Kuvay Sanlı
Köşe Yazarı
Kuvay Sanlı
 

İniyor kayık çıkıyor kayık

Etik eylem konusunda, örneklerin farklılaştırılabileceği şekilde bildik bir sorgulama vardır. Bir stadyum düşünelim ve kurgu bu ya sizde de bir istihbarat olduğunu... Bomba patlatılacak ve tahmini yüz kişi yaralanacak, ölecek. Bombayı patlatacak olanın, birbirine yakın beş on kişiden biri olduğunu biliyorsunuz ama uzaktasınız ve harekete geçmek için az zamanınız var. Elinizde bir imkân olsa, o beş on kişiyi öldürür ve yüz kişiyi kurtarır mısınız? Utulitarizm denen “yararcı” bakış açısının yanıtı kolaydır: “On kişiyi feda eder, yüz kişiyi kurtarırım.” Kurtarılan kişi sayısını arttırıp bin - onbin yaptığımızda kulağa iyice mantıklı gelen bu düşünce, her açıdan aydınlık ve de sorunsuz değildir. Çünkü türenin (adalet) arayışında tercihiniz üzerine düşündüğünüzde, matematik veri üzerinden mutlak bir yanıta ulaşamayacağınızı fark edersiniz. Yararcı aklın işaret ettiği eylemle ölen on kişiden katil olmayanlar açısından, toplumda bir boşluk açmış olursunuz. Sorular çoğaldıkça, bombayı taşıyan açısından dahi yararcı bakış açısının yüzeyselliği açınır ve eyleme geçmek zorlaşır. “Eylem” zordur. Zor olduğu için durup izlemek midir kolay olan peki? “Eylemim hata içerebilir, patlasın bomba ölsün insanlar” demek olur mu? * Devlet her adımda, türevde de düşünmek ve yiten güven duygusunu hesaba katmak zorundadır. Çünkü bir sorunla karşılaşıldığında, o an için akla gelecek reçete kaçınılmaz olarak mahsurlar içerecektir. Asıl olan, sorunun ortaya çıktığı iklimin oluşumuna engel olmaktır. İşler o aşamaya gelmeden düzen tesis edilmiş olmalıdır. Düzenin idealden uzak olduğu ve günün gerisinde kalındığı her durumda, “biri feda eder beşi belki kurtarırsınız” ama fedanın bedeli, çıkar aheste aheste… Güven “düşüncesi”, toplumsal düzenin her noktasında kilit taşı değerindedir. Çünkü en somut, en pozitif gerçeklik bile karşılığını düşüncede bulur. “Düzen” yurttaşın düşüncesindedir. “Devlet” dediğimizin, valilik binası olmadığı gibi… * İlkin iyi niyetli gözüken vergi affı, sicil affı, imar affı ve genel olarak af konusunda, yararcı bakış açısıyla bile kolay bir değerlendirmede bulunamayız. Bu gibi “tercihler”, tüm bileşenleriyle düşünülüyordur elbette ama yasaların belirlediği konularda çıkarılan sık af, yasaya “uyumu” sorgulatır. Yurttaş yasaya uymanın gerekliliğini sorgularsa, için için bu sorgulamayla yiten güven duygusu, düzen açısından irtifa kaybına, inişe neden olur. * Türk Lirası irtifa kaybediyor. Bir süre sonra küçük bir toparlanma ve ardından belki yeniden iniş yaşanıyor. Ani inişiler bir yana, paramız biraz toparlandığında dahi bilinmezlik, belirsizlik durumu açınıyor ve düzensizlik iklimi güven kaybına neden olabiliyor. Devlet erki bugün tam da “Ben yarını, ilerisini düşünüyor ve günlük yarar aramıyorum” diyor. Öyle olup olmadığının yanıtını nerede bulacağız peki? Açınacak veriyi de içerecek olan rasyonel akılda. * Nazım Hikmet Bahr-ı Hazar şiirinde, “İniyor kayık, çıkıyor kayık” der. Kayıkçının dalgalara karşı mücadelesini, iniş ve çıkışlarıyla tanımlar. Şiirin son kelimesiyle Nazım Hikmet, “Çık” diye seslenir; çünkü kayık tüm bu süreçte aslında iniştedir.
Ekleme Tarihi: 09 Aralık 2021 - Perşembe

