Buket Nizamoğlu
Köşe Yazarı
Buket Nizamoğlu
 

Evrenin İşaretleri

Alak 1 “Oku!” Bakara 44 “Akletmez misin?” Dünyevi zihniyetten biraz çıkmaya başlayıp, uyanma sürecine girdiğinizde yaşanılan her şey daha da anlam kazanmaya başlıyor. Olan biten her şeyin bir alt amaca hizmet ettiğini farkediyorsunuz. Eskiden belki de “Aa!! ben bunu nasıl anlayamamışım?” dediğiniz şeyleri, artık anında anlamaya başlıyorsunuz.  Evrenin işaretlerini okumaktan bahsediyorum. Bazı şeyler öncesinde bağıra bağıra ben geliyorum der çünkü…Bazen bir rüya ile, bazen yolda tesadüfen (aslında tesadüf değil işte…) karşına çıkan bir kediyle veya bazen de okuduğun kitaptaki bir cümleyle… Kuantum denilen mekanizma öyle enteresan ki… Aslında beyninde balon gibi patlayan onlarca sorunun cevabını, rehber meleklerinden aldığın bazı işaretlerle anlayabilirsin. Mesela yolda kaldın diyelim ki… Misal, arabanın lastiği patlamış olsun. Senin de acil gideceğin bir yer vardı. Önemli bir toplantı vs. gibi… Hay aksi şimdi bu da olacak iş mi deyip söylenmeye başladın bile… İşte tam bu esnada gelen mesaj belki de: “Son zamanlarda çok koşturuyorsun ve kendine zarar veriyorsun. Hızlı hareket ettiğin için önemli anları kaçırıyorsun. Seni bu yüzden durdurma ihtiyacı hissettim. Hızı kes hatta tamamen durman ve beklemen gereken bir süreçtesin.” Tabii ki anlamak isteyene, alabilene, hazır olana veya algı düzeyi iyi olana geliyor bu bilgiler… Özellikle uyanmışlara veya uyanma aşamasında olanlara daha fazla işaretin aktığı görüşündeyim. Diğer kanattakiler yani uyuyanlar için ne yazık ki sistem düz mantıktan işliyor. Bu kişiler bunun bir işaret olduğunu anlasalar dahi o kadar dünyevi bir zihindeler ki işareti yanlış yorumlayabiliyorlar. Örneğin “Araba da çok eskidi, değiştirmek lazım. Daha çok mesaiye kalmam gerekiyor. ”gibi bir algı… Evet hayatta her şeyin bir nedeni var. Kader denilen örümcek ağı filelerini belli bir motifte örüyor. Hepimizin motifleri, desenleri farklı farklı… Zira hepimizin bu dünyaya geliş amacı ve misyonu ayrı… Fakat evrenin mesajları hep aynı… Ortak veya toplumsal mesajlar da var pek tabii ki… Bir ülkenin başına gelen bir olayda halka ve yöneticilerine bir farkındalık, bir uyanış illa ki gelecektir ve gelmelidir. Kolektif olan mesajları sistem, hepimize aynı anda yollar. Mesela, iklimler eskisi gibi değil. Bir tuhaflık olduğu kesin… Bunu tuhaflık olarak değil de bir işaret olarak algılamak lazım işte… Burada doğa diyor ki: “Ey insanlık! Benim fabrika ayarlarımla oynadın. Bak benim sistemim bozuldu. Artık size eski sistemde hizmet edemem. Daha az yağmur düşebilir bundan sonra, daha az kar yağabilir kış mevsiminde… Benim adım kuraklık… Bak adım adım geliyorum. Önlemini al ve uyan artık… Bu durumu düzeltmezsen olan yine sana olacak.” Ben bu sesi yıllardır duyuyorum mesela… Eminim ki kolektif bilinç de duyuyor. Peki hala neden bu sesleri duymuyormuş gibi yapıyoruz? Cevabı çok net aslında… İnanmak istemiyoruz. Bireysel hayatlarımızda da durum çoğu zaman böyle değil mi? Biliriz, anlarız ama anlamıyormuş gibi yaparız. Oysa ki ne diyor kutsal kitabımızda “Oku!”, “Aklet!”… Defalarca bu iki kelimenin geçtiği ayet yok mu? Okumak ve akletmek illa ki bir gazete okumak veya bir üniversite okumakla mı alakalı?  Tabii ki hayır… Hayatı oku, kendini oku, evrenin işaretlerini oku. Aklını kullan. Çünkü sen yaradılmışların en üstünüsün.
Ekleme Tarihi: 20 Mayıs 2024 - Pazartesi

Evrenin İşaretleri

Alak 1 “Oku!” Bakara 44 “Akletmez misin?”

