Atatürk’ün Balıkesir’i ziyareti ve Balıkesir Hutbesi

Güncel 06.02.2024 - 18:34, Güncelleme: 06.02.2024 - 18:37
 

Atatürk’ün Balıkesir’i ziyareti ve Balıkesir Hutbesi

Servet CAMGÖZ (Ankara Balıkesirliler Derneği Başkanı)
    Cumhuriyet tarihimizde 6 ve 7 Şubatların yeri, önemi ayrıdır. 6 Şubat 1923 tarihi Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk´ün Balıkesir ´i ilk ziyaret tarihidir.      M. Kemal Atatürk´ün Balıkesir´i ziyaretleri 7 kez oldu. Bunlardan ilki 6 Şubat 1923´te gerçekleşti.      İzmir´den trenle Balıkesir´e gelen Mustafa Kemal Paşa´nın beraberinde eşi ve Kâzım Karabekir Paşa ile diğer yetkililer bulunuyordu.      Milli Kuvvetler Caddesi üzerine serilen halılar ve devasa taklarla süslenen cadde boyunca coşkuyla kendisini karşılamaya gelen halkı selamlayarak Belediye binasına gitti ve burada yapılan geçit törenini izledi.      Balıkesir, Gazi Mustafa Kemal Paşa´yı büyük bir sevgi ve coşku ile kucakladı. Paşa, geceyi Sacitzade Mahmut Bey´in evinde geçirdi.      7 Şubat 1923 günü öğleyin Paşa Camii´nde okunan mevlidden sonra minbere çıkarak bir konuşma yaptı. "Balıkesir Hutbesi" diye anılan bu konuşmasında "Allah birdir, şanı büyüktür. Allah´ın esenliği, sevgisi, iyiliği üzerinize olsun" diyerek söze başladı ve kurulacak yeni devletin temel esasları ile devrimler ve cumhuriyete ışık tutan mesajlar verdi.      8 Şubat 1923´te Balya´ya, oradan da Edremit´e geçen Mustafa Kemal Paşa 10 Şubat günü Balıkesir´e döndü ve 11 Şubat günü Balıkesir´den trenle ayrıldı. İzmir´e gitti. Gazi Mustafa Kemal Atatürk´ün 7 Şubat 1923 tarihinde Balıkesir Zağnos Paşa Camisinde ünlü Balıkeir Hutbesi: "Ey Millet, Allah birdir. Şanı büyüktür. Allah´ın esenliği, sevgisi ve iyiliği üzerinize olsun. Peygamberimiz efendimiz hazretleri, Cenabı Hak tarafından insanlara dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Temel kanunu, hepimizce bilinmektedir ki, yüce Kur´andaki mânası açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir. En mükemmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor. Eğer akla, mantığa ve gerçeğe uymamış olsaydı, bununla diğer ilahi tabiat kanunları arasında çelişki olması gerekirdi. Çünkü tüm evren kanunlarını yapan Cenabı Hak´tır. Arkadaşlar; Cenabı Peygamber çalışmasında iki yere, iki eve sahip bulunuyordu. Biri kendi evi, diğeri Allah´ın evi idi. Millet işlerini Allah´ın evinde yapardı. Hazreti Peygamber´in mübarek yolunda bulunduğumuz bu dakikada milletimize; milletimizin bugününe ve geleceğine ait hususları görüşmek maksadıyla bu kutsal yerde Allah´ın huzurunda bulunuyoruz. Beni buna eriştiren Balıkesir´in dindar ve kahraman insanlarıdır. Bundan dolayı çok memnunum. Bu fırsat ile büyük bir sevap kazanacağımı ümit ediyorum. Efendiler, Camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır . Camiler itaat ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılmasının gerekli olduğunu düşünmek yani konuşup tartışmak, danışmak için yapılmıştır. Millet işlerinde her kişinin zihnini ayrı ayrı faaliyette bulunması zorunludur. İşte biz de burada din ve dünya için, geleceğimiz ve bağımsızlığımız için, özellikle egemenliğimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım. Ben yalnız kendi düşüncemi söylemek istemiyorum. Hepinizin düşündüklerinizi anlamak istiyorum. Milli amaçlar, milli irade yalnız bir kişinin düşünmesinden değil, milletin bütün kişilerinin arzularının, emellerinin sonuçlarından ibarettir. Bundan dolayı benden ne öğrenmek, ne sormak istiyorsanız serbestçe sormanızı rica ederim. Hutbeler hakkında sorulan sorudan