Kuvay Sanlı
Köşe Yazarı
Kuvay Sanlı
 

Postacı

[simple-author-box] Il Postino (Postacı) filmini izlediniz mi? Mario, İtalya’da yaşadığı adaya sürgüne gelen Şilili şair Pablo Neruda’ya mektup getirip götürürken, onunla diyalog içerisine girer ve düşüncelerinden etkilenir. Sorguladığı bir şeylere karşılık gelmiştir mutlaka ama komünizme, güzel Beatrice’ye olduğu gibi ilk görüşte bağlanır. Mario düşüncesindeki tüm iyiyi, komünizm başlığı altına alır. Bir zaman sonra kendisini komünizmi savunurken bulur ve düşüncelerine olan sadakati, Napoli’de katıldığı bir mitingde onu ölüme götürür. Şair Neruda sürgün bitip de adadan ayrıldıktan sonra diyaloğu sonlandırmış, aramamış sormamış ve Mario’nun mektubuna yanıt dahi vermemiştir. Neruda altı yıl sonra birden çıkıp adayı ziyarete geldiğinde, Mario öleli beş yıl olmuştur. Senaryosu bir romandan uyarlanan film, andırımlar içerir ancak gerçek hayat hikâyesi değil, bir kurgudur. Mario rolünü oynayan ve aynı zamanda filmin senaristlerinden olan İtalyanların önemli aktörü Massimo Troisi, filmi tamamlayabilmek için kalp ameliyatını erteler. Çekimlerin bitiminden 12 saat sonra da, ameliyat olamadan kalp krizi geçirir ve 41 yaşında hayata gözlerini yumar. Filmde Mario, aradığı toplumsal ideale yaklaşıldığını ve şairin adını verdiği oğlunun doğduğunu göremeden ölür; gerçek hayatta da Massimo, uğruna öldüğü bu bol ödüllü filmin elde ettiği başarıyı göremez. * Yol ve hedef şeklinde düalist (ikici) ayrıştırmayla, sonucun değil de sürecin önemli olduğu yönünde sözleri işitiriz. “Asıl olan yoldur” derler. Hedefe varmayı, varma sürecinden daha değersiz gösterirken kişiler, fedakârlık ve alçak gönüllülük görüntüsünde onur mu elde ederler? Ah şu alçak gönüllülük? Adı gibi, pek de yüksek bir şey değildir. Postacının ulaştıracağı mektup olmasa, bisikletiyle kat ettiği yolun ne anlamı olur? Gidilen yol ve süreç önemsiz değildir. Öyle ki, süreç olmadan sonuca varılamaz. Ancak hedef, buna gelin erek diyelim, asıl olandır çünkü tüm süreç onda kapsanır. Hedefe varıldığında en yüksek deneyim yaşanmıştır ve yolu hedefe tercih etmek, bu toplam deneyimin gerisinde kalmaktır. Ama “Sana bilgiyi mi, bilgiye giden yolu mu vereyim?” şeklinde, hayali bir bilgeyi konuştururlar ve yolda olma tercihi içine, mistik göndermelerle istedikleri duygusal anlamları yüklerler. * Dar nota aralığında kendini tekrarlayan arabesk melodiye eşlik eden, “Yolunda ölürüm” ya da “Bu uğurda ölürüm” sözleri, aslında yolu ya da ölmeyi yüceltmez. Aklın acıdan haz duyma bozulması içinde sarf edilen bu sözler dahi, ancak amacın değerini ortaya koyar. Amaç öylesine değerlidir ki, o uğurda mücadele verilirken ölüm ihtimali göze alınır. “Uğrunda ölmek”, bir destan ya da menkıbenin konusuysa eğer, bu örneklerde kahramanda açınan erdem, bir o kadar da açınmasına neden olan amacı düşündürür. Mario da, Massimo da, amaç ile bağ kurabildikleri ölçüde yolda ilerlerler. Aslında Massimo Troisi yolu tamamlar da. Çünkü filmin elde ettiği başarı filmin kendisi değil, bir yansımadır. Süreç amacı düşündürür ve her ilerleme, bir ölçüde amacı karşılar. Gene de hastayken bütünüyle iyileşmeyi mi ister insan, iyileşme sürecini ölene kadar yaşamayı mı? Tez elden ve yüksek sesle, “Bu deneyimi yaşamayı!” diyen birilerini duyar gibiyim. Oysa “Gerçeğini istemem, beni bırak; hayalini kurayım” diyen, fıçının içindeki Diyojen’dir ve Platon şiiri akademiden kovarken, galiba haklıdır.
Ekleme Tarihi: 27 Mayıs 2021 - Perşembe

