Güner Dinçaslan
Köşe Yazarı
Güner Dinçaslan
 

30 Ağustos’ta Ata’nın Huzurunda Olmak: Yazan, Yazdıran, Yazılan

Bir yola çıkmak; yolda şaşmadan, vazgeçmeden, azimle yürümek, yolu başarıyla bitirmek anlamına gelir. Mustafa Kemal’in şu sözü benim hayat düsturum olmuştur hep; “Zafer, zafer benimdir diyebilenindir. Başarı ise başaracağım diye başlayarak, sonunda başardım diyebilenindir.” Bu anlamlı sözü tam olarak anlayıp yorumlayan için daha büyük rehber yoktur. İnanmak ve başarmak iki tılsımlı kelime yan yana gelince ortaya başarı gelmemesi diye bir şey söz konusu olmuyor. Yaş itibariyle orta yaşı çoktan geçmiş bizim nesil; memleketinin geçmişinden bu günümüze kadar olan seyrini çok iyi bilir. Şimdilerde geçmiş dediğimiz birçok şeyi bizzat yaşamışızdır. Yokluk, yoksulluk görerek heveslerimiz yarım kalarak büyümüşüzdür. Memleket olarak da aynı kaderi paylaşmış, memleketimizle birlikte nice badireler atlatarak bugünlere gelmişizdir. Diyorum ki; Kurtuluş Savaşı, Sakarya Savaşı gibi bir var oluş mücadelesi yaşamış, adeta küllerinden yeniden doğmuş bir milletin evlatlarıyız ve bu geçmişimizi yaşayanları görme şansı elde etmiş, o günleri kulak dolgunluğuyla da olsa duyan insanlarız. Bizim nesil bu anlamda belki biraz şanslıdır, savaştan sonra üçüncü kuşak nesil olarak, biz öldükten sonra genç nesile o günleri hatırlatacak, yaşatacak bir şeyler bırakamamışsak eğer, bizimle birlikte şanlı geçmişimiz yok olup gidecektir. Bir yazar olarak bu korku ve telaşla bir şeyler yapmam gerektiğine inandığım için, kalemi elime aldım. Bizim duyduklarımızı, bizden sonra gelecek olanlarda kalemimle duysun ve okusunlar istedim. Her millet tarihiyle övünür mutlaka, atalarına saygı duyarlar. Biz de millet olarak şanlı tarihimizle gurur duyuyoruz ve atalarımızla övünüyoruz. İstiyorum ki, boş bir avunma olmadığını göstermek adına ortaya sağlam bir şeyler koyalım. Belgeler elbette çok önemlidir, arşivlere girildiği zaman bunların hepsine ulaşılabilinir. Ancak işin içine edebiyat ve sanat girmediği sürece, bu tanıtımlar çok kısır ve cansız kalır. İşin içine sanat girdiği zaman, resim, heykel, müzik, sinema, filmler, hikâye ve romanlar, işte o zaman gelecek nesillere canlı elle tutulur gözle görülür zihinlere işlenerek kalıcılığı sağlamlaştırılmış geçmiş tarihimiz kalır ve bunlar inanın nesiller boyu bir miras gibi nesilden nesile aktarılarak devam eder. Sanatla geçmişin izleri ölümsüzleştirilir, bundan başka inanın yol yok. Bizim nesil olarak biraz öz eleştiri yapmakta fayda var diye düşünüyorum. Sanki elde ettiğimiz başarıları kolay harcadık, hayırsız evlat, mirasyedi gibi davrandık. Kıymet bilmedik, elde avuçta ne varsa hesapsızca harcadık.  Gelecek nesillere güzel şeyler aktarma konusunda yeterli olamadık diye düşünüyorum. Yeni gençlik, geçmişimizden bihaber yaşamaktadır ve bunun sorumlusu maalesef elbette bizleriz. Çağ değişti, dolayısı ile zihniyetlerde değişti. Bakış ve algı farklılıkları da oluştu. Gençlerin bakış açıları, düşünce biçimi bizden farklı, o halde onların ilgisini çekecek, onların zihin dünyalarına hitap edecek, onların jargonlarını kullanarak, onların diliyle geçmişimizi aktarmamız lazım. İşte bu kaygı bana Kurtuluş Savaşını ve Sakarya Savaşı’nın romanını yazdırdı. Abartmadan, süslemeden, ajite etmeden, insana has duyguları ön plana çıkararak, okunurken zevk alınacak, bir edebi eser meydana getirmek istedim. Yeni nesil dilini yakaladığımı sanıyorum. Ayrıca, geçmiş ve bizim nesillerinin de acılarını, kederlerini ne hissettiklerini de bir romanın içine en yakışır biçimde yerleştirdiğime de inanıyorum. Bunu nereden mi biliyorum; roman henüz yeni çıkmasına rağmen özellikle genç okuyuculardan gelen izlemim ve duygularından bunu anlıyorum. Sadece ilgilenenlerin okuyacağı bir roman olmasını istemediğim için içine hayatın her safhasını kattım. Aşk, sevda, bazen ironi ve hayatın her safhası mevcut ve bu romanımı alıp 30 Ağustos günü atamın huzuruna çıkmak, görevini yerine getiren bir nefer gibi hem heyecanlı hem gururluydum. En azından bir nebze de olsa bir şey yapabildim diyecek olmanın huzurundayım. O roman; Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, Yüce Türk milleti olmasaydı, bu savaşlar kazanılmasaydı bu roman yazılamayacaktı. O nedenle, hem minnet, hem şükran hepsi bir bütün halinde Ata’mın huzurundaydım o gün. Görevini tamamlamış, elinden geleni yapabilmiş olmanın rahatlığıyla. O kitap; bir yazanın elinde ve asıl onu yazdıranın huzurundaydı. O romanı, Ata’mın ilkeleri yazdırdı bana, biraz geç kalmışlığın mahcubiyetiyle vatanıma milletime hediyemdir efendim…
Ekleme Tarihi: 14 Eylül 2022 - Çarşamba

