Günümüz dünyasında bilgiye ulaşmak artık çok kolay. İnsanları harekete geçirmek ise hala bir sanat. Bu yüzden ikna, sadece satışın değil, liderliğin, öğretmenin, hatta ebeveynliğin bile kalbinde yer alıyor.
İkna etmek, birini kandırmak değil; onun bakış açısından dünyaya bakabilmeyi başarmaktır. İyi bir ikna süreci, "Ben ne istiyorum?" sorusundan çok, "Karşımdaki ne hissediyor, neye ihtiyaç duyuyor?" sorusuyla başlar. İnsanlar, seslerini duyan ve onları gerçekten anlayan kişilere karşı kalplerini açar. Bir fikri kabul ettirmenin ilk adımı, konuşmaktan çok dinlemektir.
İkna gücü yüksek insanlar genellikle üç şeye sahiptir: Güvenilirlik, empati ve tutarlılık.
Sözleriyle eylemleri uyum içindedir. Dinlerler, anlamaya çalışırlar, sonra konuşurlar. Baskı yaratmak yerine seçenek sunar. İnsanlara bir seçim şansı verdiğinizde, sadece dinlemekle kalmaz, dahil olurlar.
İkna süreci, güven üzerine kurulur. Tutarlı davranan, sözünü tutan ve samimi olan kişiler daha inandırıcı bulunur. Ne söylediğiniz kadar, nasıl bir duruş sergilediğiniz de önemlidir. Bir yandan güven verirken, diğer yandan fikrinizi hem verilerle hem de dokunaklı hikâyelerle desteklemek, mesajınızı çok daha güçlü kılar. İnsanlar mantıktan çok, duyguya dayalı argümanlarla daha kolay ikna oluyor. Bu da demek oluyor ki rakamlar değil, hikâyeler akılda kalıyor. Zihinler bilgiyle ikna olurken, kalpler hikâyelerle yumuşar.
İkna, bir etkileşim sanatıdır. Zorlamak yerine davet etmeyi; emretmek yerine ilham vermeyi seçenlerin elinde güçlü bir araçtır. Sadece fikri anlatan değil, ilişki kurabilen kişiler ikna edebilir. Hayatın her alanında daha etkili olmak isteyenler için ikna sanatı, öğrenilmesi gereken bir beceri değil, ustalaşılması gereken bir yoldur.
Bereketli günleriniz olsun.