhum Waldrof Okullarının ruhu ile örtüşüyor.  Belki bir gün, kim bilir…
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.