Aşağısı korkunç çünkü.
Yaşanılan hayat acılarla katmerli. İnsanların kendi dilinde seslenişi ağıt olup yankılanıyor; dağ, taş, toprak, ormanda. Küçüldükçe küçülüyor dünya. Özgürlüğün kanat çırpışı olan kuşlar hiç olmadığı kadar sekronize bir şekilde göğe sığındılar. Kayboldu gökyüzünün maviliği. Her kuş bir öykü anlatıyor, savaşın öyküsünü. Bazen de sevginin, umudun. Bazen değişimin. Çare arayarak kendince. Bir yandan da özgürlüğün öyküsünü içimizin derinliğine işliyor telaşlı ötüşleriyle. Sürekli aynı melodilerle öten kuşlar şiir dilini yeniden mi yazıyor uyum sağlamak için bilinmez. Bu hissiyat bir serüven daha başlatıyor. Yaşamın içindeki yanıtsız sorularla buluşturmak için felsefeyi. Sesi çıkmayan çocuklar tehlikelerle baş etmeye çalışıyor duvar yıkıntıları üzerinde kocaman gözlerle. Savaşın oluşturduğu manifesto salt yıkım. Trajedinin evrensel dili.
Gecenin asıl sahibi kargalar ve kuzgunlar. Birazdan fırtına kopacak. Çarpa çarpa düşüyor zaman. İnsan gölgeleri birbirinden farksız. Yer gök aynı. Toprak susuzluk kokuyor. Şehre konuşlanan aykırı ışınlar o destansı göç yollarını yerle bir etti. Sığırcıklar sokuldukça sokuldu birbirine. Kuzey Yarımküre kuşları eriyen buzulların içinden yeni değişimlerle meydan okuyor gökyüzüne. Gökyüzü bizim değil ki kuşların. İnsan ürkütücü bir girdabın içinde. Doğanın eşsiz dengelerini bozarak ilerliyor. Bir ömrün anlatımı artık kısa kelimelerden ibaret.
Bütün bir yaşam matematiksel mantığa dayalı bir şekilde senfonik hareketlerle geçip gitmeli ki anlayabilelim kuşları. Yorulduklarını gökyüzü dansından. Galaksilerin devasa toz ve yıldızlarına karıştılar doğrusal bir hatta hareketsiz. Bütün kuşlar gökyüzünde. Bizim kalacak yerimiz yok yeryüzünden başka. Bilincimiz basit çağrışımlarla savruluyor. Beynimiz birbirinden uyumsuz hareket eden düşünceler kümesinde kararsız. Yorgun ve yaşlı bir dünyanın karakter oyuncularıyız, bile isteye.
“Bu dünya, yoruldu mu kuşlar konsun diyedir.” (1) Ve ardından,
“ Kuşlarını alıp gidiyor gök.”(2) diyecekti şair. Ama her şey giderek kötülük kaynağına dönüşürse kuşlar konabilir mi gökyüzüne? Kuşlarını alıp nereye gitsin gök? Ya çocuklar?
Ey güzel bir gelecek için çırpınan yeryüzü! Çocukları ve kuşları bu cehennemden kim kurtaracak?
(1) Can Yücel
(2) İlhan Berk