Postacı

[simple-author-box]

Il Postino (Postacı) filmini izlediniz mi? Mario, İtalya’da yaşadığı adaya sürgüne gelen Şilili şair Pablo Neruda’ya mektup getirip götürürken, onunla diyalog içerisine girer ve düşüncelerinden etkilenir. Sorguladığı bir şeylere karşılık gelmiştir mutlaka ama komünizme, güzel Beatrice’ye olduğu gibi ilk görüşte bağlanır. Mario düşüncesindeki tüm iyiyi, komünizm başlığı altına alır. Bir zaman sonra kendisini komünizmi savunurken bulur ve düşüncelerine olan sadakati, Napoli’de katıldığı bir mitingde onu ölüme götürür.

Şair Neruda sürgün bitip de adadan ayrıldıktan sonra diyaloğu sonlandırmış, aramamış sormamış ve Mario’nun mektubuna yanıt dahi vermemiştir. Neruda altı yıl sonra birden çıkıp adayı ziyarete geldiğinde, Mario öleli beş yıl olmuştur.

Senaryosu bir romandan uyarlanan film, andırımlar içerir ancak gerçek hayat hikâyesi değil, bir kurgudur. Mario rolünü oynayan ve aynı zamanda filmin senaristlerinden olan İtalyanların önemli aktörü Massimo Troisi, filmi tamamlayabilmek için kalp ameliyatını erteler. Çekimlerin bitiminden 12 saat sonra da, ameliyat olamadan kalp krizi geçirir ve 41 yaşında hayata gözlerini yumar. Filmde Mario, aradığı toplumsal ideale yaklaşıldığını ve şairin adını verdiği oğlunun doğduğunu göremeden ölür; gerçek hayatta da Massimo, uğruna öldüğü bu bol ödüllü filmin elde ettiği başarıyı göremez.

*

Yol ve hedef şeklinde düalist (ikici) ayrıştırmayla, sonucun değil de sürecin önemli olduğu yönünde sözleri işitiriz. “Asıl olan yoldur” derler. Hedefe varmayı, varma sürecinden daha değersiz gösterirken kişiler, fedakârlık ve alçak gönüllülük görüntüsünde onur mu elde ederler? Ah şu alçak gönüllülük? Adı gibi, pek de yüksek bir şey değildir.

Postacının ulaştıracağı mektup olmasa, bisikletiyle kat ettiği yolun ne anlamı olur? Gidilen yol ve süreç önemsiz değildir. Öyle ki, süreç olmadan sonuca varılamaz. Ancak hedef, buna gelin erek diyelim, asıl olandır çünkü tüm süreç onda kapsanır. Hedefe varıldığında en yüksek deneyim yaşanmıştır ve yolu hedefe tercih etmek, bu toplam deneyimin gerisinde kalmaktır. Ama “Sana bilgiyi mi, bilgiye giden yolu mu vereyim?” şeklinde, hayali bir bilgeyi konuştururlar ve yolda olma tercihi içine, mistik göndermelerle istedikleri duygusal anlamları yüklerler.

*

Dar nota aralığında kendini tekrarlayan arabesk melodiye eşlik eden, “Yolunda ölürüm” ya da “Bu uğurda ölürüm” sözleri, aslında yolu ya da ölmeyi yüceltmez. Aklın acıdan haz duyma bozulması içinde sarf edilen bu sözler dahi, ancak amacın değerini ortaya koyar. Amaç öylesine değerlidir ki, o uğurda mücadele verilirken ölüm ihtimali göze alınır.

“Uğrunda ölmek”, bir destan ya da menkıbenin konusuysa eğer, bu örneklerde kahramanda açınan erdem, bir o kadar da açınmasına neden olan amacı düşündürür.

Mario da, Massimo da, amaç ile bağ kurabildikleri ölçüde yolda ilerlerler. Aslında Massimo Troisi yolu tamamlar da. Çünkü filmin elde ettiği başarı filmin kendisi değil, bir yansımadır.

Süreç amacı düşündürür ve her ilerleme, bir ölçüde amacı karşılar. Gene de hastayken bütünüyle iyileşmeyi mi ister insan, iyileşme sürecini ölene kadar yaşamayı mı? Tez elden ve yüksek sesle, “Bu deneyimi yaşamayı!” diyen birilerini duyar gibiyim. Oysa “Gerçeğini istemem, beni bırak; hayalini kurayım” diyen, fıçının içindeki Diyojen’dir ve Platon şiiri akademiden kovarken, galiba haklıdır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.