Mehmet Akif Işık
Köşe Yazarı
Mehmet Akif Işık
 

UNESCO Dünya Kültür Mirası Meselesi

         Anadolu, tarih öncesi çağlardan itibaren birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve süresini tamamlayan medeniyetler yerine yenilerini bırakmıştır. Son olarak da Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti Anadolu topraklarında egemen olmuş ve yaşamaya başlamıştır. (İnşallah ebediyen de yaşayacaktır).         Türk İslam topluluğu olarak Anadolu’yu yurt edindikten sonra, evler, okullar, ibadetgâhlar, han, hamam, medrese, kervansaray gibi yapılarla imar ederek yaşanılacak yer haline getirdik. Söz konusu eserlerimizi elimizden geldiğince koruduğumuz gibi, Türk- İslam hoşgörüsü sayesindedir ki, bizden önce Anadolu’da yaşayan medeniyetlere ait eserleri de korumakta ve gelecek nesillere intikalini sağlamaktayız. Bunlara en güzel örnekler; Ayasofya, Kariye, Aya İrini, Sümela Manastırı, Akdamar Kilisesi ve Ani Örenyerindeki eserlerdir. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Ancak, bizdeki bu hoşgörüyü, medeni geçinen Batılı ülkelerde görmemekteyiz. Nitekim Belgrat’ta 175 Camiden sadece birinin ayakta kaldığı, Kosova’da 390 Vakıf eserinin, Bosna’da 59 Caminin tahrip edildiği, Saraybosna’da Ferhadiye Külliyesinin bir gecede yıkılarak, yerinin otopark yapıldığı kayıtlarda geçmektedir.   Son olarak Televizyonlarda canlı olarak Mostar Köprüsü ile Bağdat’taki tarihi bir caminin uçaklarla bombalanışını, Filistindeki birçok Cami ve tarihi yapının füzelerle harap hale getirildiklerini izledik. Bodrum Kalesindeki “Kale Camiinin” minaresinin Birinci Dünya Savaşı sırasında 1915 tarihinde Fransız zırhlıları tarafından nokta atışı ile yıkıldığını biliyoruz. (Kaleye değil sadece minareye atış yapılmış. 1996 yılında bu minareyi restore ettiğimizde, bazı basın mensupları “karanlığa yürüyüş” diyerek bize kalemleriyle saldırmışlardı.)        Hep hoşgörülü olduk, bundan sonra da hoşgörülü olacağız. Ancak bu hoşgörünün ülkemize zararı olmamasına da dikkat edeceğiz.         Gelelim Dünya Kültür Mirası konusuna: Anadolu’muzda bulunan ve zaten bizler tarafından korumaya alınan, üzerlerinde hassasiyetle durulan bazı eserlerimizin Dünya Kültür Mirası Listesine girmesi için çaba gösteriyoruz. Şimdi şu sorular akla geliyor; Listeye girmenin faydası var mı? Yoksa bu husus ileride bizi üzecek mi? Listeye girince bütün dünya bu eserimizi tanıyacak mı? Bence hayır! Tanıyanlar sadece bu işle uğraşanlardır. Ayrıca; listeye girince basın yayın organlarında duyanlardır ki, bunlar da bir süre sonra bunu unutmaktadır. Turizme katkısı olur denilebilir. Bence hiçbir turist Dünya Kültür Mirası Listesini inceleyerek seyahate çıkmıyor. Belki geziye gittiği yerde bu listeye giren eser var ise merak ederek ziyaret edenler çıkabilir. Bazen de ziyaret ettiği yer Dünya Kültür Mirası Listesinde olsa bile bunun listede olup olmadığını dahi soruşturmadan ziyaretine devam eder. (Örnek olarak Ayasofya ve Göbeklitepe’yi gösterebiliriz.)         