Orhan Kemal Erkılıç
Köşe Yazarı
Orhan Kemal Erkılıç
 

İlk olimpiyat ilk deneyim

[simple-author-box] Tokyo 2020 Olimpiyat oyunlarını yerinde takip eden Anadolu Ajansı Spor Muhabiri Erkan Tiryaki, “Her sporcu gibi her gazeteci de olimpiyat heyecanını yaşayabilmeli” dedi Tokyo 2020 Olimpiyat oyunlarını Japonya’da takip etme şansı yakalayan nadir Türk gazetecilerinden biri de Anadolu Ajansı’nın deneyimli spor muhabiri Erkan Tiryaki oldu. Geçen yıl pandemi nedeniyle bu yıla ertelenen Tokyo Olimpiyatları ile ilk kez bir olimpiyat deneyimi yaşayan Tiryaki, gözlemlerini ve yaşadıklarını ANKHABER’den Orhan Kemal Erkılıç’a anlattı… BANA NASİP OLDU: Ben çok fazla uluslararası organizasyonda bulundum ama olimpiyatın havası çok başkaymış. Nasıl bir sporcunun rüyası olimpiyatta mücadele etmekse; bir gazetecinin de hedefi olimpiyatı canlı takip edebilmek olmalı. Bana nasip oldu çok şükür. PANDEMİ ŞANSSIZLIĞI: En büyük şanssızlığımız pandemi oldu. Çok sıkı tedbirler vardı. Daha Tokyo’ya varmadan bizim Hayat Eve Sığar gibi hazırladıkları OCHA uygulamasını kurduk. Ciddi bir zamanımızı aldı. Oraya vardığımızda uygulamayı kurmayan ve bilgileri girmeyenler yaklaşık 6 saat havaalanında kaldı. Biz birkaç saat içinde işlemlerimizi tamamladık bu sayedi. Adımımızı attığımız anda çok sıkı kurallarla karşılaştık zaten. Bir kişinin yapacağı işi 10-15 kişiye bölmüşler. 7-8 kontrol noktasından geçtik. En ufak hataya fırsat vermeden bizi şehre ulaştırdılar. Görevli olduğumuz alanlara ulaşabilmemiz için 3 gün üst üste test yaptılar. Uçakta belirli bir alanda yolculuk ettiğin bir kişi de bile test sonucu pozitif çıksa seni hemen karantinaya alıyorlar. Voleybol Milli Takım kaptanımız Eda Erdem’de böyle bir şanssızlık yaşadı. Biz 6 kişiydik, hepimizi ayrı taksilerle yolculuk ettirdiler. Buradan Tokyo’ya gitmemiz 24 saat sürdü. ANLAŞMALI TAKSİLER VARDI: 14 gün boyunca şehrin içine girmek, toplu taşıma kullanmak kesinlikle yasaktı. Sadece anlaşmalı taksileri kullanabiliyorduk onun dışında yasak. Oyunlardan 4 gün önce gittik biz ve her gün test olduk. Birimiz pozitif çıksa hepimizi karantinaya alırlardı. Öyle bir durumda 14 gün karantina olurdu ve adeta boş yere gitmiş olurduk. Pandemi nedeniyle bu olimpiyatlarda akredite sistemi de farklıydı. Bir gün içinde en fazla 10 oyuna akredite ettiler. Daha önceden böyle bir şey yokmuş. İlk günden son güne kadar işi sıkı tuttular. Biz de yoğun çalıştık, ben bireysel olarak 300 haber yazdım ekip olarak da 800’den fazla haber geçtik. Tokyo’yu da orada olduğumuz son gün gezebildik. JAPONLAR İSTEMEDİĞİNİ HİSSETTİRDİ: Halk olimpiyatları kesinlikle istemiyordu. Biz akreditasyon kartlarımızla yürürken virüs taşıyormuşuz gibi 3-5 adım uzaklaşıyorlardı. Onların tepkisi elbette mali konulardan değil Kovid-19 ile ilgili bir sıkıntı yaşama endişesindendi. Aşıya da çok ilgi göstermedikleri için böyle bir tutum sergilediler. ŞEHİR BOŞTU: Şehirde olimpiyat var mı, yok mu belli değildi. Hani biz diyoruz ya ‘Türkiye olimpiyat düzenleyebilir mi’ diye, şöyle anlatayım: Tokyo’da 30 milyon insan yaşıyor, yüzölçümü İstanbul ile hemen hemen aynı ya da bir tık daha büyüktür ama biz insan görmedik şehirde. Trafik, kalabalık yoktu AÇILIŞ HAYAL KIRIKLIĞI: Bizim beklentimiz çok farklıydı, sonuçta teknoloji devi Japonya’dasın ama açılış maalesef sönük kaldı. Diğer olimpiyatlardan çok daha sönükmüş canlı izleyenler yaptı bu yorumu. Tribünlerin de boş kalması da etkili diye düşünüyorum.  KARIŞIK DÖNER LEZZETİ: Yemek büyük bir sorundu. Çok fazla hazır kuru gıda götürdük ekip olarak. 9-10 gün sonra bunlar tükenince dışarıdan yemek yedik. Bize hiç uymuyor damak tatları. Her porsiyonları küçük ve farklı. Sushi denedim ama bir balık ekmek yoktu… Son gün bir dönerci bulduk orada da porsiyonlar küçüktü. Türk lirasıyla 150 TL’ydi fiyatı. Üstü et döner, altı tavuk döner şeklindeydi. Türk şefin dediğine göre turistlerin ilgisini çekmiş. Önceleri bitmeyen dönere talep artmış. DİL SORUNU VAR: Baktığınız zaman elbette çok gelişmiş bir ülke ama çoğu ya İngilizce bilmiyor ya da konuşmuyor. Sipariş verirken bile çok zorlandık. Yarım saat bir pizza siparişi veremedim, domuz eti istemediğimi söylememe rağmen yarısını yine de öyle yapmışlar. İletişimde sıkıntı oldu. RÖPORTAJA DİSKALİFİYE ENGELİ: Olimpiyat Köyü’ne girmek kesinlikle yasaktı. Sporcular ile röportaj yapabilmek için onun madalya kazanmasını ve yarışının bitmesini beklemeniz gerekti. Milli boksör Buse Naz yarı finale çıktıktan sonra bir röportaj yapmak istedim. Telefonla aradım ama “Abi ne olur gelme. İki sporcu maçları tamamlanmadan dışarı çıkıp röportaj verdiği için diskalifiye edildi” deyince ben de ısrar edemedim. STRESİ YÖNETEMEDİK: En az stresli ya da stresini belli etmeyen sporcumuz Mete Gazoz oldu. Aşırı motive, aşırı soğukkanlıydı ve buz gibiydi. Onu madalyaya götüren unsur başarısı ve stresini yönetebilmesi oldu diye düşünüyorum. Filenin Sultanları ve tecrübeli sporcularımızda da ben stresi gördüm. KIZLAR ÜZDÜ: Voleybol Milli Takımımızın ilk gün sadece Çin’i yendikleri maça gidemedim o gün de atıcılıkta Ömer Akgün’ün 10 metre havalı tüfek kategorisinde maçı vardı. Onun dışında hepsini izledim. Kore maçından sonra ekranda gördünüz gözyaşları, üzüntü, keder orada sizi daha farklı etkiliyor. Kore maçı hepsinin hayatında en çok üzüldüğü maçlardan biri olacak. Maç sonrası ‘Eda kaptan bir şeyler söyle’ dedim; ‘Beni affedin, boğazım düğüm düğüm konuşamıyorum affedin’ diyebildi. Ben en çok onların gözyaşları üzdü. ANADOLU AJANSI DA OLMASA..: Biz oraya Anadolu Ajansı olarak 3 muhabir, 2 foto muhabiri olarak gittik oradan da destek aldık. Bence bu Türk spor medyası adına üzücüydü. Çok maliyetli, ekonomik sıkıntılar olabilir ama Avrupa Futbol Şampiyonası’na ekip gönderebiliyorsanız olimpiyatları da es geçmemeniz gerekir diye düşünüyorum. 