Rıfat Çakır
Köşe Yazarı
Rıfat Çakır
 

Yozgat Düğün Gelenekleri: Gûvâ Dıhma (Gûvâ Yuları)

Zannediyorum 1978 ya da 79’du. Godek Hacca’nın Çil Bekir’inen, Kepezli Nazilinin Şavga’nın düğününde koyün pijleri saflığımdan yararlanıp cezası “Gatıranlama” olan hayali Gûva Yularını istetmeye gönderdiler. O gün ne kadar ağladıysam, yıllar geçmesine rağmen halen elimde, yüzümde, döşümde yine zifir var sanarım. İşte o düğünün son günü…    Gelin eve endi. Gençler bayrağa ılgayıp çatalını gırdılar. Gûvâ al bayrağı getirene 20, yeşil bayrağı getirene 10 lira verdi. Godek Fadime hazın damının siyecine çıhıp içinde bi avuç 5-10-25 ve 50 guruş olan içi gabıhlı fısdıh, leplebi, sormuh şekeri ve sarı üzüm dolu çanağı koteleyip gırdı. Tüm uşahlar gapışdıh. Piç Osmanın Hacı; “Ben 2,5 lira gapdım” diyo. Yalan söylüyor gavur tôomu, ahlınca bizi gısgandıracah Bodusun oğlu. Böyük para yoodu ki. Duvâan gıvrağnı galdırdılar. Gelin elini ağzına döşüne götürüp milletin topluca elini öpdü.  Gıvrâa gapatdılar. Dahıları dahıldı, haleyler çekildi, isgembiye çıhıp Sufanın gapısına mıh çahdı ve Gerdah Odasına dıhdılar. Yani duğün bitdi, millet dağıldı. Ama Delâanlılar Odasındaki muhabbet ve ritüeller devam ediyodu. Gapının onüne kerme, tezek, çitilgi, kesmik ve kutüklerden korlu bi ateş yahıldı. Damat Çil Bekir 16 yaşında goca herifidi amma niyeyse tir tir titiriyodu. Peş peşe Bafra cuvarası içiyo, kesik kesik öksürüyor, gozü bir noktaya sabitlenip dalıp gidiyodu. Yan cebinden habire sarı üzüm, ığde, geçi buynuzu, leplebi çıharıp yiyo, bişekil duruyodu. Emmisinin oğlu 24 yaşında 2 çocuh babası Piç Hacı sürekli yanındaydı. “Başga ne iyi olur Hacı Ede” didi. “Emmoğlu birinciye sarı üzümünen leplebi, ikinciye de bal iyi olur oğlüm” diyodu. Belliki gerdek heyecanı ve paniği Gûvayı dirliksiz ediyodu.  Duğün evinden Delaanlılar Odasına sinilerinen ahşam ekmâa geldi. Galabalık ahşam ekmâni yirken, en guccük ben olduğumdan Sağdıç beni yanına çağırdı. “Gel lan burıya, gelin evine get, Gûvaa Yularını al gel sana para vereceam” dedi.  Gelin evine gettim. Gapıya anası Godek Hacca çıhdı. “Hacca bibi Guvâ Yularını verecâamissiniz” dedim.“Aha şurda acik dur getiriyim.” dedi. İçeriden Sifli Satı’ynan, Yağdalı Gamer çıhdı. Fışgılar beni ellerimden dutup içeri çekdiler. Godek Hacca elindâa tenekedeki gatıranı yüzüme, döşüme, gôodeme sürdü. Ne etdiysem gurtulamadım. Bas bas bağırdım, ağladım. Beni guverdiler. Gırana çekildim tüm fışgılara eyi bi sôodüm. Delaanlılar Odasına geldim. Pijler halime hangır hangır gulüşdüler. Kilinen, gumunan pınarın oluğunda elimi yüzümü şafâmı eyice üfeledim amma zifirden bi türlü gurtulamadım. Hocayı çaardılar. Guvâye yeni alınan mintanı, kilotu, atleti, çorabı, palasgayı giydirdiler. Saçını eyice daraddırdılar. Golonyağ sürdüler. Hoca önde, delağanlılar guvânin golunda, Gerdah Evine doğru ilerlediler. Adım başı hocanın her duvasına hep bir ağızdan “Amiin” diyi bağırıyoduh. Gelin evine geldik. Hoca bir duva daha yaptı. Duva esnasında delaanlılar guvâden yana yanaşıyodu. “Amin” deyi demez ordaki tüm delağanlılar guvâye depik, şamar, yumruh, sumsa, bi girişdiler amma. Anası Gûre Döndü uşahlara; “Allahi severseniz inne ne kahmayın, pijlik yapmayın” diyi bağırıyo. Guvâ anasının, bacılarının sağdıcın neyin yardımıynan milletin elinden gurtulup eve değildi. Millet daaldı. Yarım saat sonra Guvâ tüfek attı. Millet “haydi geçmiş olsun”, “Tamam iş bitti mesele yoh.” didiler. Allah hayırlı uğurlu etsin. Envayi çeşit pastalar, tatlılar, türlü tefirli yemekler ve sınırsız içeceklerle dolu açık büfe sosyete düğünlerinde, acep delaanlılar odasında ikram edilen bir şehriye çorbasının, bir bulgur pilavının, yuha ekmek ve bulamaşının lezzeti ve muhabbetini bulabilirmisiniz. İçkiler, kolalar, meyve suları ve adını bile bilmediğimiz meyvelerle süslü o samimiyetsiz düğünlerin ikramları soba üzerinde kaynayan bir isli çaydanlığın tadı ve keyfini verebilir mi?. Gönül muhabbetleriyle süslü o Yozgat düğünleri nere kayboldu. Otantik geleneklerimizdeki o sıcaklık, muhabbet ve neşe nerde?. Düşünsenize cazla, popla, tangoyla yalıların, köşklerin, sarayların yapmacık süslü salonlarında, çirkin ve samimiyetsiz sosyetelerin ukala bakışları arasında mı neşelenirsiniz, yoksa toprak damların avlusunda davulla, zurnayla, gönülden ikramlı, sıcak dost ritüelleriyle mi?. Nere giderseniz gidin, nerde yaşarsanız yaşayın, hangi refah statüsüne ulaşırsak ulaşalım, unutmayın ki bizim doğal ortamımız her zaman Bozok Platosudur ve ilk gördüğümüz güzelliklerdir. Helede Tohmahcının Gızı Şaziye’nin bi düğünü vardı ki, anam gurban oluyum sini sini pahlavular, zehen zehen sütlüler, meşiref meşiref şerbetler, çalhamalar, ilağançe ilağançe etli pilav yidik. Gıllı Kazimin Satılmış’ınan zurnacının garşısında eşgi erik yiyip, sellesini ahıtdırdıh. Duğün ohuntusunu goynumuza doldurup ahşama gatlek sormuh şekeri, biyaz leplebi, ığde, gabıhlı fısdıh, sarı üzüm yidik. Duğün bayrağını daşlayıp elmayı ben, suvanı Satılmış düşürdü, 10’ar lira para aldıh. Hey gurbannar olduğum nerde lâ o gunner?. Niyannı getdi o muhabbetler?. Evet, güzel insanlar, o dönemin yaşayanlarına sirayet eden dost sıcaklığı ve ortam keyfinin güzelliklerini hâlâ yüreğimde hissediyorum. Günümüz dünyasında hangi ortamı sanal güzelliklerle süslerseniz süsleyin, muhabbet ve samimiyeti de o oranda kovuyorsunuz sanki.
Ekleme Tarihi: 29 Mart 2023 - Çarşamba

