Mirati Madak
Köşe Yazarı
Mirati Madak
 

Keşkelerin davetsiz uğultusu

"Şimdiki aklım olsaydı." sözüyle başlayan konuşmalar genellikle, yapabilecekken yapmadıklarımız üzerinedir. Her yaşın kendince acemilikleri olur; sözgelimi, ihtiyarlıkta gençken yaptıklarımızı yapmaya kalkarsak, komik duruma düşeriz! Beden geliştikçe, beklentiler artar, evecenlik tavan yapar, seçici olmaktansa, daha çok,pek çok skor yapma çabası, damarımızdaki kanın deliliğine yorulur; bir de övgüyle karşılayanlarımız varsa, göğe merdiven kurmaya kalkarız. Yıllar rahvan bir atın kavak gölgesinden geçtiği hızda tükenmeye başladıkça, daha ince eler sık dokur bir yordam ağır adımlarla bize eşlik etmeye başlar. Ne de olsa geride bıraktığımız süre çoğalmış, yolun sonu görünmeye başlamıştır. Hovardaca harcayacak zaman yoktur artık, olasılık hesapları yapılmaya başlanır... Öyle ya, zaman azaldıkça değeri artmaktadır, göreceli olarak. Umutların yerini anıların alması yakındır. Kazandıklarımızdan ziyade, yitirdiklerimiz öne çıkar, birinci sırada hep pişmanlıklar vardır. Geçmişe duyulan özlem, moda adıyla nostalji, yaşını başını almış herkesin arada sırada çaldığı duygusal bir kapıdır. Yaşamanın her geçen gün zorlaştığı günümüzde, yaşlanmak küçümsenmeyecek bir beceri gibi duruyor. Bizden birkaç kuşak önce yaşamış olanlarla aramızdaki en belirgin ayrım, yavaşlık ve çabuklukta biçimleniyor. Yaşamın ivmesi arttıkça, ayrıntı sanıp gözden kaçırdığımız, en azından yeterince süre ayıramadığımız anlar ilgimizi çekmeye başlıyor, olmadık zamanlarda. Bedenen devinimlerimizin yavaşladığı son dönemlerde de keşkelerin davetsiz uğultusu kulaklarımıza dadanıyor. Böylesi ruhsal ortamlarda sıklıkla çocukluğumuz gelir gözümüzün önüne, o günlerin masumiyetine, sığınmak isteriz. "İşte geldik gidiyoruz" sözü kavuştak olmaya başlar konuşmalarımızda. Gençlikte yaşananlar; aşklar, çılgınlıklar, kavuşmalar, ayrılıklar, gülmeli ağlamalı yıllar... Kavgalar, çatışmalar bilmeden ya da gönüllü aldanmalar… İnsan belleğinin iyi bir savunma yöntemi var: Kötü olayları bilmeze atıp iyilerini öne çıkarmak. Güncelde aradığımızı bulamıyorsak, yarından da beklentimiz zordaysa, yürek ısısını ılık tutabilmek adına anılar kalır yalnızca. Ne güzel olurdu değil mi yaşlanmak olmasa? Yaş alıp yaşlanmayanlar, konumuzun dışında...
Ekleme Tarihi: 20 Ocak 2022 - Perşembe

Keşkelerin davetsiz uğultusu

"Şimdiki aklım olsaydı." sözüyle başlayan konuşmalar genellikle, yapabilecekken yapmadıklarımız üzerinedir. Her yaşın kendince acemilikleri olur; sözgelimi, ihtiyarlıkta gençken yaptıklarımızı yapmaya kalkarsak, komik duruma düşeriz! Beden geliştikçe, beklentiler artar, evecenlik tavan yapar, seçici olmaktansa, daha çok,pek çok skor yapma çabası, damarımızdaki kanın deliliğine yorulur; bir de övgüyle karşılayanlarımız varsa, göğe merdiven kurmaya kalkarız. Yıllar rahvan bir atın kavak gölgesinden geçtiği hızda tükenmeye başladıkça, daha ince eler sık dokur bir yordam ağır adımlarla bize eşlik etmeye başlar. Ne de olsa geride bıraktığımız süre çoğalmış, yolun sonu görünmeye başlamıştır. Hovardaca harcayacak zaman yoktur artık, olasılık hesapları yapılmaya başlanır... Öyle ya, zaman azaldıkça değeri artmaktadır, göreceli olarak. Umutların yerini anıların alması yakındır. Kazandıklarımızdan ziyade, yitirdiklerimiz öne çıkar, birinci sırada hep pişmanlıklar vardır. Geçmişe duyulan özlem, moda adıyla nostalji, yaşını başını almış herkesin arada sırada çaldığı duygusal bir kapıdır. Yaşamanın her geçen gün zorlaştığı günümüzde, yaşlanmak küçümsenmeyecek bir beceri gibi duruyor. Bizden birkaç kuşak önce yaşamış olanlarla aramızdaki en belirgin ayrım, yavaşlık ve çabuklukta biçimleniyor. Yaşamın ivmesi arttıkça, ayrıntı sanıp gözden kaçırdığımız, en azından yeterince süre ayıramadığımız anlar ilgimizi çekmeye başlıyor, olmadık zamanlarda. Bedenen devinimlerimizin yavaşladığı son dönemlerde de keşkelerin davetsiz uğultusu kulaklarımıza dadanıyor. Böylesi ruhsal ortamlarda sıklıkla çocukluğumuz gelir gözümüzün önüne, o günlerin masumiyetine, sığınmak isteriz. "İşte geldik gidiyoruz" sözü kavuştak olmaya başlar konuşmalarımızda. Gençlikte yaşananlar; aşklar, çılgınlıklar, kavuşmalar, ayrılıklar, gülmeli ağlamalı yıllar... Kavgalar, çatışmalar bilmeden ya da gönüllü aldanmalar… İnsan belleğinin iyi bir savunma yöntemi var: Kötü olayları bilmeze atıp iyilerini öne çıkarmak. Güncelde aradığımızı bulamıyorsak, yarından da beklentimiz zordaysa, yürek ısısını ılık tutabilmek adına anılar kalır yalnızca. Ne güzel olurdu değil mi yaşlanmak olmasa? Yaş alıp yaşlanmayanlar, konumuzun dışında...
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.