8-9 muhabirle tek müsabaka takip eden ülkeler vardı. Anadolu Ajansı’na bu anlamda ne kadar teşekkür etsek azdır. Biz olimpiyatları önemsiyorsak orada rekor sayıda gazeteci olmalı ve ülkemizdeki meslektaşlarımız da bu büyük oyunların heyecanını yaşamalı. MEDYA HAKKINI VERMELİ: Sporcu sayısı, madalya sayısı kadar olimpiyatların medyada ne kadar yer aldığı da önemli. Bir La Gazzetta dello Sport ya da Fransız L'Équipe gibi baş sayfada olimpiyatlara yer verebilmemiz lazım. Modern pentatlonda İlke Özyüksel ile olimpiyat 5.’si olduk ve bu tarihimizde bir ilk. İlke’nin çok büyük bir başarı oldu ve bu başarı İtalya’da olsa bu başarının ardından sporun gelişmesi için tesis kurulurdu. HAYALDİ GERÇEK OLDU: Günde 30-40 haber yazdım, yayınlara çıktım. Yayın tecrübem yoktu o anlamda benim için faydalı oldu. Ben ajansa 2011 yılında başladım. Eğitimden sonra İstanbul’a spor muhabiri olmam için görevlendirildim. Hayallerimden biriydi bu doğrusu. 1 yıl önce izleme hayali kurduğum etkinliklerde basın mensubu olarak görev aldım. Genç meslektaşlarıma asla vazgeçmemelerini öneriyorum. Belki bu yazıyı okuyan arkadaşlarımız da birkaç yıl içinde bambaşka yerlerle görev alabilir. Benim meslekte 13. yılım ve 30. yılında hayallerini gerçekleştiremeyen ustalarımız da var. Sabretmek, kendimizi geliştirmek ve çağa ayak uydurmak zorundayız. TEŞEKKÜRLER AA: Son olarak Tokyo’da görev almamızı sağlayan kurumumuza arkadaşlarım ve kendim adıma teşekkür etmek istiyorum. Tüm yöneticilerimizi ve ülkemizi de en iyi şekilde temsil etmeye çalıştık. Umarım başka büyük organizasyonları da takip etme şansı yakalarım.
Ekleme Tarihi: 25 Ağustos 2021 - Çarşamba

İlk olimpiyat ilk deneyim

[simple-author-box] Tokyo 2020 Olimpiyat oyunlarını yerinde takip eden Anadolu Ajansı Spor Muhabiri Erkan Tiryaki, “Her sporcu gibi her gazeteci de olimpiyat heyecanını yaşayabilmeli” dedi Tokyo 2020 Olimpiyat oyunlarını Japonya’da takip etme şansı yakalayan nadir Türk gazetecilerinden biri de Anadolu Ajansı’nın deneyimli spor muhabiri Erkan Tiryaki oldu. Geçen yıl pandemi nedeniyle bu yıla ertelenen Tokyo Olimpiyatları ile ilk kez bir olimpiyat deneyimi yaşayan Tiryaki, gözlemlerini ve yaşadıklarını ANKHABER’den Orhan Kemal Erkılıç’a anlattı… BANA NASİP OLDU: Ben çok fazla uluslararası organizasyonda bulundum ama olimpiyatın havası çok başkaymış. Nasıl bir sporcunun rüyası olimpiyatta mücadele etmekse; bir gazetecinin de hedefi olimpiyatı canlı takip edebilmek olmalı. Bana nasip oldu çok şükür. PANDEMİ ŞANSSIZLIĞI: En büyük şanssızlığımız pandemi oldu. Çok sıkı tedbirler vardı. Daha Tokyo’ya varmadan bizim Hayat Eve Sığar gibi hazırladıkları OCHA uygulamasını kurduk. Ciddi bir zamanımızı aldı. Oraya vardığımızda uygulamayı kurmayan ve bilgileri girmeyenler yaklaşık 6 saat havaalanında kaldı. Biz birkaç saat içinde işlemlerimizi tamamladık bu sayedi. Adımımızı attığımız anda çok sıkı kurallarla karşılaştık zaten. Bir kişinin yapacağı işi 10-15 kişiye bölmüşler. 