Ahmet Tek
Köşe Yazarı
Ahmet Tek
 

Paris’te Bir Nihavend Şarkı

[simple-author-box] Müzik duygudur. İnsanın iç sesinin dışa vurumudur, güzellik ve estetik arayışının ürünüdür. Sanatın dalları arasında en kolay ulaşılabilir olanıdır. Ritimdir, gizdir, muammadır.  Aşk, heyecan, coşku, hüzün ve gönül hazinesinin her incisinin sese dönüşmüş halidir. Klasik Batı Müziği’nin en ünlü isimlerinden ve mehter müziğinden etkilenerek Türk Marşı’nı yazan Avusturya doğumlu besteci Mozart, müziği sanatların mozaiği olarak nitelemiştir. Konserler, duyuları ve duyguları harekete geçirir. Göz sanatçıyı, enstrümanı, sahneyi, mekanı ve ortamı takip eder. Kulak, bunların tamamından yansıyan seslere dikkat kesilir. Konser süresince neşe, hüzün, sevinç, keder ve benzeri duygular birbirine karışır. Hatıralar ve çağrışımlarla yoğun bir zihinsel faaliyet vardır. Bu duyu ve duygular izleyici açısından böyledir. Sanatçı açısından daha da çeşitlidir. Sanatçıda heyecan, haz, kendini ispat vardır. Sanat yapmanın ve bunu teşhir etmenin verdiği her türlü ruh hali vardır. Fiziksel ve düşünsel aktivite sınırı aşmıştır. Pandemi nedeniyle konser izleyemiyoruz. İyi ki ekranlar var. İmdadımıza yetişip bizi boğulmaktan kurtarıyorlar. TRT 2’de canlı yayınlanan Berlin ve Viyana konserleri en güzel yeni yıl ikramı oldu. Pandemi günlerinde sizlere bir şarkıda ve bir Avrupa kentinde yolları kesişen iki güzel insanın yaşam öyküsünden kesitler sunmak istiyorum. Nihavend şarkı, “Kimseye Etmem Şikayet Ağlarım Ben Halime”, Türk Sanat Müziği tutkunlarının aşina olduğu bir eserdir. Şarkının sözleri… “Kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime Titrerim mücrim* gibi baktıkça istikbalime** Perde-i zulmet**çekilmiş korkarım ikbalime* Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime.” …Ve hüzünlü bir öyküsü Bu eseri her dinlediğimde güftesini yazan ilk kadın şairlerimizden İhsan Raif Hanım’ın hüzünlü öyküsü aklıma gelir. Yine bu şarkının ilginç bir yanı da, İhsan Raif Hanım ve bestekârı Kemanî Sarkis Efendi’nin, kaderin cilvesi denilecek şekilde, hayatlarını Paris’te kaybetmeleridir. İhsan Raif Hanım, 1877’de vali olan babasının görev yaptığı Beyrut’ta doğdu. Babası 2. Abdülhamit döneminde Nafia (Bayındırlık) ve Ziraat Bakanı olan Köse Mehmet Raif Paşa’dır. İhsan Raif Hanım 12 yaşına kadar Adana’da yaşadı. Bu dönemde babasının imkanları ve çabası ile Fransızca öğrendi, edebiyat dersleri aldı. Daha sonra babasının görevi nedeniyle İstanbul’a taşındılar ve günümüzde Şişli Kaymakamlığı olarak kullanılan konakta oturdular. İhsan Raif, henüz 13 yaşında iken konağa giren evli ve çocuklu bir kişi tarafından kaçırılmak istendi. Ancak bu girişim başarısız oldu. Buna rağmen dedikodular başlayınca Raif Paşa, kızını itirazına rağmen kendisini kaçırmak isteyen kişiyle evlendirip İzmir’e gönderdi. İhsan Raif Hanım anılarında, “Babamın terazisinin şaştığını hiç görmedim. Onu Hazreti Ömer adaletinin timsali bilirdim. Benim istikbalimi tartarken adil olmadı o terazi”, diye söz eder. Evlenmemek için günlerce gözyaşı döken, yalvaran İhsan Raif’in ağıtıdır, korkusunun, üzüntüsünün ve umutsuzluğunun dizeleridir o Nihavend şarkının sözleri. İstanbul’a doğru! Kocasından 14 yıl sonra boşanarak İstanbul’a dönen İhsan Raif Hanım, edebiyatçılarla yakınlık kurdu, şiirler yazdı. Balkan Savaşı sırasında Hilal-i Ahmer (Kızılay) Cemiyeti’nde gönüllü hemşirelik yaptı. Milli Mücadele’nin destekçileri arasında yer aldı. Son eşi Strasburglu Şair Bell, Müslüman oldu ve Hüsrev adını aldı. İhsan Raif Hanım, eşiyle İsviçre’ye yerleşti ve Avrupa ülkelerini gezdi. Son yolculuğunu Paris’e yaptı. Burada geçirdiği apandisit ameliyatı sırasında, 1926 yılında 49 yaşında hayata veda etti. Cenazesi Paris’ten İstanbul’a getirilerek Rumelihisarı’nda defnedildi. Sarkis Efendi Paris’e… Çok popüler bir kemancı ve yüzlerce bestesi olan Sarkis Efendi ise İhsan Raif Hanım’ın ölümünden dört yıl sonra, 1930’da, İstanbul’dan ayrıldı ve ailesiyle birlikte Fransa’ya göç etti. Sarkis Efendi 1944’de 59 yaşında Paris’te hayatını kaybetti. Mezarı Paris’tedir. Yıllarca kullandığı kemanı halen Paris’te yaşayan gelini Suzanne Soudjian’ın (Suciyan) koruması altındadır. Müzik ruhun gıdasıdır. Yaşamınızdan eksik olmasın. Sevdiğiniz müziği sindire sindire dinlemekten daha zevkli ne var ki? *Mücrim: Suçlu **İstikbal: Gelecek ***Perde-i zulmet: Karanlık perde **İkbal: Baht açıklığı, talih demektir.
Ekleme Tarihi: 27 Ocak 2021 - Çarşamba