30 Ağustos’ta Ata’nın Huzurunda Olmak: Yazan, Yazdıran, Yazılan

Bir yola çıkmak; yolda şaşmadan, vazgeçmeden, azimle yürümek, yolu başarıyla bitirmek anlamına gelir. Mustafa Kemal’in şu sözü benim hayat düsturum olmuştur hep; “Zafer, zafer benimdir diyebilenindir. Başarı ise başaracağım diye başlayarak, sonunda başardım diyebilenindir.” Bu anlamlı sözü tam olarak anlayıp yorumlayan için daha büyük rehber yoktur. İnanmak ve başarmak iki tılsımlı kelime yan yana gelince ortaya başarı gelmemesi diye bir şey söz konusu olmuyor.

Yaş itibariyle orta yaşı çoktan geçmiş bizim nesil; memleketinin geçmişinden bu günümüze kadar olan seyrini çok iyi bilir. Şimdilerde geçmiş dediğimiz birçok şeyi bizzat yaşamışızdır. Yokluk, yoksulluk görerek heveslerimiz yarım kalarak büyümüşüzdür. Memleket olarak da aynı kaderi paylaşmış, memleketimizle birlikte nice badireler atlatarak bugünlere gelmişizdir.

Diyorum ki; Kurtuluş Savaşı, Sakarya Savaşı gibi bir var oluş mücadelesi yaşamış, adeta küllerinden yeniden doğmuş bir milletin evlatlarıyız ve bu geçmişimizi yaşayanları görme şansı elde etmiş, o günleri kulak dolgunluğuyla da olsa duyan insanlarız. Bizim nesil bu anlamda belki biraz şanslıdır, savaştan sonra üçüncü kuşak nesil olarak, biz öldükten sonra genç nesile o günleri hatırlatacak, yaşatacak bir şeyler bırakamamışsak eğer, bizimle birlikte şanlı geçmişimiz yok olup gidecektir.

