Güner Karabulut
Köşe Yazarı
Güner Karabulut
 

Tuzsuz Deli Bekir, Bal Porsuğu ve Bir Gazeteci-2

Bir önceki yazımda Hacivat-Karagöz gölge oyunundaki karakterlerden biri olan Tuzsuz Deli Bekir ve o karaktere rol modeli olan Bekri Mustafa'yı tanıtmaya çalışmıştım. Tuzsuz Deli Bekir'e ‘Tuzsuz’ denmesinin sebebi şudur: Bir çocuk doğar ve ilk banyosu kırkıncı günde yapılır. Bu uygulamaya Kırklanma denir ve çocuk bu banyoda tuzlu su ile yıkanır ki mikroplara karşı dayanıklı olsun. Deli Bekir bu tuzlu su ile yıkanmadığı için bedenen değilse bile ruhen biraz çatlak olduğu düşünülür. Kendisi mahallenin güya nizamını sağlayan, bir sorun olduğunda onu çözen ama hiç bir suçluya da ceza vermeyen bir tiptir. Deli Bekir'de nara atmak, sağa sola bulaşmak, “Aman bize bulaşmasın” diye kendisine sunulan rüşvetleri hediye adı altında kabul etmek, her salataya maydanoz olup isminin çekinilecek birisi olarak gündemde tutmak vardır ama hak hukuk konusunda sonuca gidecek hiçbir cezalandırıcı hareket yoktur. Durum böyle olunca yaptığı onca gürültü sadece kendisine yaramaktadır. Yazımın Bal Porsuğu kısmına geçecek olursam (Cehaletimi peşin peşin kabul ediyorum) ben böyle bir hayvanın varlığı yeni öğendim. Bu hayvanın özelliklerini kısaca sayacak olursak; boyu 55 cm, yerden yüksekliği 40 cm, omuz genişliği 35 cm’dir ki, bu ölçüleri yaklaşık olarak yazdım çünkü türüne göre değişiklik gösterebilir. Bütün türlerin ortak özelliği balı çok sevmeleridir ve ormanda bulduğu arı kovanındaki balı yiyebilmek için yüzlerce arının onu sokmasına nasıl aldırmadığını mutlaka izlemelisiniz. Kafasına koyduğu amaca ulaşmak için karşılaştığı zorlukların onu hedefinden milim geri adım attırmadığını dehşet ve ibretle görmeniz gerekir. Yazının bu paragrafı “Amaca kilitlenme” üzerinedir. Bal porsuğu balı çok sevmesine rağmen aslında etçil bir hayvandır ve orman kanununa uygun olarak güçlü olanın yaşaması için güçsüz olanın ölmesi kuralını işletip boyuna kilosuna uygun hayvanları avlayarak yaşamını devam ettirir. Ondan daha güçlü hayvanlar onu avlamak istemesi ise zurnanın zırt dediği yerdir. Çünkü cesaret nedir, kararlılık nedir, sonuca ulaşmak için her şeyi göze almak nedir işte o zaman ortaya çıkıyor. Bir yılanın saldırısına uğrayan bal porsuğu asla şuradan çaktırmadan sıvışayım demez ve onunla dişe diş bir mücadeleye girer. Aklını ve bedenini en iyi şekilde kullanıp yılan tarafında ısırılmasına rağmen onu alt eder. Yılanın zehriyle bir süre hareketsiz yatar ve zehrin etkisi geçince de kendisine bir güzel ziyafet çeker. Bir Aslan onu avlamaya çalıştığında ise yiğitliğin onda dokuzu kaçmak onda biri de ortalıkta hiç gözükmemek demez, aksine bütün inatçılığı ve kararlılığı ile Aslan'a karşı koyup,  Aslan’ın “Buradan bize ekmek çıkmaz abi” deyip ufaktan ormanın derinliklerinde kaybolmasını sağlar. Tuzsuz Deli Bekir'in yalandan nara atıp görüntü vermesi yerine kendini ortaya atıp içgüdüsel olarak yapması gerekenleri uygulamaya koymak onun genlerinde vardır ve bu özelliği onun Dünyanın En Korkusuz Hayvanı olarak Guinness rekorlar kitabına girmesini sağlar. Bu hayvanda korku geni yoktur ve ülkemizde eskiden korku geni olmayan insanlar yetiştirmeyi ana hedef seçen iki kurum vardı. Birincisi Harbiye Okulları, ikincisi ise Gazetecilik Yüksek Okulu. Harbiye okuluna başlayan bir genç gelecekte nasıl bir ‘Atatürk’ olmayı hedefliyorsa; gazetecilik mesleğini tercih eden bir genç de halkın sorunlarını haberleriyle, yorumlarıyla gündeme getirerek çözümüne katkı sağlamayı isterdi. Bu ülke, darbe yapmaya çalışan Harbiyeliler gördüğü gibi onları başarısızlığa uğratan Harbiyelileri de gördü. Tam da konuşurken mangalda kül bırakmayan gazetecinin aslında bir ‘tırnakçı’ olduğunu deşifre eden gazetecileri gördüğü gibi... Haftaya devam edeceğiz efendim.
Ekleme Tarihi: 21 Ağustos 2022 - Pazar