Paris’te Bir Nihavend Şarkı

[simple-author-box]

Müzik duygudur. İnsanın iç sesinin dışa vurumudur, güzellik ve estetik arayışının ürünüdür. Sanatın dalları arasında en kolay ulaşılabilir olanıdır. Ritimdir, gizdir, muammadır.  Aşk, heyecan, coşku, hüzün ve gönül hazinesinin her incisinin sese dönüşmüş halidir.

Klasik Batı Müziği’nin en ünlü isimlerinden ve mehter müziğinden etkilenerek Türk Marşı’nı yazan Avusturya doğumlu besteci Mozart, müziği sanatların mozaiği olarak nitelemiştir.

Konserler, duyuları ve duyguları harekete geçirir. Göz sanatçıyı, enstrümanı, sahneyi, mekanı ve ortamı takip eder. Kulak, bunların tamamından yansıyan seslere dikkat kesilir.

Konser süresince neşe, hüzün, sevinç, keder ve benzeri duygular birbirine karışır. Hatıralar ve çağrışımlarla yoğun bir zihinsel faaliyet vardır. Bu duyu ve duygular izleyici açısından böyledir.

Sanatçı açısından daha da çeşitlidir. Sanatçıda heyecan, haz, kendini ispat vardır. Sanat yapmanın ve bunu teşhir etmenin verdiği her türlü ruh hali vardır. Fiziksel ve düşünsel aktivite sınırı aşmıştır.

Pandemi nedeniyle konser izleyemiyoruz. İyi ki ekranlar var. İmdadımıza yetişip bizi boğulmaktan kurtarıyorlar. TRT 2’de canlı yayınlanan Berlin ve Viyana konserleri en güzel yeni yıl ikramı oldu.

Pandemi günlerinde sizlere bir şarkıda ve bir Avrupa kentinde yolları kesişen iki güzel insanın yaşam öyküsünden kesitler sunmak istiyorum.