7-8 kontrol noktasından geçtik. En ufak hataya fırsat vermeden bizi şehre ulaştırdılar. Görevli olduğumuz alanlara ulaşabilmemiz için 3 gün üst üste test yaptılar. Uçakta belirli bir alanda yolculuk ettiğin bir kişi de bile test sonucu pozitif çıksa seni hemen karantinaya alıyorlar. Voleybol Milli Takım kaptanımız Eda Erdem’de böyle bir şanssızlık yaşadı. Biz 6 kişiydik, hepimizi ayrı taksilerle yolculuk ettirdiler. Buradan Tokyo’ya gitmemiz 24 saat sürdü. ANLAŞMALI TAKSİLER VARDI: 14 gün boyunca şehrin içine girmek, toplu taşıma kullanmak kesinlikle yasaktı. Sadece anlaşmalı taksileri kullanabiliyorduk onun dışında yasak. Oyunlardan 4 gün önce gittik biz ve her gün test olduk. Birimiz pozitif çıksa hepimizi karantinaya alırlardı. Öyle bir durumda 14 gün karantina olurdu ve adeta boş yere gitmiş olurduk. Pandemi nedeniyle bu olimpiyatlarda akredite sistemi de farklıydı. Bir gün içinde en fazla 10 oyuna akredite ettiler. Daha önceden böyle bir şey yokmuş. İlk günden son güne kadar işi sıkı tuttular. Biz de yoğun çalıştık, ben bireysel olarak 300 haber yazdım ekip olarak da 800’den fazla haber geçtik. Tokyo’yu da orada olduğumuz son gün gezebildik. JAPONLAR İSTEMEDİĞİNİ HİSSETTİRDİ: Halk olimpiyatları kesinlikle istemiyordu. Biz akreditasyon kartlarımızla yürürken virüs taşıyormuşuz gibi 3-5 adım uzaklaşıyorlardı. Onların tepkisi elbette mali konulardan değil Kovid-19 ile ilgili bir sıkıntı yaşama endişesindendi. Aşıya da çok ilgi göstermedikleri için böyle bir tutum sergilediler. ŞEHİR BOŞTU: Şehirde olimpiyat var mı, yok mu belli değildi. Hani biz diyoruz ya ‘Türkiye olimpiyat düzenleyebilir mi’ diye, şöyle anlatayım: Tokyo’da 30 milyon insan yaşıyor, yüzölçümü İstanbul ile hemen hemen aynı ya da bir tık daha büyüktür ama biz insan görmedik şehirde. Trafik, kalabalık yoktu AÇILIŞ HAYAL KIRIKLIĞI: Bizim beklentimiz çok farklıydı, sonuçta teknoloji devi Japonya’dasın ama açılış maalesef sönük kaldı. Diğer olimpiyatlardan çok daha sönükmüş canlı izleyenler yaptı bu yorumu. Tribünlerin de boş kalması da etkili diye düşünüyorum.  KARIŞIK DÖNER LEZZETİ: Yemek büyük bir sorundu. Çok fazla hazır kuru gıda götürdük ekip olarak. 9-10 gün sonra bunlar tükenince dışarıdan yemek yedik. Bize hiç uymuyor damak tatları. Her porsiyonları küçük ve farklı. Sushi denedim ama bir balık ekmek yoktu… Son gün bir dönerci bulduk orada da porsiyonlar küçüktü. Türk lirasıyla 150 TL’ydi fiyatı. Üstü et döner, altı tavuk döner şeklindeydi. Türk şefin dediğine göre turistlerin ilgisini çekmiş. Önceleri bitmeyen dönere talep artmış. DİL SORUNU VAR: Baktığınız zaman elbette çok gelişmiş bir ülke ama çoğu ya İngilizce bilmiyor ya da konuşmuyor. Sipariş verirken bile çok zorlandık. Yarım saat bir pizza siparişi veremedim, domuz eti istemediğimi söylememe rağmen yarısını yine de öyle yapmışlar. İletişimde sıkıntı oldu. RÖPORTAJA DİSKALİFİYE ENGELİ: Olimpiyat Köyü’ne girmek kesinlikle yasaktı. Sporcular ile röportaj yapabilmek için onun madalya kazanmasını ve yarışının bitmesini beklemeniz gerekti. Milli boksör Buse Naz yarı finale çıktıktan sonra bir röportaj yapmak