Bir yazar olarak bu korku ve telaşla bir şeyler yapmam gerektiğine inandığım için, kalemi elime aldım. Bizim duyduklarımızı, bizden sonra gelecek olanlarda kalemimle duysun ve okusunlar istedim. Her millet tarihiyle övünür mutlaka, atalarına saygı duyarlar. Biz de millet olarak şanlı tarihimizle gurur duyuyoruz ve atalarımızla övünüyoruz. İstiyorum ki, boş bir avunma olmadığını göstermek adına ortaya sağlam bir şeyler koyalım. Belgeler elbette çok önemlidir, arşivlere girildiği zaman bunların hepsine ulaşılabilinir. Ancak işin içine edebiyat ve sanat girmediği sürece, bu tanıtımlar çok kısır ve cansız kalır. İşin içine sanat girdiği zaman, resim, heykel, müzik, sinema, filmler, hikâye ve romanlar, işte o zaman gelecek nesillere canlı elle tutulur gözle görülür zihinlere işlenerek kalıcılığı sağlamlaştırılmış geçmiş tarihimiz kalır ve bunlar inanın nesiller boyu bir miras gibi nesilden nesile aktarılarak devam eder. Sanatla geçmişin izleri ölümsüzleştirilir, bundan başka inanın yol yok.

Bizim nesil olarak biraz öz eleştiri yapmakta fayda var diye düşünüyorum. Sanki elde ettiğimiz başarıları kolay harcadık, hayırsız evlat, mirasyedi gibi davrandık. Kıymet bilmedik, elde avuçta ne varsa hesapsızca harcadık.  Gelecek nesillere güzel şeyler aktarma konusunda yeterli olamadık diye düşünüyorum. Yeni gençlik, geçmişimizden bihaber yaşamaktadır ve bunun sorumlusu maalesef elbette bizleriz. Çağ değişti, dolayısı ile zihniyetlerde değişti. Bakış ve algı farklılıkları da oluştu. Gençlerin bakış açıları, düşünce biçimi bizden farklı, o halde onların ilgisini çekecek, onların zihin dünyalarına hitap edecek, onların jargonlarını kullanarak, onların diliyle geçmişimizi aktarmamız lazım.

İşte bu kaygı bana Kurtuluş Savaşını ve Sakarya Savaşı’nın romanını yazdırdı. Abartmadan, süslemeden, ajite etmeden, insana has duyguları ön plana çıkararak, okunurken zevk alınacak, bir edebi eser meydana getirmek istedim. Yeni nesil dilini yakaladığımı sanıyorum.

Ayrıca, geçmiş ve bizim nesillerinin de acılarını, kederlerini ne hissettiklerini de bir romanın içine en yakışır biçimde yerleştirdiğime de inanıyorum. Bunu nereden mi biliyorum; roman henüz yeni çıkmasına rağmen özellikle genç okuyuculardan gelen izlemim ve duygularından bunu anlıyorum.

Sadece ilgilenenlerin okuyacağı bir roman olmasını istemediğim için içine hayatın her safhasını kattım. Aşk, sevda, bazen ironi ve hayatın her safhası mevcut ve bu romanımı alıp 30 Ağustos günü atamın huzuruna çıkmak, görevini yerine getiren bir nefer gibi hem heyecanlı hem gururluydum. En azından bir nebze de olsa bir şey yapabildim diyecek olmanın huzurundayım. O roman; Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, Yüce Türk milleti olmasaydı, bu savaşlar kazanılmasaydı bu roman yazılamayacaktı. O nedenle, hem minnet, hem şükran hepsi bir bütün halinde Ata’mın huzurundaydım o gün. Görevini tamamlamış, elinden geleni yapabilmiş olmanın rahatlığıyla. O kitap; bir yazanın elinde ve asıl onu yazdıranın huzurundaydı. O romanı, Ata’mın ilkeleri yazdırdı bana, biraz geç kalmışlığın mahcubiyetiyle vatanıma milletime hediyemdir efendim…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (2)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Ali Emin Turabık
(20.09.2022 11:00 - #180)
Muhteşem bir anlatım sevgili Güner hocam emeklerinize sağlık olsun...
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Ali Emin Turabık
(20.09.2022 11:00 - #181)
Muhteşem bir anlatım sevgili Güner hocam emeklerinize sağlık olsun...
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.