Sungurlu Beyazı Ve Gerçek Bir Vatansever Selahattin Ambarkütük

Yerel 14.07.2023 - 16:38, Güncelleme: 14.07.2023 - 16:39
 

Sungurlu Beyazı Ve Gerçek Bir Vatansever Selahattin Ambarkütük

Rıfat ÇAKIR / Genetiğine müdahil, alternatif tarım teknikleriyle yüksek verim ve kazanç odaklı üretilen ürünler ne ağzımızda tad, ne gönlümüzde muhabbet bırakıyor. Kim ne yerse yesin, ne giyerse giysin, ne içerse içsin illaki eski lezzetleri, doğallığı ve samimiyeti arıyor. Gübresiz, ilaçsız, hilesiz, hormonsuz, kimyevi katkısı olmayan, ilaç ayarındaki, yalnız hava, doğa, toprak, su dörtgeninde yetiştirilmiş, günümüz tabiriyle organik eski mahsulleri aramakla geçiyor ömrümüz.
Aradan onlarca yıl geçse bile taş değirmen unundan yufkaya dürülü bir Gôo Pahla kavurması, Şahman Buğdayından firik, Kınalı Yapıncak Üzümünün pekmezi, kara kuru ineklerin eti-sütü, küllükte teşinen feriğin gülsarısı yumurtası, bostanlara yaklaşınca 100 metreden algılanan burcu burcu kokan domates, salatalık, maydonoz ve mısırların ıtırı ne unutuluyor, nede aynı topraklarda aynı sadelikte bulunabiliyor. Helede bizim nesildekilerin bu özlem kesinlikle bitmeyecek. Rahmetli Süleyman Demirel bir röportajında; “Hakiki dost iyi günde davetle, kötü günde kendiliğinden gelir.” diyordu. İşte bu özlemlere umut ışığı gibi, emeğinde fedakar, ekmeğinde cömert, İnsanına verdiği kıymet ve memleket sevdasındaki samimiyetiyle Selahattin Ambarkütük adlı bir kahraman sıla ve toprak özleminin etkisiyle sadece Çorumluları değil, tüm Orta Anadolu’yu heyecanlandıracak Ayağıbüyük Köyü merkezli güzel bir çalışma başlatmış. Küresel ısınma, kimyasal serpintiler, kirlenen doğa, tükenen su kaynakları ve onlarca olumsuz değişken nedeniyle cinsi kaybolmaya yüz tutmuş bölge tarihinin lezzet efsanesi olarak anılan Sungurlu Beyazı üzümünü genetiğinde hiçbir değişiklik yapmadan ferdi gayret ve vefasıyla aynı topraklarda tekrar yetiştirmeyi başarmış. Yakut bağları, ballı meyveleri, üretken insanları ve bitki-çiçek florasıyla bir zamanların cenneti görüntüsündeki Sungurlu’nun habitatını tekrar canlandırmayı amaçlıyor. Sadece Sungurlu Beyazımı, Tokmak Köfte, On Dilim Kavun, Sarı Bursa Buğdayı (Şahman) vb. gibi birçok ürünün aynı tat, aynı rüşeym ve aynı aromada gün yüzüne çıkarılması için türlü uğraşlar içerisinde. Takdire şayan başarıyla büyük mesafelerde kat etmiş. Aklınıza üniversitelerden bilimsel destek, tarım teknokratlarından yön, Devlet kurumlarından imkan falan sağlanmış mı sorusu geliyor değil mi?. Maalesef bilim kurullarının, Tarım Bakanlığının, Valiliğin, belediyelerin katkısı istenilen ölçüde olmadığı gibi yok denecek kadarda az. Ama