anlıyorum ki, bugünkü hutbelerin şekli, milletimizin duygusal fikirleri ve lisanı ile medeni ihtiyaçlarıyla uygun görülmektedir. Efendiler, hutbe demek topluma hitap etmek, yani söz söylemek demektir. Hutbenin manası budur. Hutbe denildiği zaman bundan birtakım kavram ve manalar çıkarılmamalıdır. Hutbeyi söyleyen hatiptir. Yani söz söyleyen demektir. Biliyoruz ki, Hazreti Peygamber´in hayatta olduğu mutlu dönemlerde hutbeyi kendisi söylerdi. Gerek Peygamber Efendimiz ve gerek, dört halifenin hutbelerini okuyacak olursanız görürsünüz ki, gerek Peygamberin, gerek dört halifenin söylediği şeyler o günün sorunlarıdır, o günün askeri, idâri, mâli ve siyasi, sosyal konularıdır. İslam toplumunun çoğalması ve İslam ülkeleri gerilemeye başlayınca, Cenabı Peygamber´in ve dört halifenin hutbeyi her yerde bizzat kendilerinin söylemelerine imkân kalmadığından halka söylemek istedikleri şeyleri bildirmeye birtakım kişileri memur etmişlerdir. Bunlar herhalde en büyük ve ileri gelen kişiler idi. Onlar camilerde ve meydanlarda ortaya çıkar, halkı aydınlatmak ve doğru yolu göstermek için bir şart lâzımdı. O da milletin lideri olan kişinin halka doğruyu söylemesi, halkı dinlemesi ve halkı aldatmaması! Halkı genel durumdan haberdar etmek son derece önemlidir. Çünkü her şey açık söylendiği zaman halkın beyni faaliyet halinde bulunacak iyi şeyleri yapacak ve milletin zararına olan şeyleri reddederek şunun veya bunun arkasından gitmeyecektir. Ancak millete ait olan işleri milletten gizli yaptılar. Hutbelerin halkın anlayamayacağı bir lisanda olması ve onların da bugünün gereklerine ve ihtiyaçlarımıza temas etmemesi, Halife ve Padişah sıfatını taşıyan despotların arkasından köle gibi gitmeye mecbur etmek içindi. Hutbeden amaç halkın aydınlatılması ve ona yol gösterilmesidir, başka şey değildir. Yüz, İki yüz, hatta bin yıl önceki hutbeleri okumak, insanları cahillik ve çağın gerisinde bırakmak demektir. Hatiplerin normal olarak halkın günlük kullandığı dil ile konuşmaları gereklidir. Geçen yıl Millet Meclisi’nde söylediğim bir nutukta demiştim ki "Minberler halkın akılları, Vicdanları için bir ilim irfan kaynağı, ışık kaynağı olmuştur. " Böyle olabilmek için minberlerde söylenecek sözlerin bilinmesi ve anlaşılması, ilim ve fen gerçeklerine uygun olması lazımdır. Hutbeyi verenlerin siyasi olayları, sosyal ve medeni olayları her gün izlemeleri zorunludur. Bunlar bilinmediği takdirde halka yanlış aşılamalar yapılmış olur. Bu nedenle, hutbeler tamamen Türkçe ve günün gereklerine uygun olmalıdır. Ve olacaktır. "           *      7 Şubat 1923 tarihi Zağanos Paşa Camisi´nde verdiği ünlü Balıkesir Hutbesi´nin tarihidir.      Yeterince üzerinde durulmayan, ders kitaplarına girmesi gerekirken özellikle aranırsa bulunabilen      Balıkesir Hutbesi, çok önemli bir yere sahiptir.      Kurtarıcımızı cephede yenemeyince başka yollarla etkisizleştirmeye çalışanların, çamur atmak isteyenlerin ilk başvurdukları malzeme olan din unsurunda, onu dinsizlikle suçlayanlara en güzel tokattır.      Ayrıca dinimizin özellik ve güzellikleri konusunda kısa bir özettir .      Hele "Camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır" sözü, onca kaynağa, zenginliğe rağmen geri kalmış arap-islam toplumunun geri kalma nedenini de  çok kısa ve net açıklamaktadır.           Ruhun şad olsun Atam…
Servet CAMGÖZ (Ankara Balıkesirliler Derneği Başkanı)

    Cumhuriyet tarihimizde 6 ve 7 Şubatların yeri, önemi ayrıdır. 6 Şubat 1923 tarihi Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk´ün Balıkesir ´i ilk ziyaret tarihidir.

