Yedi Güzel’in Konseri: Ankara’da Bir Kardeşlik Senfonisi

Sağlık 10.11.2025 - 14:51, Güncelleme: 10.11.2025 - 14:51
 

Yedi Güzel’in Konseri: Ankara’da Bir Kardeşlik Senfonisi

Sanat, bazen bir an’da saklıdır. Bir konser salonunda sessizlik hâkimken, bir piyanonun ilk tuşuna dokunulduğu o büyülü saniyede zaman durur; mekân anlamını yitirir.
İşte ben o anı, TRT AVAZ’ın yeni yayın dönemi kapsamında düzenlenen o unutulmaz gecede, sahneye Azerbaycan Devlet Sanatçısı Turan Manafzade çıktığında yaşadım. Parmakları piyanonun tuşlarına her dokunduğunda, yalnızca notalar değil; iki kardeş ülkenin ortak ruhu, sevinci, hüznü ve birliği yankılandı salonda. Manafzade, sadece bir piyanist, bir orkestra şefi değil — sanatla köprüler kuran, gönülleri birleştiren, Türkiye ile Azerbaycan arasındaki kardeşliğin sesi olan bir kültür elçisi. Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılına armağan ettiği bestesiyle zaten kalplerde yer etmişti; o gece ise, bu topraklara olan sevgisini notalara yeniden işledi. Onunla gerçekleştirdiğimiz içten ve uzun sohbet, yalnızca sanatla yoğrulmuş bir yaşam öyküsünü değil, adanmış bir ruhun ışığını gösteriyordu. Turan Manafzade’nin hayalleri, sınır tanımayan projeleriyle birleşiyor; her biri Türk dünyasının ortak hafızasına dokunan bir kültürel misyonu simgeliyordu. Bu güçlü ve zarif sanatçıyı desteklemek, aslında hepimiz için bir vefa borcu gibiydi. Yedi Devlet, Yedi Güzel, Tek Yürek Manafzade, ilhamını büyük Türk dünyası düşünürü Nizami Gencevi’nin ölümsüz eseri “Yedi Güzel”den almış. O ilhamla bir hayali gerçeğe dönüştürmüş: “Yedi Devletin Yedi Güzelleri.” Azerbaycan, Türkiye, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Macaristan’dan yedi yetenekli, yedi yürekli kadın sanatçıyı bir araya getirerek Türk kültürünün sesiyle dünyayı buluşturmuş. Ve 8 Kasım 2025 gecesi, CSO Ada Ankara bu büyük projenin sahnesi oldu. Yedi güzelin sesleri, Azerbaycan Devlet Sanatçısı İslam Manafov’un zarif sunumu ve büyüleyici piyanosuyla birleştiğinde, salonu bir destan duygusu sardı. Notalar, kardeşliğin diline dönüştü; ritim, birliğin kalp atışına... Ankara, o gece yalnızca bir konser değil, bir milletin kalbinden yükselen ortak bir ezgiyi dinledi. Hünerin Marifetle Dansı Konserin ardından aklıma iki kadim kelime geldi: Hüner ve Marifet. Hüner; bir sanatçının elindeki ustalıktır, notalara hâkimiyet, mükemmeliyetin somut hâlidir. Marifet ise o ustalığın ruhla buluştuğu yerdir — bilgelik, içsel zarafet, Tanrı’nın ilhamını sanata dönüştürme kudretidir. Turan Manafzade’yi dinlerken hissettiğimiz şey tam olarak buydu: Hünerin marifetle dansı. Tekniğini yürekle, bilgisini sevgiyle, yeteneğini ise kardeşlik bilinciyle birleştiren bir sanatçı o. Onun müziğinde yalnızca notalar değil, Türk dünyasının ortak kalp atışı var. Bu yedi güzelin her biri de aynı inançla, aynı ruha sahipti: Kadife sesleriyle zarafeti, özgüvenle tevazuyu, gelenekle modernliği buluşturan bir bilgelik ışıltısı taşıyorlardı.  Ve o içten, samimi gülümsemeleriyle sahnede sadece müzik yapmadılar; birlik, sevgi ve dayanışmanın simgesi oldular. O gece Ankara’da sadece müzik çalınmadı; bir kardeşlik destanı yazıldı. Türk dünyasının yedi güzel kadını, notalarla tarihe, sevgiyle geleceğe imza attı.  Ne mutlu bize ki; bu coğrafyanın sesini, duygusunu, gücünü taşıyan bu sanatçılar, birliğin ve kültürün en anlamlı timsali oldular. Yedi Güzel’in konseri, sadece Ankara’yı değil — kalplerimizi de sarstı. Ve biz, o gece bir kez daha anladık: Sanat, milletlerin ruhunu birleştiren en güçlü dildir. (Osman Yazıcı)
Sanat, bazen bir an’da saklıdır. Bir konser salonunda sessizlik hâkimken, bir piyanonun ilk tuşuna dokunulduğu o büyülü saniyede zaman durur; mekân anlamını yitirir.