Selahattin Bey yılmamış, kendi emek ve erdemiyle bağcılığı geliştirme, yöre turizmi ve ekonomisini canlandırma, Resmi, tüzel, özel kişileri bu alana dahil etme, ilmi, fenni araştırma ve analizleri kurumsal bazda bilimsel tekniklerle tespit ve geliştirmeye yönelik tüm çaba ve zahmetleri şimdilik tek başına göğüslüyor. Hatta bu kaliteli lezzetin ününü uluslararası arenada dünyaca ünlü starların dilinden kıtalara bile duyurmuş. Sungurlu Beyazı konusundaki tüm tanım, tarif, takdim, tespit ve temsillerin tamamı kendisine ait. Dahası var. Nezaketinden söyleyemiyor ama İngiltere’de yapılan bir yarışmada Sungurlu Beyazı’na ödül bile aldırmış. Tabiiki bu güzergahta yanında, yakınında kurumlar, kurullar ve kurallar var ama, bu onura ulaşım güzergahındaki tüm fikir ve altyapıları o oluşturmuş.  Usta hitabeti, donanımlı kültürü, asri görgüsü ve misafirperver gönlüyle tanıyan herkesin gönülden sevdiği bu zarif insan, aynı zamanda bilge bir sunucu, dürüst bir gazeteci, kalemi kuvvetli kral bir şair. Memleketinin geleneksel zenginliklerini, folklorik desenini, etnografik aksesuarlarını, kültürel motiflerini, insan değerlerini, tarihi derinliklerini ve zümrüt coğrafyasını en iyi tanıyan, en iyi tanıtan, en uzak ve en geniş alanlara duyuran gerçek bir kültür elçisi. Güzel insanlar, Cenab-ı Allah bazı coğrafyalara öyle bir analık vasfı, nimet lütfu,  karakter ırkı ve cazibe aşılıyor ki, o toprakta yetişen bir bitkinin aroması, o bölgede büyüyen bir hayvanın duygusu, orada doğan bir insanın gönlü neredeyse hiçbir yere benzemiyor. Vitamini, minerali, besin zinciri ve bileşenleriyle, görselliği, rengi, kokusu, aroması tamamen farklı ve ayrıntılı olduğu gibi, o yörede yaşayan insan dahil tüm canlıların şekli, rengi ve fıtratı da değişik oluyor.  Örneğin Osmancık’la Tosya birbirlerine yakın olmasına rağmen pirinçlerindeki besin bileşenleri ve aroma farklı. Amasya’yla Tokat’ın bamyası dersen yine öyle. Buğday aynı buğday ama ikisi de İçanadolu Bölgesinde olmasına rağmen Polatlı’yla Yozgat’ın ürünlerini santrufijle analiz ettiğinizde hektolitre ağırlığı, rutubet miktarı, glüten indeksi, tane sertliği, rüşeym derecesi, un, kepek ve irmik verimleri farklı çıkıyor. Yani Çorum unuyla Yozgat ununun ekmek kıvamı aynı değil. İşte bu yüzden Türk Patent ve Marka Kurumu tüketiciler için ürünün kaynağını, karakteristik özellikleriyle coğrafi alanı arasındaki bağlantıyı gösteren ve garanti eden kalite işaretleri vererek adlarına tescilini yapıyor, gelenekselliği, yöreden elde edilen hammaddesi ve yerel niteliklerine bağlı belli bir üne kavuşmuş ürünlerin bu yöntemle korunmasını da sağlıyor. Selahattin