Yozgat Düğün Gelenekleri: Gûvâ Dıhma (Gûvâ Yuları)

Zannediyorum 1978 ya da 79’du. Godek Hacca’nın Çil Bekir’inen, Kepezli Nazilinin Şavga’nın düğününde koyün pijleri saflığımdan yararlanıp cezası “Gatıranlama” olan hayali Gûva Yularını istetmeye gönderdiler. O gün ne kadar ağladıysam, yıllar geçmesine rağmen halen elimde, yüzümde, döşümde yine zifir var sanarım. İşte o düğünün son günü…   

Gelin eve endi. Gençler bayrağa ılgayıp çatalını gırdılar. Gûvâ al bayrağı getirene 20, yeşil bayrağı getirene 10 lira verdi. Godek Fadime hazın damının siyecine çıhıp içinde bi avuç 5-10-25 ve 50 guruş olan içi gabıhlı fısdıh, leplebi, sormuh şekeri ve sarı üzüm dolu çanağı koteleyip gırdı. Tüm uşahlar gapışdıh. Piç Osmanın Hacı; “Ben 2,5 lira gapdım” diyo. Yalan söylüyor gavur tôomu, ahlınca bizi gısgandıracah Bodusun oğlu. Böyük para yoodu ki.

Duvâan gıvrağnı galdırdılar. Gelin elini ağzına döşüne götürüp milletin topluca elini öpdü.  Gıvrâa gapatdılar. Dahıları dahıldı, haleyler çekildi, isgembiye çıhıp Sufanın gapısına mıh çahdı ve Gerdah Odasına dıhdılar. Yani duğün bitdi, millet dağıldı. Ama Delâanlılar Odasındaki muhabbet ve ritüeller devam ediyodu. Gapının onüne kerme, tezek, çitilgi, kesmik ve kutüklerden korlu bi ateş yahıldı.

Damat Çil Bekir 16 yaşında goca herifidi amma niyeyse tir tir titiriyodu. Peş peşe Bafra cuvarası içiyo, kesik kesik öksürüyor, gozü bir noktaya sabitlenip dalıp gidiyodu. Yan cebinden habire sarı üzüm, ığde, geçi buynuzu, leplebi çıharıp yiyo, bişekil duruyodu. Emmisinin oğlu 24 yaşında 2 çocuh babası Piç Hacı sürekli yanındaydı. “Başga ne iyi olur Hacı Ede” didi. “Emmoğlu birinciye sarı üzümünen leplebi, ikinciye de bal iyi olur oğlüm” diyodu. Belliki gerdek heyecanı ve paniği Gûvayı dirliksiz ediyodu.  Duğün evinden Delaanlılar Odasına sinilerinen ahşam ekmâa geldi. Galabalık ahşam ekmâni yirken, en guccük ben olduğumdan Sağdıç beni yanına çağırdı. “Gel lan burıya, gelin evine get, Gûvaa Yularını al gel sana para vereceam” dedi. 

