İrfan Ünver Nasrattınoğlu
Köşe Yazarı
İrfan Ünver Nasrattınoğlu
 

Karay Türkleri ve dostum Aleksander Dubinski

Karaim adıyla da tanımlanan Karay’lar, Hazar Türk Devleti’nin, günümüze kadar ulaşan unsurlarıdır. Dilleri Türkçe; dinleri ise Yahudiliğe yakın, ama Talmud’u reddeden bir inanç sistemine dayanır. Bugün Kırım Yarımadası’nda yaşıyorlar iken, 14. Yüzyılda Litvanya Prensi Vitold tarafından, Polonya ve Litvanya topraklarına da yerleştirildiler. Halen Kırım, Litvanya ve Polonya’da yaşamakta olan Karay’ların sayıları kesin olarak bilinmemektedir. Kırım Özerk Cumhuriyeti’nin Yevpatorya (Gövleve) kenti ile, Litvanya’nın Trakay (Troki) kentinde Karay Tarih ve Etnografya Müzeleri bulunmaktadır. Ayrıca bu kentlerde, bugün de ibadete açık olan Kenesalar mevcuttur. Başkent Varşova’nın merkezindeki Karay Mezarlığının bakımı, sayıları çok azalmış olan bu Karay topluluğun bir örgütü tarafından yapılmaktadır. Tarihin derinliklerine gömülmüş olan Altınordu’nun savaşçı bireyleri olan Karaylar, Polonya topraklarına getirildikleri zaman, kalelerin ve Prensliğin muhafızlığı ile görevlendirildiler. Litvanya Prensleri ve Polonya Kralları, vefakâr hizmetlerinden dolayı Karaylar’ı ödüllendirdiler ve onlara ayrıcalıklar tanıdılar. Onlar gelenek ve göreneklerini; dinlerini ve dillerini, bu ayrıcalıklar sayesinde koruyabildiler. Polonya Kralları, askerlik hizmetlerinden sonra Karaylara özel toprak parçaları dağıttılar. Bu topraklara “Kral Tarlaları” adı verildi. Maişetlerini temin etmek için bu toprakları ekip biçtiler ve bahçeler oluşturdular. Ayrıca, yüzyıllarca, çeşitli devlet hizmetlerinde de görevlendirildiler. Kendileriyle birlikte Kırım’dan getirilen Tatar’ların, dillerini kaybetmiş olmalarına rağmen onlar ana dillerini kıskançlıkla korudular. Polonya Karay’larının dilleri Türkçe’nin Kıpçak dil grubuna dahil olup, iki kısma ayrılır. Doğu Grubu olan birincisi Kırım Karay’larının lehçesidir. Batı Grubu olan ikincisi Polonya ve Litvanya topraklarında yaşayan Karay’ların lehçesidir.  Bu ikinci grubun, yani batı Karayca’sının da iki şivesi vardır. Biri, Trakay lehçesidir; öbürüne ise Halicz veya Halicz-Luck lehçesi denilmektedir. Geçen yüzyıllarda Polonya ve Litvanya Karay’larının dilleri eski Polonya-Litvanya Birleşik Devleti’nde kullanılırdı. Bu dil bugün de kullanılmaktadır. Karayca’nın da, öteki diller gibi, biri edebiyat, öteki konuşma dili olan iki türü vardır. Edebi dili büyük ölçüde, dini metinlerde görülmektedir. Örneğin yüzyıllar önce Tevrat, Karay Türkçesi ile yayınlanmıştır. Bu dilde Tevrat’tan başka, çeşitli ilahiler ve dini şiirler yazılır ve okunurdu. Dini metinlerdeki Karay Türkçesi, eski ve sade Türk Dilinin özelliklerini taşıyordu. Bu metinler, diğer Türk lehçeleriyle mukayese edildiğinde, sadece sentaks bakımından farklar görülmektedir. Ancak; Slav’larla bir arada yaşamanın gereği olarak, zaman içerisinde Slav Dili, Karay Türkçesini büyük ölçüde etkiledi. 1918’de Polonya bağımsızlığını kazandığında 4 Karay Cemaati vardı. Bunlar Trakay, Vilno (Vilnius), Lutsk ve Haliç cemaatleriydi. 