     M. Kemal Atatürk´ün Balıkesir´i ziyaretleri 7 kez oldu. Bunlardan ilki 6 Şubat 1923´te gerçekleşti.

     İzmir´den trenle Balıkesir´e gelen Mustafa Kemal Paşa´nın beraberinde eşi ve Kâzım Karabekir Paşa ile diğer yetkililer bulunuyordu.

     Milli Kuvvetler Caddesi üzerine serilen halılar ve devasa taklarla süslenen cadde boyunca coşkuyla kendisini karşılamaya gelen halkı selamlayarak Belediye binasına gitti ve burada yapılan geçit törenini izledi.

     Balıkesir, Gazi Mustafa Kemal Paşa´yı büyük bir sevgi ve coşku ile kucakladı. Paşa, geceyi Sacitzade Mahmut Bey´in evinde geçirdi.

     7 Şubat 1923 günü öğleyin Paşa Camii´nde okunan mevlidden sonra minbere çıkarak bir konuşma yaptı. "Balıkesir Hutbesi" diye anılan bu konuşmasında "Allah birdir, şanı büyüktür. Allah´ın esenliği, sevgisi, iyiliği üzerinize olsun" diyerek söze başladı ve kurulacak yeni devletin temel esasları ile devrimler ve cumhuriyete ışık tutan mesajlar verdi.

     8 Şubat 1923´te Balya´ya, oradan da Edremit´e geçen Mustafa Kemal Paşa 10 Şubat günü Balıkesir´e döndü ve 11 Şubat günü Balıkesir´den trenle ayrıldı. İzmir´e gitti.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk´ün 7 Şubat 1923 tarihinde Balıkesir Zağnos Paşa

Camisinde ünlü Balıkeir Hutbesi:

"Ey Millet, Allah birdir. Şanı büyüktür. Allah´ın esenliği, sevgisi ve iyiliği üzerinize olsun. Peygamberimiz efendimiz hazretleri, Cenabı Hak tarafından insanlara dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Temel kanunu, hepimizce bilinmektedir ki, yüce Kur´andaki mânası açık olan ayetlerdir.

İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir. En mükemmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor. Eğer akla, mantığa ve gerçeğe uymamış olsaydı, bununla diğer ilahi tabiat kanunları arasında çelişki olması gerekirdi. Çünkü tüm evren kanunlarını yapan Cenabı Hak´tır.

Arkadaşlar;

Cenabı Peygamber çalışmasında iki yere, iki eve sahip bulunuyordu. Biri kendi evi, diğeri Allah´ın evi idi.

Millet işlerini Allah´ın evinde yapardı. Hazreti Peygamber´in mübarek yolunda bulunduğumuz

bu dakikada milletimize; milletimizin bugününe ve geleceğine ait hususları görüşmek

maksadıyla bu kutsal yerde Allah´ın huzurunda bulunuyoruz. Beni buna eriştiren Balıkesir´in

dindar ve kahraman insanlarıdır. Bundan dolayı çok memnunum. Bu fırsat ile büyük bir

sevap kazanacağımı ümit ediyorum.

Efendiler,

Camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır . Camiler itaat ve

ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılmasının gerekli olduğunu düşünmek yani

konuşup tartışmak, danışmak için yapılmıştır.

Millet işlerinde her kişinin zihnini ayrı ayrı faaliyette bulunması zorunludur. İşte biz de

burada din ve dünya için, geleceğimiz ve bağımsızlığımız için, özellikle egemenliğimiz için

neler düşündüğümüzü meydana koyalım. Ben yalnız kendi düşüncemi söylemek istemiyorum. Hepinizin düşündüklerinizi anlamak istiyorum. Milli amaçlar, milli irade yalnız bir kişinin düşünmesinden değil, milletin bütün kişilerinin arzularının, emellerinin sonuçlarından

ibarettir.

Bundan dolayı benden ne öğrenmek, ne sormak istiyorsanız serbestçe sormanızı rica ederim.