Gelin evine gettim. Gapıya anası Godek Hacca çıhdı. “Hacca bibi Guvâ Yularını verecâamissiniz” dedim.“Aha şurda acik dur getiriyim.” dedi. İçeriden Sifli Satı’ynan, Yağdalı Gamer çıhdı. Fışgılar beni ellerimden dutup içeri çekdiler. Godek Hacca elindâa tenekedeki gatıranı yüzüme, döşüme, gôodeme sürdü. Ne etdiysem gurtulamadım. Bas bas bağırdım, ağladım. Beni guverdiler. Gırana çekildim tüm fışgılara eyi bi sôodüm. Delaanlılar Odasına geldim. Pijler halime hangır hangır gulüşdüler. Kilinen, gumunan pınarın oluğunda elimi yüzümü şafâmı eyice üfeledim amma zifirden bi türlü gurtulamadım.

Hocayı çaardılar. Guvâye yeni alınan mintanı, kilotu, atleti, çorabı, palasgayı giydirdiler. Saçını eyice daraddırdılar. Golonyağ sürdüler. Hoca önde, delağanlılar guvânin golunda, Gerdah Evine doğru ilerlediler. Adım başı hocanın her duvasına hep bir ağızdan “Amiin” diyi bağırıyoduh.

Gelin evine geldik. Hoca bir duva daha yaptı. Duva esnasında delaanlılar guvâden yana yanaşıyodu. “Amin” deyi demez ordaki tüm delağanlılar guvâye depik, şamar, yumruh, sumsa, bi girişdiler amma. Anası Gûre Döndü uşahlara; “Allahi severseniz inne ne kahmayın, pijlik yapmayın” diyi bağırıyo. Guvâ anasının, bacılarının sağdıcın neyin yardımıynan milletin elinden gurtulup eve değildi. Millet daaldı.

Yarım saat sonra Guvâ tüfek attı. Millet “haydi geçmiş olsun”, “Tamam iş bitti mesele yoh.” didiler. Allah hayırlı uğurlu etsin.

Envayi çeşit pastalar, tatlılar, türlü tefirli yemekler ve sınırsız içeceklerle dolu açık büfe sosyete düğünlerinde, acep delaanlılar odasında ikram edilen bir şehriye çorbasının, bir bulgur pilavının, yuha ekmek ve bulamaşının lezzeti ve muhabbetini bulabilirmisiniz. İçkiler, kolalar, meyve suları ve adını bile bilmediğimiz meyvelerle süslü o samimiyetsiz düğünlerin ikramları soba üzerinde kaynayan bir isli çaydanlığın tadı ve keyfini verebilir mi?. Gönül muhabbetleriyle süslü o Yozgat düğünleri nere kayboldu. Otantik geleneklerimizdeki o sıcaklık, muhabbet ve neşe nerde?.

Düşünsenize cazla, popla, tangoyla yalıların, köşklerin, sarayların yapmacık süslü salonlarında, çirkin ve samimiyetsiz sosyetelerin ukala bakışları arasında mı neşelenirsiniz, yoksa toprak damların avlusunda davulla, zurnayla, gönülden ikramlı, sıcak dost ritüelleriyle mi?.

Nere giderseniz gidin, nerde yaşarsanız yaşayın, hangi refah statüsüne ulaşırsak ulaşalım, unutmayın ki bizim doğal ortamımız her zaman Bozok Platosudur ve ilk gördüğümüz güzelliklerdir. Helede Tohmahcının Gızı Şaziye’nin bi düğünü vardı ki, anam gurban oluyum sini sini pahlavular, zehen zehen sütlüler, meşiref meşiref şerbetler, çalhamalar, ilağançe ilağançe etli pilav yidik. Gıllı Kazimin Satılmış’ınan zurnacının garşısında eşgi erik yiyip, sellesini ahıtdırdıh. Duğün ohuntusunu goynumuza doldurup ahşama gatlek sormuh şekeri, biyaz leplebi, ığde, gabıhlı fısdıh, sarı üzüm yidik. Duğün bayrağını daşlayıp elmayı ben, suvanı Satılmış düşürdü, 10’ar lira para aldıh.

Hey gurbannar olduğum nerde lâ o gunner?. Niyannı getdi o muhabbetler?.

Evet, güzel insanlar, o dönemin yaşayanlarına sirayet eden dost sıcaklığı ve ortam keyfinin güzelliklerini hâlâ yüreğimde hissediyorum. Günümüz dünyasında hangi ortamı sanal güzelliklerle süslerseniz süsleyin, muhabbet ve samimiyeti de o oranda kovuyorsunuz sanki.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.