Bey başta Sungurlu Beyazı olmak üzere bu bereketli bölgenin vasıflı ürünlerine coğrafi işaret alabilmek için Resmi Kurumları da harekete geçirerek başvurularda bulunmuş ve şuan Sungurlu Beyazının coğrafi işareti için bürokrasi takvimini ve hukuki süreçleri bekliyor. Eğimi, uyumu, iklimi, ekim-dikim-hasat takvimi ve güneş, su oranıyla her şeyin ölçülüp tartılıp, fizibilitesi, etüdü ve analizleri yapıldıktan sonra, bütünüyle bölgesel zenginliklerin şeffafça işlenip, geleneksel metotlarla üretimini amaçlayan Ayağıbüyük Köylüleri, Selahattin Ambarkütük önderliğinde tersine göçü başlatmışlar bile.. Tertemiz havası, bakir doğası, misafirperver insanları ve has karakterli şahsiyetleriyle bilinen bir zamanların bağcılık merkezi Sungurlulular da bu girişime duyarlılık göstererek, tüm emektarlarına gönülden destek oluyorlar. . İşte biz bu güzelliklere, Ülkemizin en saygın ve duayen Tarihçisi olan Hocaların Hocası İsmail UÇAKÇI’nın organize ettiği bir Tarih-Kültür ve İskan Araştırması gezisinde program dışı şahit olduk. Derebağ Kültür Platformu Kurucusu Yaşar AYTAÇ, Mali Müşavir Sadık ŞİMŞEK ve Bendenizin refakat ettiği bu araştırma gezisinde Selahattin AMBARKÜTÜK Hocayı ve tarım projelerini tanımak gerçekten büyük keyifti.   Kendiside Çorumlu olan Duayen Tarihçi İsmail UÇAKÇI Hocam, konuşma yaptığı her platformda Selahattin AMBARKÜTÜK hocanın donanımlı kültürünü ve nitelikli emeklerini anlatırdı. Diyordu ki Selahattin Bey öz değerlerimize sadık, gelenek ve gelenekselleriyle övünen, ülkesine, ülküsüne ve ilkesine  bağlı güzel bir insan. Emsalsiz vefası ve eşsiz duyarlılığıyla iline, ilçesine, köyüne ve hepimize her erde büyük saygınlıklar kazandırıyor. Onu tanıyın ve takip edin.” Diyordu. Sayesinde harika bir vatansever, derya bir gönül insanı tanıdık. Kültürü, hitabeti ve projelerine hayran kaldık. Sunum yaptığım her platformda onun adından ve emeklerinden bende gururla bahsedeceğim. Biliyorum ki Onun evrensel emeklerinden kazanan sadece Çorum ve Türkiye değil, bütün doğa ve dünyamız olacaktır. Tabii ki kendiside her zaman dualarımızda her daim gönüllerimizde kalacaktır. Selam ve saygılarımla..  
Rıfat ÇAKIR / Genetiğine müdahil, alternatif tarım teknikleriyle yüksek verim ve kazanç odaklı üretilen ürünler ne ağzımızda tad, ne gönlümüzde muhabbet bırakıyor. Kim ne yerse yesin, ne giyerse giysin, ne içerse içsin illaki eski lezzetleri, doğallığı ve samimiyeti arıyor. Gübresiz, ilaçsız, hilesiz, hormonsuz, kimyevi katkısı olmayan, ilaç ayarındaki, yalnız hava, doğa, toprak, su dörtgeninde yetiştirilmiş, günümüz tabiriyle organik eski mahsulleri aramakla geçiyor ömrümüz.

