Her yıl, yaz aylarında hava biraz ısındı mı içimiz sızlaya sızlaya orman yangınları haberlerini dinliyor ve izliyoruz. “Ciğerlerimiz yanıyor” diye feryat ediyoruz. Yangınları engelleyebiliyor muyuz? Hayır! Sadece; Yangınları azaltabilmek için tedbirler alıyoruz ve de yanan yerleri söndürebilmek için çaba harcıyoruz. Peki yanan ormanlar ne ormanı? Elbette ki çam ormanları. Şimdi şu soru geliyor aklımıza: “Çam dikmeye mecbur muyuz ?” Bence değiliz.
Çam; çok kolay yanabilen ve bünyesinde bulunan çıra nedeniyle de yanınca söndürmesi çok zor olan bir ağaç. Ayrıca kozalakları nedeniyle de çabucak yayılabilmekte ve yangını söndürmeye çalışanların hayatlarını tehlikeye atabilmektedir. Zaman zaman yerleşim yerlerine sıçraması yüzünden de ekonomik açıdan da büyük zararlara sebep olmaktadır. Nitekim günümüz itibariyle (17.08.2024) devam eden orman yangınlarında İzmir Karşıyaka’da patlayarak yaklaşık 400 metreye kadar uzağa giden kozalaklar yüzünden birçok evin yandığını da üzülerek izliyoruz.
Bu yazımı, konunun önemi sebebiyle soru/cevap şeklinde yazmak zorunda kalıyorum.
Orman yangınları genelde hangi bölgelerimizde cereyan ediyor? Ege ve Akdeniz. Karadeniz bölgemizde çam ormanları var mı? Var. Peki, buralarda neden yangın çıkmıyor. Çünkü iklim nedeniyle havanın rutubetli oluşu yangınlara mani oluyor. O halde eğer çam ağacına ihtiyacımız varsa bunu Karadeniz bölgesinden temin etsek, orman yangınlarının yoğun olduğu bölgelerde de yanan yerlere çam yerine Zeytin veya yapraklı ağaçlar diksek buna engel olacak bir mevzuat var mı. Bence yok. Bilim adamlarımız, Orman ve Ziraat mühendislerimiz toprağı inceler ve gereken yerlere zeytin, çınar, incir, meşe ve daha değişik yapraklı ağaçlar dikmeye karar verebilir.
Özellikle zeytin ağacı binlerce yıl yaşayabilen ve yaşadığı sürece de meyve vermek suretiyle ölünceye kadar insanlığa hizmet eden bir ağaç. Nitekim; Muğla- Milas/Kazıklı mahallesinde 3 bin yıllık, Hatay- Payas’ta da 1350 yıllık zeytin ağaçları, halen meyve vermekte, Afyonkarahisar’ın Kızılören ilçesinde ve Bursa’nın İnkaya Köyünde de 600 yılı aşkın çınar ağaçları dimdik vaziyette hayatlarını idame ettirmektedir. Geçen yıl 19.07.2023 tarihinde yine görsel basında Çanakkale’deki orman yangınını izlerken bir husus dikkatimi çekmişti.
Yanan alandaki ağaçların bir sıra dâhilinde muntazam bir şekilde dikilmiş oldukları açıkça görülmektedir. Yani bu ormanlık alanı yakın tarihte oluşturmuşuz. Ancak maalesef çam oldukları için şimdi de yandıklarına tanık oluyoruz. Zeytin veya yapraklı bir ağaç olsaydı yanar mıydı? Bence hayır. Üstelik zeytinlik alan ve yapraklı ağaçlar yangının bu alandan başka alanlara sıçramasına da mani olurdu. Yani bir yerde tampon bölge vazifesi de görürdü. Şimdi yetkililerden talebimiz; geliniz Anadolu’muzun toprağını ve iklimini dikkate alarak gereken yerlere çam dikelim. Ege ve Akdeniz’de de yanan ve zaman içerisinde boşalan alanlara da Zeytin veya yapraklı ağaçlar dikelim. Bu alanların bakım ve işletme hizmetleri Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde oluşturulacak bir birim tarafından yerine getirilebileceği gibi, boş alanlar, zeytin veya o bölgeye has bir ağaç dikilmesi kaydıyla ve belirli şartlarla, vatandaşa da kiralanabilir. Ayrıca şu anda mevcut çam ormanlarını korumak için de, gerekli ise mevzuatta değişiklik yaparak orman köylülerine; “Ormandaki çam ağaçlarının alt dallarını, uzmanların belirleyeceği bir noktaya kadar, budama ve kuruyan dallarla birlikte alma ve kozalakları toplama” izni verilmesi halinde ormanların alt temizliği büyük oranda yapılabilecek ve dolayısıyla dip yangını riski de azalmış olacaktır.
Yangınsız günler geçirmemiz dileğiyle.