İşte ben o anı, TRT AVAZ’ın yeni yayın dönemi kapsamında düzenlenen o unutulmaz gecede, sahneye Azerbaycan Devlet Sanatçısı Turan Manafzade çıktığında yaşadım.

Parmakları piyanonun tuşlarına her dokunduğunda, yalnızca notalar değil; iki kardeş ülkenin ortak ruhu, sevinci, hüznü ve birliği yankılandı salonda. Manafzade, sadece bir piyanist, bir orkestra şefi değil — sanatla köprüler kuran, gönülleri birleştiren, Türkiye ile Azerbaycan arasındaki kardeşliğin sesi olan bir kültür elçisi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılına armağan ettiği bestesiyle zaten kalplerde yer etmişti; o gece ise, bu topraklara olan sevgisini notalara yeniden işledi.
Onunla gerçekleştirdiğimiz içten ve uzun sohbet, yalnızca sanatla yoğrulmuş bir yaşam öyküsünü değil, adanmış bir ruhun ışığını gösteriyordu. Turan Manafzade’nin hayalleri, sınır tanımayan projeleriyle birleşiyor; her biri Türk dünyasının ortak hafızasına dokunan bir kültürel misyonu simgeliyordu.
Bu güçlü ve zarif sanatçıyı desteklemek, aslında hepimiz için bir vefa borcu gibiydi.


Yedi Devlet, Yedi Güzel, Tek Yürek
Manafzade, ilhamını büyük Türk dünyası düşünürü Nizami Gencevi’nin ölümsüz eseri “Yedi Güzel”den almış.
O ilhamla bir hayali gerçeğe dönüştürmüş: “Yedi Devletin Yedi Güzelleri.”
Azerbaycan, Türkiye, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Macaristan’dan yedi yetenekli, yedi yürekli kadın sanatçıyı bir araya getirerek Türk kültürünün sesiyle dünyayı buluşturmuş.
Ve 8 Kasım 2025 gecesi, CSO Ada Ankara bu büyük projenin sahnesi oldu.
Yedi güzelin sesleri, Azerbaycan Devlet Sanatçısı İslam Manafov’un zarif sunumu ve büyüleyici piyanosuyla birleştiğinde, salonu bir destan duygusu sardı.
Notalar, kardeşliğin diline dönüştü; ritim, birliğin kalp atışına...
Ankara, o gece yalnızca bir konser değil, bir milletin kalbinden yükselen ortak bir ezgiyi dinledi.
Hünerin Marifetle Dansı
Konserin ardından aklıma iki kadim kelime geldi: Hüner ve Marifet.
Hüner; bir sanatçının elindeki ustalıktır, notalara hâkimiyet, mükemmeliyetin somut hâlidir.
Marifet ise o ustalığın ruhla buluştuğu yerdir — bilgelik, içsel zarafet, Tanrı’nın ilhamını sanata dönüştürme kudretidir.
Turan Manafzade’yi dinlerken hissettiğimiz şey tam olarak buydu: Hünerin marifetle dansı.
Tekniğini yürekle, bilgisini sevgiyle, yeteneğini ise kardeşlik bilinciyle birleştiren bir sanatçı o.
Onun müziğinde yalnızca notalar değil, Türk dünyasının ortak kalp atışı var.
Bu yedi güzelin her biri de aynı inançla, aynı ruha sahipti: Kadife sesleriyle zarafeti, özgüvenle tevazuyu, gelenekle modernliği buluşturan bir bilgelik ışıltısı taşıyorlardı. 
Ve o içten, samimi gülümsemeleriyle sahnede sadece müzik yapmadılar; birlik, sevgi ve dayanışmanın simgesi oldular.
O gece Ankara’da sadece müzik çalınmadı; bir kardeşlik destanı yazıldı.
Türk dünyasının yedi güzel kadını, notalarla tarihe, sevgiyle geleceğe imza attı. 
Ne mutlu bize ki; bu coğrafyanın sesini, duygusunu, gücünü taşıyan bu sanatçılar, birliğin ve kültürün en anlamlı timsali oldular.
Yedi Güzel’in konseri, sadece Ankara’yı değil — kalplerimizi de sarstı.
Ve biz, o gece bir kez daha anladık:
Sanat, milletlerin ruhunu birleştiren en güçlü dildir. (Osman Yazıcı)

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.