Ferda Balkaya Çetin
Köşe Yazarı
Ferda Balkaya Çetin
 

Jonathan gibi...

Sınırlarımız kimi zaman esaretimiz olur. Sınırlarımızı aşmayı, deneyimlerden bazen de okuduğumuz bir kitap kahramanından öğreniriz. Her şey bilinçaltımızda başlıyor ve cesur çıkışlarımızdan. Günlük koşturmalarımızda sıradan olmayı reddetmek çoğunluktan farklı ve aykırı olmaktır. Aksi takdirde kalıplaşmış düşünceler ve bırakamadığımız gelenekler hapseder bizi kendisine. Başarısızlıklar, yenilgiler mücadeleci yanımızı ortaya çıkarır, çıkarmalı. Yeniden başlayabilme cesaretini de. Azim, inanç, kararlılık ile. Olayları, nedenlerini sorguladıkça değişen bakış açımız olacaktır.  "Büyük düşler kuranlar düşlerini gerçekleştirmez, aşarlar."* Ele verir bizi bilinçaltımız. İçimizin katmanları bir duvar gibi durabilir karşımızda. Neyi istediğimizi bildiğimizde aşarız katmanları tek tek. Aştığımız nokta ulaşmayı hedeflediğimiz noktadır. Kendi derinliklerimizdir. Karşılaştığımız kendimizdir. İçimize yaptığımız yolculuktur.  “Yaşamın gerçek anlamını arayan, bulmaya çalışan bir martıdan daha sorumluluk sahibi kim olabilir? Bin yıldır yaptığımız tek şey balık peşinde koşmak. Artık yaşamak için bir nedenimiz olmalı; öğrenmek, keşfetmek, özgür olmak gibi.”  “Öğrenecek ne çok şey var!” isteği taşır bizi ileriye. Algılama, farkına varma, dikkat etme, analiz etme gibi süreçler, keşfetmek isteyen, özgür olmak isteyenler için çıkış yoludur. Tutkudur. Johathan’ın içindeki tutku gibi… “Yaşamak için ne çok neden var! Balıkçı teknelerinin etrafında o rutin, sıkıcı dönüp dolaşmadan başka nedenler de var yaşamak için. Cehaletimizi kırabiliriz, becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekâmızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi, özgür olabiliriz! Uçmayı öğrenebiliriz!” diyor, Martı Jonathan.  Tek başına öğrendiğimiz deneyimlerle daha güçlüyüz. Daha özgürüz. Özgür olmak! Kalıplarımızdan çıktıkça özgürüz. İstediklerimizi yapabildikçe özgürüz. Herkes gibi düşünmediğimizde özgürüz. Öğrendikçe özgürüz. Bir ütopya kurgusu gibi baş döndürüyor.  Martı Jonathan’ı ara ara okurum. Onunla eşleşen yanlarım iyi gelir bana. Sınırlarım, özgürlüklerim, yapmak istediklerim, başkaldırışlarım, vazgeçemediklerim…  Hayatı sorgularken mükemmelliğin çizgilerini zorlamak iyidir. Zorlayalım. Etrafımızı saran sıradanlık bizi rahatsız etmeli. İyi, daha iyi, en iyisi olmanın ona ulaşmanın sınırları yoktur, evet.  Cesaretli yaşamak! Kendimizi aşmayı amaç edinirsek, başarabiliriz. Jonathan gibi…  *Alfred Lord Whitehead
Ekleme Tarihi: 17 Mart 2022 - Perşembe

Jonathan gibi...

Sınırlarımız kimi zaman esaretimiz olur. Sınırlarımızı aşmayı, deneyimlerden bazen de okuduğumuz bir kitap kahramanından öğreniriz. Her şey bilinçaltımızda başlıyor ve cesur çıkışlarımızdan. Günlük koşturmalarımızda sıradan olmayı reddetmek çoğunluktan farklı ve aykırı olmaktır. Aksi takdirde kalıplaşmış düşünceler ve bırakamadığımız gelenekler hapseder bizi kendisine. Başarısızlıklar, yenilgiler mücadeleci yanımızı ortaya çıkarır, çıkarmalı. Yeniden başlayabilme cesaretini de. Azim, inanç, kararlılık ile. Olayları, nedenlerini sorguladıkça değişen bakış açımız olacaktır.  "Büyük düşler kuranlar düşlerini gerçekleştirmez, aşarlar."* Ele verir bizi bilinçaltımız. İçimizin katmanları bir duvar gibi durabilir karşımızda. Neyi istediğimizi bildiğimizde aşarız katmanları tek tek. Aştığımız nokta ulaşmayı hedeflediğimiz noktadır. Kendi derinliklerimizdir. Karşılaştığımız kendimizdir. İçimize yaptığımız yolculuktur.  “Yaşamın gerçek anlamını arayan, bulmaya çalışan bir martıdan daha sorumluluk sahibi kim olabilir? Bin yıldır yaptığımız tek şey balık peşinde koşmak. Artık yaşamak için bir nedenimiz olmalı; öğrenmek, keşfetmek, özgür olmak gibi.”  “Öğrenecek ne çok şey var!” isteği taşır bizi ileriye. Algılama, farkına varma, dikkat etme, analiz etme gibi süreçler, keşfetmek isteyen, özgür olmak isteyenler için çıkış yoludur. Tutkudur. Johathan’ın içindeki tutku gibi… “Yaşamak için ne çok neden var! Balıkçı teknelerinin etrafında o rutin, sıkıcı dönüp dolaşmadan başka nedenler de var yaşamak için. Cehaletimizi kırabiliriz, becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekâmızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi, özgür olabiliriz! Uçmayı öğrenebiliriz!” diyor, Martı Jonathan.  Tek başına öğrendiğimiz deneyimlerle daha güçlüyüz. Daha özgürüz. Özgür olmak! Kalıplarımızdan çıktıkça özgürüz. İstediklerimizi yapabildikçe özgürüz. Herkes gibi düşünmediğimizde özgürüz. Öğrendikçe özgürüz. Bir ütopya kurgusu gibi baş döndürüyor.  Martı Jonathan’ı ara ara okurum. Onunla eşleşen yanlarım iyi gelir bana. Sınırlarım, özgürlüklerim, yapmak istediklerim, başkaldırışlarım, vazgeçemediklerim…  Hayatı sorgularken mükemmelliğin çizgilerini zorlamak iyidir. Zorlayalım. Etrafımızı saran sıradanlık bizi rahatsız etmeli. İyi, daha iyi, en iyisi olmanın ona ulaşmanın sınırları yoktur, evet.  Cesaretli yaşamak! Kendimizi aşmayı amaç edinirsek, başarabiliriz. Jonathan gibi…  *Alfred Lord Whitehead
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.