Aradan onlarca yıl geçse bile taş değirmen unundan yufkaya dürülü bir Gôo Pahla kavurması, Şahman Buğdayından firik, Kınalı Yapıncak Üzümünün pekmezi, kara kuru ineklerin eti-sütü, küllükte teşinen feriğin gülsarısı yumurtası, bostanlara yaklaşınca 100 metreden algılanan burcu burcu kokan domates, salatalık, maydonoz ve mısırların ıtırı ne unutuluyor, nede aynı topraklarda aynı sadelikte bulunabiliyor. Helede bizim nesildekilerin bu özlem kesinlikle bitmeyecek.

Rahmetli Süleyman Demirel bir röportajında; “Hakiki dost iyi günde davetle, kötü günde kendiliğinden gelir.” diyordu. İşte bu özlemlere umut ışığı gibi, emeğinde fedakar, ekmeğinde cömert, İnsanına verdiği kıymet ve memleket sevdasındaki samimiyetiyle Selahattin Ambarkütük adlı bir kahraman sıla ve toprak özleminin etkisiyle sadece Çorumluları değil, tüm Orta Anadolu’yu heyecanlandıracak Ayağıbüyük Köyü merkezli güzel bir çalışma başlatmış.

Küresel ısınma, kimyasal serpintiler, kirlenen doğa, tükenen su kaynakları ve onlarca olumsuz değişken nedeniyle cinsi kaybolmaya yüz tutmuş bölge tarihinin lezzet efsanesi olarak anılan Sungurlu Beyazı üzümünü genetiğinde hiçbir değişiklik yapmadan ferdi gayret ve vefasıyla aynı topraklarda tekrar yetiştirmeyi başarmış. Yakut bağları, ballı meyveleri, üretken insanları ve bitki-çiçek florasıyla bir zamanların cenneti görüntüsündeki Sungurlu’nun habitatını tekrar canlandırmayı amaçlıyor.

Sadece Sungurlu Beyazımı, Tokmak Köfte, On Dilim Kavun, Sarı Bursa Buğdayı (Şahman) vb. gibi birçok ürünün aynı tat, aynı rüşeym ve aynı aromada gün yüzüne çıkarılması için türlü uğraşlar içerisinde. Takdire şayan başarıyla büyük mesafelerde kat etmiş.

Aklınıza üniversitelerden bilimsel destek, tarım teknokratlarından yön, Devlet kurumlarından imkan falan sağlanmış mı sorusu geliyor değil mi?. Maalesef bilim kurullarının, Tarım Bakanlığının, Valiliğin, belediyelerin katkısı istenilen ölçüde olmadığı gibi yok denecek kadarda az. Ama Selahattin Bey yılmamış, kendi emek ve erdemiyle bağcılığı geliştirme, yöre turizmi ve ekonomisini canlandırma, Resmi, tüzel, özel kişileri bu alana dahil etme, ilmi, fenni araştırma ve analizleri kurumsal bazda bilimsel tekniklerle tespit ve geliştirmeye yönelik tüm çaba ve zahmetleri şimdilik tek başına göğüslüyor. Hatta bu kaliteli lezzetin ününü uluslararası arenada dünyaca ünlü starların dilinden kıtalara bile duyurmuş. Sungurlu Beyazı konusundaki tüm tanım, tarif, takdim, tespit ve temsillerin tamamı kendisine ait. Dahası var. Nezaketinden söyleyemiyor ama İngiltere’de yapılan bir yarışmada Sungurlu Beyazı’na ödül bile aldırmış. Tabiiki bu güzergahta yanında, yakınında kurumlar, kurullar ve kurallar var ama, bu onura ulaşım güzergahındaki tüm fikir ve altyapıları o oluşturmuş. 

Usta hitabeti, donanımlı kültürü, asri görgüsü ve misafirperver gönlüyle tanıyan herkesin gönülden sevdiği bu zarif insan, aynı zamanda bilge bir sunucu, dürüst bir gazeteci, kalemi kuvvetli kral bir şair. Memleketinin geleneksel zenginliklerini, folklorik desenini, etnografik aksesuarlarını, kültürel motiflerini, insan değerlerini, tarihi derinliklerini ve zümrüt coğrafyasını en iyi tanıyan, en iyi tanıtan, en uzak ve en geniş alanlara duyuran gerçek bir kültür elçisi.

Güzel insanlar, Cenab-ı Allah bazı coğrafyalara öyle bir analık vasfı, nimet lütfu,  karakter ırkı ve cazibe aşılıyor ki, o toprakta yetişen bir bitkinin aroması, o bölgede büyüyen bir hayvanın duygusu, orada doğan bir insanın gönlü neredeyse hiçbir yere benzemiyor. Vitamini, minerali, besin zinciri ve bileşenleriyle, görselliği, rengi, kokusu, aroması tamamen farklı ve ayrıntılı olduğu gibi, o yörede yaşayan insan dahil tüm canlıların şekli, rengi ve fıtratı da değişik oluyor. 