Peki, bu husus ileride bize sıkıntı yaratabilir mi? Bugüne kadarki olaylara ve Dünyanın gidişatına bakacak olursak; insanları, hiçbir vicdani sızı duymadan, çocuk, kadın, yaşlı, hasta demeden öldüren ve güya medeni geçinen zihniyet eserleri mi tahrip etmeyecek? Hayır! Elbette ki insana acımayan bu topluluklar eserlere hiç acımaz. Nitekim yukarıda bazı örnekler vererek buna değinmeye çalıştık. Hatta ileride bu hususu o ülkeye girmek için bahane olarak da kullanabilirler. Belki bir “Komplo Teorisi” gibi düşünülebilir; ama maalesef Dünya’nın gidişatı bunu düşündürmektedir. Şöyle ki: “Siz Dünya Kültür Mirası olan şu eserlerin sağlığıyla yeterince ilgilenmiyorsunuz ve koruyamıyorsunuz. Bu eser artık sadece sizin değil, Dünya Kültür Mirasıdır. Bu nedenle de biz rahatlıkla girip bu eseri kontrol etme hakkına sahibiz, zaten siz de bunu “Dünya Kültür Mirasıdır” diyerek ve severek kabul etmiştiniz  v.s. …” demek suretiyle, bunu bahane ederek ülkeyi işgale kadar götürebilirler.         Nitekim; Anadolu topraklarında gözü olan ve Ayasofya gibi ibadetgâh olarak kullandığımız dini yapılar üzerine haç dikerek çan seslerini duymak isteyen ve Bizans’ı hortlatmaya çalışan bir zihniyetin halen hüküm sürmekte olduğunu apaçık görmekteyiz. Ülkemizi ziyaret eden birçok batılı devlet adamı bu art niyetlerini dolaylı bile olsa ziyaretleri sırasında dile getirmişlerdir. Tarihçi merhum Prof. Dr. Halil İnalcık 7 Ekim 2014 tarihinde bir TV kanalındaki konuşmasında; 1958 yılında Münih’te katıldığı bir kongre sırasında, Bavyera Kardinalinin “Ayasofya’nın kubbesinde Hıristiyanlığın yıldızı parlayacaktır” dediğini ve bütün sözde ilim adamlarının da onu dakikalarca alkışladıklarını ifade etmişti.   Son olarak da;  15 Şubat 2022 tarihinde birçok internet haber sitelerinde (Yenişafak.com., süper haber tv. gibi); “Yunan komutandan hadsiz sözler” başlığı altında yayınlanan haberde: Emekli Yunan generallerinden Korgeneral Nikolaos Tamouridis ‘in kaleme aldığı bir yazıda “ İstanbul ve Ayasofya’da çanların çalacağını” beyan ettiği ifade olunmuştur.         Haçlı taarruzlarının henüz sona ermediği bu günlerde, bizim de onların bu kötü emellerine yağ sürmek anlamına gelebilecek; çocuklarımızı, torunlarımızı zor duruma sokacak, her türlü eylemden kaçınmalıyız. Türk – İslam hoşgörüsü ayrıdır,  vatanımızda gözü olanların isteklerini yerine getiriyormuş gibi bir davranış içerisine girmek tamamen ayrıdır.          Bütün bunlar nazarı itibara alınarak bu konu ile ilgili mevzuatın gözden geçirilmesi yerinde olacaktır.
Ekleme Tarihi: 29 Kasım 2023 - Çarşamba