1936 yılında Polonya Parlamentosu, Karaylar ve Tatarlar’ı da büyük ölçüde ilgilendiren bir azınlıklar yasasını kabul etti.  Karay tarihinin önemli simalarından Süreyya Şapşal, beraberinde Türkoloji dünyasının yakından tanıdığı Prof. Dr. Ananiasz Zajaczkowski, bazı akademisyenler ve öğrencileriyle birlikte 1934 yılında İstanbul’da toplanan  II.Uluslararası Türk Dil Kurultayı’na katıldı. Bu geziyle ilgili olarak, İstanbul’da münteşir Akşam Gazetesi 21 Ağustos 1934 Tarih ve 5699 Sayılı nüshasında bu haberi fotoğraflı olarak manşetten verdi. Gazetenin 4. sayfasına da taşan haberin sadece birinci sayfadaki kısmını burada aynen sunmak isterim: “Hariçteki Türkler-Lehistan Türkleri’nden bir heyet geldi-Heyet azasından Süreyya Bey Şapşal kurultaya bir tez verdi. İkinci Dil Kurultayı müzakerelerini takip etmek üzere, Lehistan Türklerinden, profesör ve talebelerden mürekkep büyük bir heyet şehrimize gelmiştir. Heyet arasında Varşova Üniversitesi profesörlerinden doktor ve şair Zajackowski, Vilno ulumu siyasiye profesörlerinden Süreyya Bey Şapşal da vardır. Lehli Türkler arasında birçok kız talebe de bulunmaktadır. Polonya Türk Muhipleri Cemiyeti Reisi M. Rişard Padyunas, Polonya Talebe Birliği Reisi M. Samoreviç te heyetle beraber gelmiştir. Heyet arasında başta Süreyya Bey ve Zajackowski olmak üzere çok iyi Türkçe konuşanlar vardır. Kız talebelerden İrma Svençisko, Evgenia da çok iyi Türkçe konuşuyorlar.  Dün kendilerini Beyoğlu’nda oturdukları otelde ziyaret ettik. Heyete riyaset eden Süreyya Bey Şapşal bize şu izahatı verdi: - Lehistan’da yedi bine yakın öz Türk vardır. Bunlar ondördüncü asrı miladide Kırım’dan esir olarak Polonya’ya getirilmişlerdir. Bu Türkler iki kısımdır. Bir kısmı Müslümandır, 5600 kişidir. Bunlar Türkçe’yi unutmuşlardır. Bir kısmı ise Karaim (Karay) Türkleri’dir. Bunlar asıl Peygamber olarak Hazret-i Musa’yı tanırlar ve aileleri arasında tamamiyle Türkçe konuşurlar. - Bunlar Musevi midirler? -Buradaki alelumum Yahudilikle bizim alakamız yoktur. Bizim dinimiz yarı Museviliktir. Biz Hazret-i İsa’yı da, Hazret-i Muhammed’i de peygamber olarak tanırız. Halbuki diğer Museviler böyle değildir. Sonra birçok Musevi adetleri bizde yoktur. Mesela Museviler et yedikleri gün süt ve yoğurt yemezler. Halbuki biz yoğurtlu kebaba bayılırız…”  Süreyya Şapşal o gezi sırasında Türkiye’deki Karaylar hakkında malzeme topladı. Hatta Atatürk, Şapşal ve arkadaşlarını özel olarak Ankara’ya davet etti; ama İstanbul’a kadar gelmiş olan grup, Ata’yla buluşamadı. Zira bilindiği gibi Atatürk, hangi ülkede yaşıyor ve de hangi dini inancı taşıyor olursa olsun, dünyanın her yanındaki Türk’lerle yakından ilgileniyor ve yaptıkları çalışmaları izliyordu. 