Örneğin Osmancık’la Tosya birbirlerine yakın olmasına rağmen pirinçlerindeki besin bileşenleri ve aroma farklı. Amasya’yla Tokat’ın bamyası dersen yine öyle. Buğday aynı buğday ama ikisi de İçanadolu Bölgesinde olmasına rağmen Polatlı’yla Yozgat’ın ürünlerini santrufijle analiz ettiğinizde hektolitre ağırlığı, rutubet miktarı, glüten indeksi, tane sertliği, rüşeym derecesi, un, kepek ve irmik verimleri farklı çıkıyor. Yani Çorum unuyla Yozgat ununun ekmek kıvamı aynı değil. İşte bu yüzden Türk Patent ve Marka Kurumu tüketiciler için ürünün kaynağını, karakteristik özellikleriyle coğrafi alanı arasındaki bağlantıyı gösteren ve garanti eden kalite işaretleri vererek adlarına tescilini yapıyor, gelenekselliği, yöreden elde edilen hammaddesi ve yerel niteliklerine bağlı belli bir üne kavuşmuş ürünlerin bu yöntemle korunmasını da sağlıyor. Selahattin Bey başta Sungurlu Beyazı olmak üzere bu bereketli bölgenin vasıflı ürünlerine coğrafi işaret alabilmek için Resmi Kurumları da harekete geçirerek başvurularda bulunmuş ve şuan Sungurlu Beyazının coğrafi işareti için bürokrasi takvimini ve hukuki süreçleri bekliyor.

Eğimi, uyumu, iklimi, ekim-dikim-hasat takvimi ve güneş, su oranıyla her şeyin ölçülüp tartılıp, fizibilitesi, etüdü ve analizleri yapıldıktan sonra, bütünüyle bölgesel zenginliklerin şeffafça işlenip, geleneksel metotlarla üretimini amaçlayan Ayağıbüyük Köylüleri, Selahattin Ambarkütük önderliğinde tersine göçü başlatmışlar bile.. Tertemiz havası, bakir doğası, misafirperver insanları ve has karakterli şahsiyetleriyle bilinen bir zamanların bağcılık merkezi Sungurlulular da bu girişime duyarlılık göstererek, tüm emektarlarına gönülden destek oluyorlar. .

İşte biz bu güzelliklere, Ülkemizin en saygın ve duayen Tarihçisi olan Hocaların Hocası İsmail UÇAKÇI’nın organize ettiği bir Tarih-Kültür ve İskan Araştırması gezisinde program dışı şahit olduk. Derebağ Kültür Platformu Kurucusu Yaşar AYTAÇ, Mali Müşavir Sadık ŞİMŞEK ve Bendenizin refakat ettiği bu araştırma gezisinde Selahattin AMBARKÜTÜK Hocayı ve tarım projelerini tanımak gerçekten büyük keyifti.  

Kendiside Çorumlu olan Duayen Tarihçi İsmail UÇAKÇI Hocam, konuşma yaptığı her platformda Selahattin AMBARKÜTÜK hocanın donanımlı kültürünü ve nitelikli emeklerini anlatırdı. Diyordu ki Selahattin Bey öz değerlerimize sadık, gelenek ve gelenekselleriyle övünen, ülkesine, ülküsüne ve ilkesine  bağlı güzel bir insan. Emsalsiz vefası ve eşsiz duyarlılığıyla iline, ilçesine, köyüne ve hepimize her erde büyük saygınlıklar kazandırıyor. Onu tanıyın ve takip edin.” Diyordu.

Sayesinde harika bir vatansever, derya bir gönül insanı tanıdık. Kültürü, hitabeti ve projelerine hayran kaldık. Sunum yaptığım her platformda onun adından ve emeklerinden bende gururla bahsedeceğim. Biliyorum ki Onun evrensel emeklerinden kazanan sadece Çorum ve Türkiye değil, bütün doğa ve dünyamız olacaktır. Tabii ki kendiside her zaman dualarımızda her daim gönüllerimizde kalacaktır. Selam ve saygılarımla..

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.