UNESCO Dünya Kültür Mirası Meselesi

         Anadolu, tarih öncesi çağlardan itibaren birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve süresini tamamlayan medeniyetler yerine yenilerini bırakmıştır. Son olarak da Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti Anadolu topraklarında egemen olmuş ve yaşamaya başlamıştır. (İnşallah ebediyen de yaşayacaktır).

        Türk İslam topluluğu olarak Anadolu’yu yurt edindikten sonra, evler, okullar, ibadetgâhlar, han, hamam, medrese, kervansaray gibi yapılarla imar ederek yaşanılacak yer haline getirdik. Söz konusu eserlerimizi elimizden geldiğince koruduğumuz gibi, Türk- İslam hoşgörüsü sayesindedir ki, bizden önce Anadolu’da yaşayan medeniyetlere ait eserleri de korumakta ve gelecek nesillere intikalini sağlamaktayız. Bunlara en güzel örnekler; Ayasofya, Kariye, Aya İrini, Sümela Manastırı, Akdamar Kilisesi ve Ani Örenyerindeki eserlerdir. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Ancak, bizdeki bu hoşgörüyü, medeni geçinen Batılı ülkelerde görmemekteyiz. Nitekim Belgrat’ta 175 Camiden sadece birinin ayakta kaldığı, Kosova’da 390 Vakıf eserinin, Bosna’da 59 Caminin tahrip edildiği, Saraybosna’da Ferhadiye Külliyesinin bir gecede yıkılarak, yerinin otopark yapıldığı kayıtlarda geçmektedir.   Son olarak Televizyonlarda canlı olarak Mostar Köprüsü ile Bağdat’taki tarihi bir caminin uçaklarla bombalanışını, Filistindeki birçok Cami ve tarihi yapının füzelerle harap hale getirildiklerini izledik. Bodrum Kalesindeki “Kale Camiinin” minaresinin Birinci Dünya Savaşı sırasında 1915 tarihinde Fransız zırhlıları tarafından nokta atışı ile yıkıldığını biliyoruz. (Kaleye değil sadece minareye atış yapılmış. 1996 yılında bu minareyi restore ettiğimizde, bazı basın mensupları “karanlığa yürüyüş” diyerek bize kalemleriyle saldırmışlardı.)

       Hep hoşgörülü olduk, bundan sonra da hoşgörülü olacağız. Ancak bu hoşgörünün ülkemize zararı olmamasına da dikkat edeceğiz.

        Gelelim Dünya Kültür Mirası konusuna: Anadolu’muzda bulunan ve zaten bizler tarafından korumaya alınan, üzerlerinde hassasiyetle durulan bazı eserlerimizin Dünya Kültür Mirası Listesine girmesi için çaba gösteriyoruz. Şimdi şu sorular akla geliyor; Listeye girmenin faydası var mı? Yoksa bu husus ileride bizi üzecek mi? Listeye girince bütün dünya bu eserimizi tanıyacak mı? Bence hayır! Tanıyanlar sadece bu işle uğraşanlardır. Ayrıca; listeye girince basın yayın organlarında duyanlardır ki, bunlar da bir süre sonra bunu unutmaktadır. Turizme katkısı olur denilebilir. Bence hiçbir turist Dünya Kültür Mirası Listesini inceleyerek seyahate çıkmıyor. Belki geziye gittiği yerde bu listeye giren eser var ise merak ederek ziyaret edenler çıkabilir. Bazen de ziyaret ettiği yer Dünya Kültür Mirası Listesinde olsa bile bunun listede olup olmadığını dahi soruşturmadan ziyaretine devam eder. (Örnek olarak Ayasofya ve Göbeklitepe’yi gösterebiliriz.)

        Peki, bu husus ileride bize sıkıntı yaratabilir mi? Bugüne kadarki olaylara ve Dünyanın gidişatına bakacak olursak; insanları, hiçbir vicdani sızı duymadan, çocuk, kadın, yaşlı, hasta demeden öldüren ve güya medeni geçinen zihniyet eserleri mi tahrip etmeyecek? Hayır! Elbette ki insana acımayan bu topluluklar eserlere hiç acımaz. Nitekim yukarıda bazı örnekler vererek buna değinmeye çalıştık. Hatta ileride bu hususu o ülkeye girmek için bahane olarak da kullanabilirler. Belki bir “Komplo Teorisi” gibi düşünülebilir; ama maalesef Dünya’nın gidişatı bunu düşündürmektedir. Şöyle ki: “Siz Dünya Kültür Mirası olan şu eserlerin sağlığıyla yeterince ilgilenmiyorsunuz ve koruyamıyorsunuz. Bu eser artık sadece sizin değil, Dünya Kültür Mirasıdır. Bu nedenle de biz rahatlıkla girip bu eseri kontrol etme hakkına sahibiz, zaten siz de bunu “Dünya Kültür Mirasıdır” diyerek ve severek kabul etmiştiniz  v.s. …” demek suretiyle, bunu bahane ederek ülkeyi işgale kadar götürebilirler.

