Ferda Balkaya Çetin
Köşe Yazarı
Ferda Balkaya Çetin
 

“hoşça kal” treni

baktım, hoş bir vedadaydı esmer yüzün, hasretliydi; -hoşça kal!- yayılan ve iz bırakan dağ ıslığı gidenlerin bıraktığı yokluk sen hep o kederli sesinle sev beni yeşil ovalar geçerken ben yalnızlıklar işleyeyim gergefime bir de mızıka sesi iki tutam saç ekleyip büyütürüm dal dal özlemini   saçlarıma taşıdım güneşin ahengini yağmur sonrası   uzak olsun diye rüzgârın yana yakıla arandığı bozkırdan içimde kent sıkışıklığı avucumda ter yaz sıcağı isyanda   ayrılığın çetelesini tutmuşken düşün ki bir daha geçmez buralardan sesini götüren tren yazıldıysa bu şiir gecenin hatırına   günün karmaşasında rastladım sokak çalgıcısına kekik kokuları melendi içsesinin önsözüne nefesi eksik “çobanıl  şiirler”e (*) uzadı kavaldan  yüzüme çarpan hüzün ellerim çoğul gül/dü, gülüştü, kırmızı düş/tü mavi tenimdeki benler renklendi, çeyizimin naftalin kokulu mendili gibi oyalı duvakla saklanırım eski evlerin arka bahçelerine     harfleri düşün değişen anlamını ve algıları yerleştir zerresine aklın edilemeyen sözdür bence kuş kanadındaki özgürlük, sor nedenini ellerim böyle diri ve yaşamsalken beyaz bir kağıda küsmenin inatçı mizacım tütsüler tüm sözcükleri de öyle koyar yerine ya bir şarkı ya bir şiir olur akardı gökyüzünden çocukluğumuz  saatleri şaşırırdık seninle görmüş geçirmiş tan sessizliğinde   eylül karması renginde buralar şimdi kalbim uykusuz bekler inci gibi o kristal kürenin içindeki şerarem çıkmayı ve dağılmayı yeryüzüne sırça köşkten geçerek uçurtmalar da sabırsız her zamankinden     bir yer aç bana yanında kendin kadar derin ve sırlı olsun   yağmurlar buluşturabilir bizi ancak bir dağ kadar uzağız bir şiir anlatabilir bizi ancak harfler arasından ebruli bir yokuş   (*) Oktay Rifat
Ekleme Tarihi: 16 Ekim 2022 - Pazar

“hoşça kal” treni

baktım, hoş bir vedadaydı esmer yüzün, hasretliydi; -hoşça kal!-

yayılan ve iz bırakan dağ ıslığı gidenlerin bıraktığı yokluk

sen hep o kederli sesinle sev beni yeşil ovalar geçerken

ben yalnızlıklar işleyeyim gergefime bir de mızıka sesi

iki tutam saç ekleyip büyütürüm dal dal özlemini

 

saçlarıma taşıdım güneşin ahengini yağmur sonrası  

uzak olsun diye rüzgârın yana yakıla arandığı bozkırdan

içimde kent sıkışıklığı avucumda ter yaz sıcağı isyanda  

ayrılığın çetelesini tutmuşken düşün ki

bir daha geçmez buralardan sesini götüren tren

yazıldıysa bu şiir gecenin hatırına

 

günün karmaşasında rastladım sokak çalgıcısına

kekik kokuları melendi içsesinin önsözüne nefesi eksik

“çobanıl  şiirler”e (*) uzadı kavaldan  yüzüme çarpan hüzün

ellerim çoğul gül/dü, gülüştü, kırmızı düş/tü mavi

tenimdeki benler renklendi, çeyizimin naftalin kokulu mendili

gibi oyalı duvakla saklanırım eski evlerin arka bahçelerine 

  

harfleri düşün değişen anlamını ve algıları yerleştir zerresine aklın

edilemeyen sözdür bence kuş kanadındaki özgürlük, sor nedenini

ellerim böyle diri ve yaşamsalken beyaz bir kağıda küsmenin

inatçı mizacım tütsüler tüm sözcükleri de öyle koyar yerine

ya bir şarkı ya bir şiir olur akardı gökyüzünden çocukluğumuz

 saatleri şaşırırdık seninle görmüş geçirmiş tan sessizliğinde

 

eylül karması renginde buralar şimdi kalbim uykusuz

bekler inci gibi o kristal kürenin içindeki şerarem

çıkmayı ve dağılmayı yeryüzüne sırça köşkten geçerek

uçurtmalar da sabırsız her zamankinden    

bir yer aç bana yanında kendin kadar derin ve sırlı olsun  

yağmurlar buluşturabilir bizi ancak bir dağ kadar uzağız

bir şiir anlatabilir bizi ancak harfler arasından ebruli bir yokuş  

(*) Oktay Rifat

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.