Nihavend şarkı, “Kimseye Etmem Şikayet Ağlarım Ben Halime”, Türk Sanat Müziği tutkunlarının aşina olduğu bir eserdir.

Şarkının sözleri…

“Kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime Titrerim mücrim* gibi baktıkça istikbalime** Perde-i zulmet**çekilmiş korkarım ikbalime* Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime.”

…Ve hüzünlü bir öyküsü

Bu eseri her dinlediğimde güftesini yazan ilk kadın şairlerimizden İhsan Raif Hanım’ın hüzünlü öyküsü aklıma gelir.

Yine bu şarkının ilginç bir yanı da, İhsan Raif Hanım ve bestekârı Kemanî Sarkis Efendi’nin, kaderin cilvesi denilecek şekilde, hayatlarını Paris’te kaybetmeleridir.

İhsan Raif Hanım, 1877’de vali olan babasının görev yaptığı Beyrut’ta doğdu. Babası 2. Abdülhamit döneminde Nafia (Bayındırlık) ve Ziraat Bakanı olan Köse Mehmet Raif Paşa’dır. İhsan Raif Hanım 12 yaşına kadar Adana’da yaşadı. Bu dönemde babasının imkanları ve çabası ile Fransızca öğrendi, edebiyat dersleri aldı. Daha sonra babasının görevi nedeniyle İstanbul’a taşındılar ve günümüzde Şişli Kaymakamlığı olarak kullanılan konakta oturdular. İhsan Raif, henüz 13 yaşında iken konağa giren evli ve çocuklu bir kişi tarafından kaçırılmak istendi. Ancak bu girişim başarısız oldu. Buna rağmen dedikodular başlayınca Raif Paşa, kızını itirazına rağmen kendisini kaçırmak isteyen kişiyle evlendirip İzmir’e gönderdi. İhsan Raif Hanım anılarında, “Babamın terazisinin şaştığını hiç görmedim. Onu Hazreti Ömer adaletinin timsali bilirdim. Benim istikbalimi tartarken adil olmadı o terazi”, diye söz eder.

Evlenmemek için günlerce gözyaşı döken, yalvaran İhsan Raif’in ağıtıdır, korkusunun, üzüntüsünün ve umutsuzluğunun dizeleridir o Nihavend şarkının sözleri.

İstanbul’a doğru!

Kocasından 14 yıl sonra boşanarak İstanbul’a dönen İhsan Raif Hanım, edebiyatçılarla yakınlık kurdu, şiirler yazdı. Balkan Savaşı sırasında Hilal-i Ahmer (Kızılay) Cemiyeti’nde gönüllü hemşirelik yaptı. Milli Mücadele’nin destekçileri arasında yer aldı. Son eşi Strasburglu Şair Bell, Müslüman oldu ve Hüsrev adını aldı. İhsan Raif Hanım, eşiyle İsviçre’ye yerleşti ve Avrupa ülkelerini gezdi. Son yolculuğunu Paris’e yaptı. Burada geçirdiği apandisit ameliyatı sırasında, 1926 yılında 49 yaşında hayata veda etti. Cenazesi Paris’ten İstanbul’a getirilerek Rumelihisarı’nda defnedildi.

Sarkis Efendi Paris’e…

Çok popüler bir kemancı ve yüzlerce bestesi olan Sarkis Efendi ise İhsan Raif Hanım’ın ölümünden dört yıl sonra, 1930’da, İstanbul’dan ayrıldı ve ailesiyle birlikte Fransa’ya göç etti. Sarkis Efendi 1944’de 59 yaşında Paris’te hayatını kaybetti. Mezarı Paris’tedir. Yıllarca kullandığı kemanı halen Paris’te yaşayan gelini Suzanne Soudjian’ın (Suciyan) koruması altındadır.

Müzik ruhun gıdasıdır. Yaşamınızdan eksik olmasın. Sevdiğiniz müziği sindire sindire dinlemekten daha zevkli ne var ki?

*Mücrim: Suçlu

**İstikbal: Gelecek

***Perde-i zulmet: Karanlık perde

**İkbal: Baht açıklığı, talih demektir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.