Hutbeler hakkında sorulan sorudan anlıyorum ki, bugünkü hutbelerin şekli, milletimizin

duygusal fikirleri ve lisanı ile medeni ihtiyaçlarıyla uygun görülmektedir. Efendiler, hutbe

demek topluma hitap etmek, yani söz söylemek demektir.

Hutbenin manası budur.

Hutbe denildiği zaman bundan birtakım kavram ve manalar çıkarılmamalıdır. Hutbeyi söyleyen hatiptir. Yani söz söyleyen demektir. Biliyoruz ki, Hazreti Peygamber´in hayatta olduğu mutlu dönemlerde hutbeyi kendisi söylerdi.

Gerek Peygamber Efendimiz ve gerek, dört halifenin hutbelerini okuyacak olursanız görürsünüz ki, gerek Peygamberin, gerek dört halifenin söylediği şeyler o günün sorunlarıdır, o günün askeri, idâri, mâli ve siyasi, sosyal konularıdır. İslam toplumunun çoğalması ve İslam ülkeleri gerilemeye başlayınca, Cenabı Peygamber´in ve dört halifenin hutbeyi her yerde bizzat kendilerinin söylemelerine imkân kalmadığından halka söylemek istedikleri şeyleri bildirmeye birtakım kişileri memur etmişlerdir. Bunlar herhalde en büyük ve ileri gelen kişiler

idi. Onlar camilerde ve meydanlarda ortaya çıkar, halkı aydınlatmak ve doğru yolu göstermek için bir şart lâzımdı. O da milletin lideri olan kişinin halka doğruyu söylemesi, halkı dinlemesi ve halkı aldatmaması!

Halkı genel durumdan haberdar etmek son derece önemlidir. Çünkü her şey açık söylendiği zaman halkın beyni faaliyet halinde bulunacak iyi şeyleri yapacak ve

milletin zararına olan şeyleri reddederek şunun veya bunun arkasından gitmeyecektir.

Ancak millete ait olan işleri milletten gizli yaptılar. Hutbelerin halkın anlayamayacağı bir

lisanda olması ve onların da bugünün gereklerine ve ihtiyaçlarımıza temas etmemesi, Halife

ve Padişah sıfatını taşıyan despotların arkasından köle gibi gitmeye mecbur etmek içindi.

Hutbeden amaç halkın aydınlatılması ve ona yol gösterilmesidir, başka şey değildir. Yüz,

İki yüz, hatta bin yıl önceki hutbeleri okumak, insanları cahillik ve çağın gerisinde bırakmak demektir. Hatiplerin normal olarak halkın günlük kullandığı dil ile konuşmaları gereklidir.

Geçen yıl Millet Meclisi’nde söylediğim bir nutukta demiştim ki "Minberler halkın akılları,

Vicdanları için bir ilim irfan kaynağı, ışık kaynağı olmuştur. " Böyle olabilmek için minberlerde söylenecek sözlerin bilinmesi ve anlaşılması, ilim ve fen gerçeklerine uygun olması lazımdır. Hutbeyi verenlerin siyasi olayları, sosyal ve medeni olayları her gün izlemeleri zorunludur.

Bunlar bilinmediği takdirde halka yanlış aşılamalar yapılmış olur. Bu nedenle, hutbeler

tamamen Türkçe ve günün gereklerine uygun olmalıdır. Ve olacaktır. "

          *

     7 Şubat 1923 tarihi Zağanos Paşa Camisi´nde verdiği ünlü Balıkesir Hutbesi´nin tarihidir.

     Yeterince üzerinde durulmayan, ders kitaplarına girmesi gerekirken özellikle aranırsa bulunabilen

     Balıkesir Hutbesi, çok önemli bir yere sahiptir.

     Kurtarıcımızı cephede yenemeyince başka yollarla etkisizleştirmeye çalışanların, çamur atmak isteyenlerin ilk başvurdukları malzeme olan din unsurunda, onu dinsizlikle suçlayanlara en güzel tokattır.

     Ayrıca dinimizin özellik ve güzellikleri konusunda kısa bir özettir .

     Hele "Camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır" sözü,

onca kaynağa, zenginliğe rağmen geri kalmış arap-islam toplumunun geri kalma nedenini de 

çok kısa ve net açıklamaktadır.

          Ruhun şad olsun Atam…

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.