Soner Aykaç
Köşe Yazarı
Soner Aykaç
 

Kabuk kıran, tabu yıkan TURGUT ÖZAL

Türkiye Cumhuriyeti’nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal çok farklı özellikleri ile dikkat çeken bir liderdi. Renkli kişiliği, insanları ve ülkeyi dönüştüren, değiştiren icraatları, içine kapalı Türkiye’nin kabuğunu kırması için her şeyi yapması, tabuları yıkması vefatının üzerinden kaç yıl geçerse geçsin konuşulmasını sağlıyor. Ne yazık ki böylesine değerli bir ismen ölümüyle ilgili şüpheler giderilmiş, bu acı hadisenin üzerindeki sis perdesi kaldırılmış değil… Turgut Özal olmanın gerekleri var elbet Kendisine sorsanız insan olun der elbet İnanmazsan tanıyan bir dostuna sor elbet Diyeceği şeyleri anlatayım ben size İNSANİ, VİCDANİ YANI GÜÇLÜYDÜ İnsandı! Özal, hayatın her alanında yer alırdı. Çocukları, bilgisayarı, sohbeti severdi. Başbakanlığı döneminde, 18 Haziran 1988’de canına kast eden ve yaralayan saldırgan Kartal Demirağ’ı cumhurbaşkanlığı döneminde affedecek kadar babacan, vicdanlı biriydi… “Cumhurbaşkanı oldum diye namazı mı terk edeceğim” diyerek inancını yaşamaya devam eden Özal, “Devlet millet içindir, millet devlet için değil”in gereklerini de her dönem yerine getirdi. Merhum Özal’ın, 1983-1991 yılları arasındaki (Yıldırım Akbulut süreci dahil) Başbakanlığı döneminde Türkiye ekonomisi yıllık ortalama yüzde 5’in üzerinde büyüyerek ülkemizin (krizlere rağmen) bugünlere en az hasarla gelmesinde önemli rol oynamıştır. Öyle anlar oldu ki, Turgut Özal üzüldü Güldü bazen yüzünden gözyaşları süzüldü Tek başına yürüdü doğru yolda kızıldı Kızanlar da zamanla anlayarak utandı TARİHE DÜŞÜLEN KAYITLARI DURUYOR 12 Eylül darbesinden üç yıl sonra demokrasiye geçilirken, cunta tarafından parti kurmakla görevlendirilen Turgut Sunalp Milliyetçi Demokrasi Partisi’nin (MDP), Necdet Calp ise Halkçı Parti’nin (HP) başına geçmişti. Turgut Özal da Anavatan Partisi’ni (ANAP) kurarak başına geçmişti. Söylemleriyle öylesine dikkat çekiyordu ki, bunu rakiplerinin anlaması, kavraması ve bir önlem alması mümkün değildi. Öyle de oldu… Merhum Özal, televizyondaki bir tartışmada Boğaz Köprüsü’nü satacağını ve onun parasıyla yeni bir köprü yapacağını söylerken, bunu adeta ‘vatana ihanet’ gibi gören Calp ve Sunalp masayı yumruklayarak ‘sattırmam’ diye karşı çıkmıştı… Devletin malı millete satıldı ve parasıyla Fatih Sultan Mehmet Köprüsü yapılarak 1988 yılında hizmete açıldı. Açılıştan sonra yanına eşi Semra hanımı da alıp otomobiline atlayarak köprüyü geçmesi ve geçerken, “Haydi bir kaset koy da şöyle bir neşelenelim Semra Hanım” sözleri, tarihi bir ‘replik’ olarak kayıtlara geçmiştir… Devletin ekonomi alanında küçülmesi, özel sektörün ağırlığının artması için KİT'lerin özelleştirilmesi ilk kez onun döneminde gündeme geldi. 1985’te İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nın kurulması, Kamu Ortaklığı Fonu ve Toplu Konut Fonu ile atılan dev adımlar Türkiye’nin çehresini değiştirdi.  Sivil cumhurbaşkanı olarak ‘sivil yönetim algısı oluşturmak’ için sivil giyimiyle makam ziyaretleri yapması, hatta tören kıtasını selamlaması tam bir tabu yıkma ve büyük bir zihniyet değişimine yol açma hadisesiydi… İçte, dışta her daim Özal farklı yürüdü O yürürken ülkeyi vizyon, misyon bürüdü Tekere çomak sokan varsa onu sürüdü Sürüdüğü de bir gün doğru yola ulaştı TÜRKİYE’NİN DIŞ İLİŞKİLERİ Turgut Özal için ‘hakkı teslim adına’ söylenecek en çarpıcı hususlardan biri de yurt dışı ile ilişkilerdir. Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı dönemlerinde içine kapanmış iş dünyasının temsilcilerini uçaklara doldurarak dünyayı gezdirmesi, tanıtması ve iş bağlantıları kurmalarını sağlamasıydı. İhracat, turizm, yabancı sermaye, yatırım gibi alanlarda yaşanan ‘patlama’ o seyahatlerin ve yurtdışı ile kurulan bağlantıların eseridir. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Turgut Özal’ın planlaması, girişimi ve teşviki ile hayata geçirilmiş ve süreç içinde çok önemli gelişmelere vesile olmuştur… Ekonomik işbirliğini geliştirmek, güçlendirmek için Pakistan, İran ve Türkiye’nin kurduğu Ekonomik İşbirliği Teşkilâtı da merhum Özal’ın büyük gayretlerinin eseridir. O zamanki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (Avrupa Birliği) üyelik başvurusu 1987’de Turgut Özal’ın Başbakanlığı döneminde yapılmıştır… 1991 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkının kabul edilmesi de, kendine güvenen, vatandaşının hakkını-hukukunu koruyan bir ülke özgüveninin yansımasıydı. Bulgaristan’da Jivkov döneminde Türklere uygulanan baskı, katliam ve asimilasyon politikasına karşı verdiği mücadele, Körfez Krizi sırasında yürüttüğü politika döneme damgasını vurmuştu… Ölüm yıldönümü olan 17 Nisan’da hatırlama, hatırlatma borcumuzu yerine getirdik. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun…
Ekleme Tarihi: 21 Nisan 2022 - Perşembe

Kabuk kıran, tabu yıkan TURGUT ÖZAL

Türkiye Cumhuriyeti’nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal çok farklı özellikleri ile dikkat çeken bir liderdi. Renkli kişiliği, insanları ve ülkeyi dönüştüren, değiştiren icraatları, içine kapalı Türkiye’nin kabuğunu kırması için her şeyi yapması, tabuları yıkması vefatının üzerinden kaç yıl geçerse geçsin konuşulmasını sağlıyor. Ne yazık ki böylesine değerli bir ismen ölümüyle ilgili şüpheler giderilmiş, bu acı hadisenin üzerindeki sis perdesi kaldırılmış değil… Turgut Özal olmanın gerekleri var elbet Kendisine sorsanız insan olun der elbet İnanmazsan tanıyan bir dostuna sor elbet Diyeceği şeyleri anlatayım ben size İNSANİ, VİCDANİ YANI GÜÇLÜYDÜ İnsandı! Özal, hayatın her alanında yer alırdı. Çocukları, bilgisayarı, sohbeti severdi. Başbakanlığı döneminde, 18 Haziran 1988’de canına kast eden ve yaralayan saldırgan Kartal Demirağ’ı cumhurbaşkanlığı döneminde affedecek kadar babacan, vicdanlı biriydi… “Cumhurbaşkanı oldum diye namazı mı terk edeceğim” diyerek inancını yaşamaya devam eden Özal, “Devlet millet içindir, millet devlet için değil”in gereklerini de her dönem yerine getirdi. Merhum Özal’ın, 1983-1991 yılları arasındaki (Yıldırım Akbulut süreci dahil) Başbakanlığı döneminde Türkiye ekonomisi yıllık ortalama yüzde 5’in üzerinde büyüyerek ülkemizin (krizlere rağmen) bugünlere en az hasarla gelmesinde önemli rol oynamıştır. Öyle anlar oldu ki, Turgut Özal üzüldü Güldü bazen yüzünden gözyaşları süzüldü Tek başına yürüdü doğru yolda kızıldı Kızanlar da zamanla anlayarak utandı TARİHE DÜŞÜLEN KAYITLARI