istedim. Telefonla aradım ama “Abi ne olur gelme. İki sporcu maçları tamamlanmadan dışarı çıkıp röportaj verdiği için diskalifiye edildi” deyince ben de ısrar edemedim. STRESİ YÖNETEMEDİK: En az stresli ya da stresini belli etmeyen sporcumuz Mete Gazoz oldu. Aşırı motive, aşırı soğukkanlıydı ve buz gibiydi. Onu madalyaya götüren unsur başarısı ve stresini yönetebilmesi oldu diye düşünüyorum. Filenin Sultanları ve tecrübeli sporcularımızda da ben stresi gördüm. KIZLAR ÜZDÜ: Voleybol Milli Takımımızın ilk gün sadece Çin’i yendikleri maça gidemedim o gün de atıcılıkta Ömer Akgün’ün 10 metre havalı tüfek kategorisinde maçı vardı. Onun dışında hepsini izledim. Kore maçından sonra ekranda gördünüz gözyaşları, üzüntü, keder orada sizi daha farklı etkiliyor. Kore maçı hepsinin hayatında en çok üzüldüğü maçlardan biri olacak. Maç sonrası ‘Eda kaptan bir şeyler söyle’ dedim; ‘Beni affedin, boğazım düğüm düğüm konuşamıyorum affedin’ diyebildi. Ben en çok onların gözyaşları üzdü. ANADOLU AJANSI DA OLMASA..: Biz oraya Anadolu Ajansı olarak 3 muhabir, 2 foto muhabiri olarak gittik oradan da destek aldık. Bence bu Türk spor medyası adına üzücüydü. Çok maliyetli, ekonomik sıkıntılar olabilir ama Avrupa Futbol Şampiyonası’na ekip gönderebiliyorsanız olimpiyatları da es geçmemeniz gerekir diye düşünüyorum. 8-9 muhabirle tek müsabaka takip eden ülkeler vardı. Anadolu Ajansı’na bu anlamda ne kadar teşekkür etsek azdır. Biz olimpiyatları önemsiyorsak orada rekor sayıda gazeteci olmalı ve ülkemizdeki meslektaşlarımız da bu büyük oyunların heyecanını yaşamalı. MEDYA HAKKINI VERMELİ: Sporcu sayısı, madalya sayısı kadar olimpiyatların medyada ne kadar yer aldığı da önemli. Bir La Gazzetta dello Sport ya da Fransız L'Équipe gibi baş sayfada olimpiyatlara yer verebilmemiz lazım. Modern pentatlonda İlke Özyüksel ile olimpiyat 5.’si olduk ve bu tarihimizde bir ilk. İlke’nin çok büyük bir başarı oldu ve bu başarı İtalya’da olsa bu başarının ardından sporun gelişmesi için tesis kurulurdu. HAYALDİ GERÇEK OLDU: Günde 30-40 haber yazdım, yayınlara çıktım. Yayın tecrübem yoktu o anlamda benim için faydalı oldu. Ben ajansa 2011 yılında başladım. Eğitimden sonra İstanbul’a spor muhabiri olmam için görevlendirildim. Hayallerimden biriydi bu doğrusu. 1 yıl önce izleme hayali kurduğum etkinliklerde basın mensubu olarak görev aldım. Genç meslektaşlarıma asla vazgeçmemelerini öneriyorum. Belki bu yazıyı okuyan arkadaşlarımız da birkaç yıl içinde bambaşka yerlerle görev alabilir. Benim meslekte 13. yılım ve 30. yılında hayallerini gerçekleştiremeyen ustalarımız da var. Sabretmek, kendimizi geliştirmek ve çağa ayak uydurmak zorundayız. TEŞEKKÜRLER AA: Son olarak Tokyo’da görev almamızı sağlayan kurumumuza arkadaşlarım ve kendim adıma teşekkür etmek istiyorum. Tüm yöneticilerimizi ve ülkemizi de en iyi şekilde temsil etmeye çalıştık. Umarım başka büyük organizasyonları da takip etme şansı yakalarım.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.