Tuzsuz Deli Bekir, Bal Porsuğu ve Bir Gazeteci-2

Bir önceki yazımda Hacivat-Karagöz gölge oyunundaki karakterlerden biri olan Tuzsuz Deli Bekir ve o karaktere rol modeli olan Bekri Mustafa'yı tanıtmaya çalışmıştım. Tuzsuz Deli Bekir'e ‘Tuzsuz’ denmesinin sebebi şudur: Bir çocuk doğar ve ilk banyosu kırkıncı günde yapılır. Bu uygulamaya Kırklanma denir ve çocuk bu banyoda tuzlu su ile yıkanır ki mikroplara karşı dayanıklı olsun. Deli Bekir bu tuzlu su ile yıkanmadığı için bedenen değilse bile ruhen biraz çatlak olduğu düşünülür. Kendisi mahallenin güya nizamını sağlayan, bir sorun olduğunda onu çözen ama hiç bir suçluya da ceza vermeyen bir tiptir. Deli Bekir'de nara atmak, sağa sola bulaşmak, “Aman bize bulaşmasın” diye kendisine sunulan rüşvetleri hediye adı altında kabul etmek, her salataya maydanoz olup isminin çekinilecek birisi olarak gündemde tutmak vardır ama hak hukuk konusunda sonuca gidecek hiçbir cezalandırıcı hareket yoktur. Durum böyle olunca yaptığı onca gürültü sadece kendisine yaramaktadır.

Yazımın Bal Porsuğu kısmına geçecek olursam (Cehaletimi peşin peşin kabul ediyorum) ben böyle bir hayvanın varlığı yeni öğendim. Bu hayvanın özelliklerini kısaca sayacak olursak; boyu 55 cm, yerden yüksekliği 40 cm, omuz genişliği 35 cm’dir ki, bu ölçüleri yaklaşık olarak yazdım çünkü türüne göre değişiklik gösterebilir. Bütün türlerin ortak özelliği balı çok sevmeleridir ve ormanda bulduğu arı kovanındaki balı yiyebilmek için yüzlerce arının onu sokmasına nasıl aldırmadığını mutlaka izlemelisiniz. Kafasına koyduğu amaca ulaşmak için karşılaştığı zorlukların onu hedefinden milim geri adım attırmadığını dehşet ve ibretle görmeniz gerekir. Yazının bu paragrafı “Amaca kilitlenme” üzerinedir.

Bal porsuğu balı çok sevmesine rağmen aslında etçil bir hayvandır ve orman kanununa uygun olarak güçlü olanın yaşaması için güçsüz olanın ölmesi kuralını işletip boyuna kilosuna uygun hayvanları avlayarak yaşamını devam ettirir. Ondan daha güçlü hayvanlar onu avlamak istemesi ise zurnanın zırt dediği yerdir. Çünkü cesaret nedir, kararlılık nedir, sonuca ulaşmak için her şeyi göze almak nedir işte o zaman ortaya çıkıyor. Bir yılanın saldırısına uğrayan bal porsuğu asla şuradan çaktırmadan sıvışayım demez ve onunla dişe diş bir mücadeleye girer. Aklını ve bedenini en iyi şekilde kullanıp yılan tarafında ısırılmasına rağmen onu alt eder. Yılanın zehriyle bir süre hareketsiz yatar ve zehrin etkisi geçince de kendisine bir güzel ziyafet çeker. Bir Aslan onu avlamaya çalıştığında ise yiğitliğin onda dokuzu kaçmak onda biri de ortalıkta hiç gözükmemek demez, aksine bütün inatçılığı ve kararlılığı ile Aslan'a karşı koyup,  Aslan’ın “Buradan bize ekmek çıkmaz abi” deyip ufaktan ormanın derinliklerinde kaybolmasını sağlar.

Tuzsuz Deli Bekir'in yalandan nara atıp görüntü vermesi yerine kendini ortaya atıp içgüdüsel olarak yapması gerekenleri uygulamaya koymak onun genlerinde vardır ve bu özelliği onun Dünyanın En Korkusuz Hayvanı olarak Guinness rekorlar kitabına girmesini sağlar.

Bu hayvanda korku geni yoktur ve ülkemizde eskiden korku geni olmayan insanlar yetiştirmeyi ana hedef seçen iki kurum vardı. Birincisi Harbiye Okulları, ikincisi ise Gazetecilik Yüksek Okulu. Harbiye okuluna başlayan bir genç gelecekte nasıl bir ‘Atatürk’ olmayı hedefliyorsa; gazetecilik mesleğini tercih eden bir genç de halkın sorunlarını haberleriyle, yorumlarıyla gündeme getirerek çözümüne katkı sağlamayı isterdi.

Bu ülke, darbe yapmaya çalışan Harbiyeliler gördüğü gibi onları başarısızlığa uğratan Harbiyelileri de gördü. Tam da konuşurken mangalda kül bırakmayan gazetecinin aslında bir ‘tırnakçı’ olduğunu deşifre eden gazetecileri gördüğü gibi... Haftaya devam edeceğiz efendim.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.