        Nitekim; Anadolu topraklarında gözü olan ve Ayasofya gibi ibadetgâh olarak kullandığımız dini yapılar üzerine haç dikerek çan seslerini duymak isteyen ve Bizans’ı hortlatmaya çalışan bir zihniyetin halen hüküm sürmekte olduğunu apaçık görmekteyiz. Ülkemizi ziyaret eden birçok batılı devlet adamı bu art niyetlerini dolaylı bile olsa ziyaretleri sırasında dile getirmişlerdir. Tarihçi merhum Prof. Dr. Halil İnalcık 7 Ekim 2014 tarihinde bir TV kanalındaki konuşmasında; 1958 yılında Münih’te katıldığı bir kongre sırasında, Bavyera Kardinalinin “Ayasofya’nın kubbesinde Hıristiyanlığın yıldızı parlayacaktır” dediğini ve bütün sözde ilim adamlarının da onu dakikalarca alkışladıklarını ifade etmişti.   Son olarak da;  15 Şubat 2022 tarihinde birçok internet haber sitelerinde (Yenişafak.com., süper haber tv. gibi); “Yunan komutandan hadsiz sözler” başlığı altında yayınlanan haberde: Emekli Yunan generallerinden Korgeneral Nikolaos Tamouridis ‘in kaleme aldığı bir yazıda “ İstanbul ve Ayasofya’da çanların çalacağını” beyan ettiği ifade olunmuştur.

        Haçlı taarruzlarının henüz sona ermediği bu günlerde, bizim de onların bu kötü emellerine yağ sürmek anlamına gelebilecek; çocuklarımızı, torunlarımızı zor duruma sokacak, her türlü eylemden kaçınmalıyız. Türk – İslam hoşgörüsü ayrıdır,  vatanımızda gözü olanların isteklerini yerine getiriyormuş gibi bir davranış içerisine girmek tamamen ayrıdır.

         Bütün bunlar nazarı itibara alınarak bu konu ile ilgili mevzuatın gözden geçirilmesi yerinde olacaktır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (6)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
A.Semih Tulay
(01.12.2023 01:08 - #319)
Kaleminize, yüreğinize sağlık. Yazdıklarımıza aynen katiliyorum. Selam ve saygilarimla.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Emrullah Karaturgut
(01.12.2023 11:00 - #320)
Abi yüreğine ve kalemine sağlık
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Emrullah Karaturgut
(01.12.2023 11:00 - #321)
Abi yüreğine ve kalemine sağlık
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Nizameddin Duran
(01.12.2023 12:05 - #322)
Lütfen bu sese bu uyarıya kulak veriniz! Türk vatandaşı olarak ülkemize ve değerlerimize sahip çıkmak anlamındaki hassasiyeti Kültür ve Turizm Bakanlığının en yetkili kimselerinin göstermesini diliyoruz
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Nizameddin Duran
(01.12.2023 12:05 - #323)
Lütfen bu sese bu uyarıya kulak veriniz! Türk vatandaşı olarak ülkemize ve değerlerimize sahip çıkmak anlamındaki hassasiyeti Kültür ve Turizm Bakanlığının en yetkili kimselerinin göstermesini diliyoruz
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Köksal Pekcan
(10.12.2023 19:19 - #324)
Ülkemin değerlerine sahip çıkan,herkese,şükran borçluyuz
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.