Dünyevi zihniyetten biraz çıkmaya başlayıp, uyanma sürecine girdiğinizde yaşanılan her şey daha da anlam kazanmaya başlıyor. Olan biten her şeyin bir alt amaca hizmet ettiğini farkediyorsunuz. Eskiden belki de “Aa!! ben bunu nasıl anlayamamışım?” dediğiniz şeyleri, artık anında anlamaya başlıyorsunuz.  Evrenin işaretlerini okumaktan bahsediyorum. Bazı şeyler öncesinde bağıra bağıra ben geliyorum der çünkü…Bazen bir rüya ile, bazen yolda tesadüfen (aslında tesadüf değil işte…) karşına çıkan bir kediyle veya bazen de okuduğun kitaptaki bir cümleyle… Kuantum denilen mekanizma öyle enteresan ki… Aslında beyninde balon gibi patlayan onlarca sorunun cevabını, rehber meleklerinden aldığın bazı işaretlerle anlayabilirsin. Mesela yolda kaldın diyelim ki… Misal, arabanın lastiği patlamış olsun. Senin de acil gideceğin bir yer vardı. Önemli bir toplantı vs. gibi… Hay aksi şimdi bu da olacak iş mi deyip söylenmeye başladın bile… İşte tam bu esnada gelen mesaj belki de: “Son zamanlarda çok koşturuyorsun ve kendine zarar veriyorsun. Hızlı hareket ettiğin için önemli anları kaçırıyorsun. Seni bu yüzden durdurma ihtiyacı hissettim. Hızı kes hatta tamamen durman ve beklemen gereken bir süreçtesin.” Tabii ki anlamak isteyene, alabilene, hazır olana veya algı düzeyi iyi olana geliyor bu bilgiler… Özellikle uyanmışlara veya uyanma aşamasında olanlara daha fazla işaretin aktığı görüşündeyim. Diğer kanattakiler yani uyuyanlar için ne yazık ki sistem düz mantıktan işliyor. Bu kişiler bunun bir işaret olduğunu anlasalar dahi o kadar dünyevi bir zihindeler ki işareti yanlış yorumlayabiliyorlar. Örneğin “Araba da çok eskidi, değiştirmek lazım. Daha çok mesaiye kalmam gerekiyor. ”gibi bir algı…

Evet hayatta her şeyin bir nedeni var. Kader denilen örümcek ağı filelerini belli bir motifte örüyor. Hepimizin motifleri, desenleri farklı farklı… Zira hepimizin bu dünyaya geliş amacı ve misyonu ayrı… Fakat evrenin mesajları hep aynı…

Ortak veya toplumsal mesajlar da var pek tabii ki… Bir ülkenin başına gelen bir olayda halka ve yöneticilerine bir farkındalık, bir uyanış illa ki gelecektir ve gelmelidir. Kolektif olan mesajları sistem, hepimize aynı anda yollar. Mesela, iklimler eskisi gibi değil. Bir tuhaflık olduğu kesin… Bunu tuhaflık olarak değil de bir işaret olarak algılamak lazım işte… Burada doğa diyor ki: “Ey insanlık! Benim fabrika ayarlarımla oynadın. Bak benim sistemim bozuldu. Artık size eski sistemde hizmet edemem. Daha az yağmur düşebilir bundan sonra, daha az kar yağabilir kış mevsiminde… Benim adım kuraklık… Bak adım adım geliyorum. Önlemini al ve uyan artık… Bu durumu düzeltmezsen olan yine sana olacak.” Ben bu sesi yıllardır duyuyorum mesela… Eminim ki kolektif bilinç de duyuyor. Peki hala neden bu sesleri duymuyormuş gibi yapıyoruz? Cevabı çok net aslında… İnanmak istemiyoruz. Bireysel hayatlarımızda da durum çoğu zaman böyle değil mi? Biliriz, anlarız ama anlamıyormuş gibi yaparız. Oysa ki ne diyor kutsal kitabımızda “Oku!”, “Aklet!”… Defalarca bu iki kelimenin geçtiği ayet yok mu? Okumak ve akletmek illa ki bir gazete okumak veya bir üniversite okumakla mı alakalı?  Tabii ki hayır… Hayatı oku, kendini oku, evrenin işaretlerini oku. Aklını kullan. Çünkü sen yaradılmışların en üstünüsün.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.