İniyor kayık çıkıyor kayık

Etik eylem konusunda, örneklerin farklılaştırılabileceği şekilde bildik bir sorgulama vardır. Bir stadyum düşünelim ve kurgu bu ya sizde de bir istihbarat olduğunu... Bomba patlatılacak ve tahmini yüz kişi yaralanacak, ölecek. Bombayı patlatacak olanın, birbirine yakın beş on kişiden biri olduğunu biliyorsunuz ama uzaktasınız ve harekete geçmek için az zamanınız var. Elinizde bir imkân olsa, o beş on kişiyi öldürür ve yüz kişiyi kurtarır mısınız? Utulitarizm denen “yararcı” bakış açısının yanıtı kolaydır: “On kişiyi feda eder, yüz kişiyi kurtarırım.” Kurtarılan kişi sayısını arttırıp bin - onbin yaptığımızda kulağa iyice mantıklı gelen bu düşünce, her açıdan aydınlık ve de sorunsuz değildir. Çünkü türenin (adalet) arayışında tercihiniz üzerine düşündüğünüzde, matematik veri üzerinden mutlak bir yanıta ulaşamayacağınızı fark edersiniz. Yararcı aklın işaret ettiği eylemle ölen on kişiden katil olmayanlar açısından, toplumda bir boşluk açmış olursunuz. Sorular çoğaldıkça, bombayı taşıyan açısından dahi yararcı bakış açısının yüzeyselliği açınır ve eyleme geçmek zorlaşır. “Eylem” zordur. Zor olduğu için durup izlemek midir kolay olan peki? “Eylemim hata içerebilir, patlasın bomba ölsün insanlar” demek olur mu? * Devlet her adımda, türevde de düşünmek ve yiten güven duygusunu hesaba katmak zorundadır. Çünkü bir sorunla karşılaşıldığında, o an için akla gelecek reçete kaçınılmaz olarak mahsurlar içerecektir. Asıl olan, sorunun ortaya çıktığı iklimin oluşumuna engel olmaktır. İşler o aşamaya gelmeden düzen tesis edilmiş olmalıdır. Düzenin idealden uzak olduğu ve günün gerisinde kalındığı her durumda, “biri feda eder beşi belki kurtarırsınız” ama fedanın bedeli, çıkar aheste aheste… Güven “düşüncesi”, toplumsal düzenin her noktasında kilit taşı değerindedir. Çünkü en somut, en pozitif gerçeklik bile karşılığını düşüncede bulur. “Düzen” yurttaşın düşüncesindedir. “Devlet” dediğimizin, valilik binası olmadığı gibi… * İlkin iyi niyetli gözüken vergi affı, sicil affı, imar affı ve genel olarak af konusunda, yararcı bakış açısıyla bile kolay bir değerlendirmede bulunamayız. Bu gibi “tercihler”, tüm bileşenleriyle düşünülüyordur elbette ama yasaların belirlediği konularda çıkarılan sık af, yasaya “uyumu” sorgulatır. Yurttaş yasaya uymanın gerekliliğini sorgularsa, için için bu sorgulamayla yiten güven duygusu, düzen açısından irtifa kaybına, inişe neden olur. * Türk Lirası irtifa kaybediyor. Bir süre sonra küçük bir toparlanma ve ardından belki yeniden iniş yaşanıyor. Ani inişiler bir yana, paramız biraz toparlandığında dahi bilinmezlik, belirsizlik durumu açınıyor ve düzensizlik iklimi güven kaybına neden olabiliyor. Devlet erki bugün tam da “Ben yarını, ilerisini düşünüyor ve günlük yarar aramıyorum” diyor. Öyle olup olmadığının yanıtını nerede bulacağız peki? Açınacak veriyi de içerecek olan rasyonel akılda. * Nazım Hikmet Bahr-ı Hazar şiirinde, “İniyor kayık, çıkıyor kayık” der. Kayıkçının dalgalara karşı mücadelesini, iniş ve çıkışlarıyla tanımlar. Şiirin son kelimesiyle Nazım Hikmet, “Çık” diye seslenir; çünkü kayık tüm bu süreçte aslında iniştedir.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.