sandığımdan heybetliydi uzaktan gördüğüm fil
toprak kokusundan didinerek çıkan köstebek
duvarları yerle bir eden gezgin bakış kirli su birikintisi
beynin kıvrımlarında hep aynı efsaneler
bilim kurgu değil evrene bırakılan insan çatlar kabuğundan
çıkar her nesne sürekli sarsıntılarla anlatır kendi izleğini
Sümerlerden kalma bir mağara hafızası duvardaki izler
aristokrat yeminlerle küçülür aklım yeryüzünden münzevi
dağları bize yakınlaştıran taze sabah, dua ve çığlık kutsiyeti
etrafını gözetleyen ağaçların yakarışları mevsim üşümesi
sandığımdan zarafetliydi serin tozlu raflarda saklı duran kitap
tarihin sükunetine saklanma yaşamın değişmez felsefesi
giderek toprak yola dönüşen öte yalnızlık, yüze dar gelen maske
bir leke olarak kalır beni temsil etmeyen her karanlık düşünce
tehlikelerle dolu kullandığımız dil insanın zincirsiz esareti
sandığımdan orantısızdı bir nesnenin tetiklenmesi. önemsiz bilgi
daha derin bir deneyimle buldum yapbozun gizlison parçasını
gördüğüm resim felsefi bir farkındalık anı, ani bir tezahür
sahne, zaman, olay ve kahramanlar. zihnin değişmezi olarak kalır