Güner Dinçaslan
Köşe Yazarı
Güner Dinçaslan
 

Edepli düşünen yazar olmak

[simple-author-box] Merhaba, “Edepli düşünen yazar.” ne demek, bunun açılımına kafa yoracak olursak ortaya neler çıkar, bir bakalım. Değineceğim konuyla alakalı olsun, fark edilsin, çarpıcı olsun, anlatacaklarımı yansıtsın diye böyle absürt bir cümle kurdum. Yazar elbette ki edebi düşünmek durumunda, aksi düşünülemez. Son günlerde sanat ve edebiyat camiasında, sıkça dile getirilen bir kavram var. Nedir bu kavram? “Yazarlar ve sanatçılar edepli olmalı, edepli eserler üretmeli.” Bu görüşe özellikle akademik çevrelerde rastlanmakta ve gelenekçilerde buna destek vermektedir.  Düz bir mantıkla ilk okunduğunda “Doğru” gibi gelmektedir. Sanatçı ve yazarlar toplumun ahlak değerini korumak zorundalar mantığı çıkmaktadır. Oysa söz konusu sanatçı ve yazarlardır, tıpkı bilim insanları gibi onlar da sınırları çizilmiş, özgür olmadıkları bir alanda üretken olamazlar. Yazdıkları veya icra ettikleri sanat eserleri birbirinin devamı, bir örneği, gelişmeyen kısır bir döngüde durur. Sanatçılar dünyayı zevkli ve daha yaşanılır hale getirmek, onu duygu ve düşüncede ileriye götürmek için çalışırlar. Her konuda ilerlemiş, ekonomi, sanat, adalet, hukuk, insan hakları konusunda sorunlarını halletmiş ülkeler ve medeniyetler, kısaca bizim batılı dediğimiz ülkelerde bu düşünceye itibar edilmemektedir. Sanatçı veya yazarın ürettiğine bakılır, eseriyle değerlendirilir, özel alanına müdahale edilmez. Sanatı örnek alınır, yaşantısı veya hayat görüşüne bakılmaz. Sanatçının veya yazarın edepli olması gerektiğini savunanlar, “Kişi deneyimlerini ve bilgisini aktarırken toplum ahlakını göz önünde bulundurmalı, hassas davranmalı” der. Hayatın içindeki gerçeklerin ya üzeri örtülmekte veya görmezden gelinmesi istenmektedir. Zamanla kısır bir döngüye girilir, hep estetize edilmiş bir hayat gerçeklikten uzaklaşmaya başlar. Sonuçta sanat ve hayat birbirleriyle tezat oluşturur. Hayatın gerçeğiyle sanatın anlattığı farklılaştıkça sanatçının, yazarın bunaltıları isyanları başlar. Buna birçok örnekler verilebilir; Jack London; hırsızlıkla suçlanmış ve dolandırıcılıktan yıllarca hapis yatmıştır. En güzel eserini hapiste yatarken yazmıştır. Edgar Allen Poe; hırsızlıktan yargılanmış ceza almıştır, yine en güzel eserlerini hapiste yazmıştır. Bir de ruhsal açıdan rahatsız olup çok güzel eserler verenler var ki; bunların başında Fyodor Mihailloviç Dostoyevski gelir. Histerik, nevrotik rahatsızlıklarla boğuşmuştur ama en sağlam eserlerde ondan çıkmıştır. Franz Kafka da çocuk yıllarından beri histeri krizleriyle boğuşan, ruhsal dengesi yerinde olmayan, kırılgan, zayıf bir insandı. Roman ve hikâyelerinde, tam tersi, hayata sağlam karakterler ve topluma doğru mesajlar veren olaylar örgüsüyle örneklendirmeler vermiştir. Özel yaşantısının çalkantıları öldükten sonra bilinmiş, kimse onun hayatını örnek almamıştır. Eserlerinde toplumun ortak dertlerine değinmiştir. Örneklerde görüldüğü gibi yazarların hayatları ve sıkıntıları kimseye örnek olmadığı gibi eserlerine yansımamış, farklı bir bakış açısıyla hayata bakmışlardır. Topluma estetik yoksunu bir biçimde ayna tutmanın, tarih yazmaktan farksız olduğunu bilen sanatçı ve edebiyatçıların çoğalması dileğindeyiz. Sanatçı aykırı görüş, yazar, farklı bakış açısı taşımalıdır. Kim ne yapsın onların özel yaşantısının iniş ve çıkışlarını. Esen kalın efendim.
Ekleme Tarihi: 19 Ocak 2021 - Salı

Edepli düşünen yazar olmak

[simple-author-box]

Merhaba, “Edepli düşünen yazar.” ne demek, bunun açılımına kafa yoracak olursak ortaya neler çıkar, bir bakalım. Değineceğim konuyla alakalı olsun, fark edilsin, çarpıcı olsun, anlatacaklarımı yansıtsın diye böyle absürt bir cümle kurdum. Yazar elbette ki edebi düşünmek durumunda, aksi düşünülemez. Son günlerde sanat ve edebiyat camiasında, sıkça dile getirilen bir kavram var. Nedir bu kavram?