DURUYOR 12 Eylül darbesinden üç yıl sonra demokrasiye geçilirken, cunta tarafından parti kurmakla görevlendirilen Turgut Sunalp Milliyetçi Demokrasi Partisi’nin (MDP), Necdet Calp ise Halkçı Parti’nin (HP) başına geçmişti. Turgut Özal da Anavatan Partisi’ni (ANAP) kurarak başına geçmişti. Söylemleriyle öylesine dikkat çekiyordu ki, bunu rakiplerinin anlaması, kavraması ve bir önlem alması mümkün değildi. Öyle de oldu… Merhum Özal, televizyondaki bir tartışmada Boğaz Köprüsü’nü satacağını ve onun parasıyla yeni bir köprü yapacağını söylerken, bunu adeta ‘vatana ihanet’ gibi gören Calp ve Sunalp masayı yumruklayarak ‘sattırmam’ diye karşı çıkmıştı… Devletin malı millete satıldı ve parasıyla Fatih Sultan Mehmet Köprüsü yapılarak 1988 yılında hizmete açıldı. Açılıştan sonra yanına eşi Semra hanımı da alıp otomobiline atlayarak köprüyü geçmesi ve geçerken, “Haydi bir kaset koy da şöyle bir neşelenelim Semra Hanım” sözleri, tarihi bir ‘replik’ olarak kayıtlara geçmiştir… Devletin ekonomi alanında küçülmesi, özel sektörün ağırlığının artması için KİT'lerin özelleştirilmesi ilk kez onun döneminde gündeme geldi. 1985’te İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nın kurulması, Kamu Ortaklığı Fonu ve Toplu Konut Fonu ile atılan dev adımlar Türkiye’nin çehresini değiştirdi.  Sivil cumhurbaşkanı olarak ‘sivil yönetim algısı oluşturmak’ için sivil giyimiyle makam ziyaretleri yapması, hatta tören kıtasını selamlaması tam bir tabu yıkma ve büyük bir zihniyet değişimine yol açma hadisesiydi… İçte, dışta her daim Özal farklı yürüdü O yürürken ülkeyi vizyon, misyon bürüdü Tekere çomak sokan varsa onu sürüdü Sürüdüğü de bir gün doğru yola ulaştı TÜRKİYE’NİN DIŞ İLİŞKİLERİ Turgut Özal için ‘hakkı teslim adına’ söylenecek en çarpıcı hususlardan biri de yurt dışı ile ilişkilerdir. Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı dönemlerinde içine kapanmış iş dünyasının temsilcilerini uçaklara doldurarak dünyayı gezdirmesi, tanıtması ve iş bağlantıları kurmalarını sağlamasıydı. İhracat, turizm, yabancı sermaye, yatırım gibi alanlarda yaşanan ‘patlama’ o seyahatlerin ve yurtdışı ile kurulan bağlantıların eseridir. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Turgut Özal’ın planlaması, girişimi ve teşviki ile hayata geçirilmiş ve süreç içinde çok önemli gelişmelere vesile olmuştur… Ekonomik işbirliğini geliştirmek, güçlendirmek için Pakistan, İran ve Türkiye’nin kurduğu Ekonomik İşbirliği Teşkilâtı da merhum Özal’ın büyük gayretlerinin eseridir. O zamanki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (Avrupa Birliği) üyelik başvurusu 1987’de Turgut Özal’ın Başbakanlığı döneminde yapılmıştır… 1991 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkının kabul edilmesi de, kendine güvenen, vatandaşının hakkını-hukukunu koruyan bir ülke özgüveninin yansımasıydı. Bulgaristan’da Jivkov döneminde Türklere uygulanan baskı, katliam ve asimilasyon politikasına karşı verdiği mücadele, Körfez Krizi sırasında yürüttüğü politika döneme damgasını vurmuştu… Ölüm yıldönümü olan 17 Nisan’da hatırlama, hatırlatma borcumuzu yerine getirdik. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun…
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.