“Yazarlar ve sanatçılar edepli olmalı, edepli eserler üretmeli.”

Bu görüşe özellikle akademik çevrelerde rastlanmakta ve gelenekçilerde buna destek vermektedir.  Düz bir mantıkla ilk okunduğunda “Doğru” gibi gelmektedir. Sanatçı ve yazarlar toplumun ahlak değerini korumak zorundalar mantığı çıkmaktadır. Oysa söz konusu sanatçı ve yazarlardır, tıpkı bilim insanları gibi onlar da sınırları çizilmiş, özgür olmadıkları bir alanda üretken olamazlar. Yazdıkları veya icra ettikleri sanat eserleri birbirinin devamı, bir örneği, gelişmeyen kısır bir döngüde durur. Sanatçılar dünyayı zevkli ve daha yaşanılır hale getirmek, onu duygu ve düşüncede ileriye götürmek için çalışırlar.

Her konuda ilerlemiş, ekonomi, sanat, adalet, hukuk, insan hakları konusunda sorunlarını halletmiş ülkeler ve medeniyetler, kısaca bizim batılı dediğimiz ülkelerde bu düşünceye itibar edilmemektedir. Sanatçı veya yazarın ürettiğine bakılır, eseriyle değerlendirilir, özel alanına müdahale edilmez. Sanatı örnek alınır, yaşantısı veya hayat görüşüne bakılmaz.

Sanatçının veya yazarın edepli olması gerektiğini savunanlar, “Kişi deneyimlerini ve bilgisini aktarırken toplum ahlakını göz önünde bulundurmalı, hassas davranmalı” der. Hayatın içindeki gerçeklerin ya üzeri örtülmekte veya görmezden gelinmesi istenmektedir. Zamanla kısır bir döngüye girilir, hep estetize edilmiş bir hayat gerçeklikten uzaklaşmaya başlar. Sonuçta sanat ve hayat birbirleriyle tezat oluşturur. Hayatın gerçeğiyle sanatın anlattığı farklılaştıkça sanatçının, yazarın bunaltıları isyanları başlar.

Buna birçok örnekler verilebilir; Jack London; hırsızlıkla suçlanmış ve dolandırıcılıktan yıllarca hapis yatmıştır. En güzel eserini hapiste yatarken yazmıştır.

Edgar Allen Poe; hırsızlıktan yargılanmış ceza almıştır, yine en güzel eserlerini hapiste yazmıştır.

Bir de ruhsal açıdan rahatsız olup çok güzel eserler verenler var ki; bunların başında Fyodor Mihailloviç Dostoyevski gelir. Histerik, nevrotik rahatsızlıklarla boğuşmuştur ama en sağlam eserlerde ondan çıkmıştır.

Franz Kafka da çocuk yıllarından beri histeri krizleriyle boğuşan, ruhsal dengesi yerinde olmayan, kırılgan, zayıf bir insandı. Roman ve hikâyelerinde, tam tersi, hayata sağlam karakterler ve topluma doğru mesajlar veren olaylar örgüsüyle örneklendirmeler vermiştir. Özel yaşantısının çalkantıları öldükten sonra bilinmiş, kimse onun hayatını örnek almamıştır. Eserlerinde toplumun ortak dertlerine değinmiştir.

Örneklerde görüldüğü gibi yazarların hayatları ve sıkıntıları kimseye örnek olmadığı gibi eserlerine yansımamış, farklı bir bakış açısıyla hayata bakmışlardır. Topluma estetik yoksunu bir biçimde ayna tutmanın, tarih yazmaktan farksız olduğunu bilen sanatçı ve edebiyatçıların çoğalması dileğindeyiz.

Sanatçı aykırı görüş, yazar, farklı bakış açısı taşımalıdır. Kim ne yapsın onların özel yaşantısının iniş ve çıkışlarını.

Esen kalın efendim.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.