1938’de Trakay’da temin edilen bir binada, Karay Etnografya Müzesi kuruldu. Profesör T.Kowalski, 1929 yılında Krakov’da “Karaimische Texte im Dialekt von Troki” adıyla Karay Dili hakkında, gerçekten çok değerli bir eser yayımladı. Bu eser,  Türkiye’deki, dil uzmanları tarafından büyük ilgi gördü ve Türk Dilinin sadeleştirilmesi çalışmalarına kaynak teşkil etti. Kowalski’nin eserini dikkatle inceleyen Türk Bilgini Hamit Zübeyr Koşay, Karay Dilindeki 330 kelimenin Türk Dili Sözlüğüne dahil edilmesini sağladı. II.Dünya Savaşından sonra, sağa sola dağılmış olan bazı Karay aileleri, Polonya’ya döndüler. Böylelikle, öncekilere ilaveten Wroslaw ve Gdansk’ta da cemaatler oluştu.  1974 yılında, Karay’ların haklarını düzenleyen yeni bir yasa çıkarıldı. Aleksander Dubinski Polonya Karay’ları, kuşkusuz çok sayıda değerli insanlar yetiştirdiler. Bunların hepsinden ayrı ayrı bahsetmek, bu yazının kapasitesini aşar. Ancak, Polonya’daki etnik ve dinsel topluluklardan söz ederken, o toplulukların hiç olmazsa bir önemli şahsiyetini tanıtmanın yararlı olacağı kanısındayım.  Bu nedenle, özellikle seçtiğim Aleksander Dubinski hakkında bir paragraf açmayı uygun görmekteyim. Zira Dubinski, hem iyi bir insan, hem de değerli bir bilim adamı olarak, gerçekten önem verilmesi gereken bir kişiliğe sahiptir. O’ndaki özellikleri görüp tanıdıktan sonra, Başkanlığını yaptığım Halk Kültürü Araştırmaları Kurumu’nun düzenlediği bilimsel toplantılara, O’nu da çağırmayı ihmal etmedim. Dostum Dubinski ile Polonya’ya yaptığımız ilk seyahatte, tanıştım. Daha sonra geniş bir araştırma ve derleme çalışması yaptığımı Karay Türkleri ile ilgili ilk gerçek bilgileri O’ndan aldığımı itiraf etmeliyim. Örneğin, dünyanın hemen her yanında, Rus’lardan mülhem, Karaim olarak adlandırılan bu Türk boyunun, kendilerine Karay dediklerini Dubinski’den öğrendim. Karay Dili’nin, Türk Dili’nin Kıpçak Lehçesi olduğunu, bana ilk izah eden O’ydu. O ilk karşılaşmada hediye ettiği müzik kasetindeki melodilerin ve türkülerin, Kırım Tatar melodilerine çok benzemekte olduğunu müşahade ettim.   Prof. Dr. Dubinski, 1924 yılında Trakay kentinde dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra, Polonya Ordusuna gönüllü olarak yazılıp, İkinci Dünya Savaşına katıldı.  Daha sonra Varşova Üniversitesi Şarkiyat Enstitüsü’nde yüksek tahsilini tamamladı. 1963’de mezun olduğu Enstitüye asistan olarak girdi. Burs alıp Fransa’ya gitti ve Paris’te Prof. Lui Baz’ın yanında çalıştı. Sonra Hamburg’da Annemarie von Gaben’in yanında eğitim gördü. “Eski Türk Yazıtları (Orhun ve Uygur)’nda İkiz Kelimeler” konulu tezi ile Yüksek Lisans yaptı. Ayrıca “Türk Dillerinde Mastar” konulu bir tezini de Rusça savundu ve bu tez Gürcüstan’da yayımlandı. Bundan başka “Eski Kıpçak Sözlükleri Hakkında”ki bir çalışması Türkoloji çevrelerinin dikkatini çekti. Prof. Dr. Vlodzimierz Zajacskowski ile birlikte hazırladıkları “Karayca-Rusça-Lehçe Sözlük”, 1974 yılında Moskova’da basıldı. Bu sözlüğün başında, Dubinski’nin, Karay’larla ilgili bir bibliyografyası yer aldı. Dubinski ayrıca, Karay’larla ilgiliçeşitli makalelerini Rusya, Fransa, Almanya, Türkiye vb.gibi ülkelerdeki bilimsel dergilerde yayımladı. Prof. Dr. Vlodzimierz Zajacskowski ile, İstanbul’da düzenlenen 1.Uluslararası Türk Folklor Kongresi’nde tanıştık. Kongrenin açılış resepsiyonunun verildiği otelde, içkiyi biraz fazla kaçıran Zajacskowski’nin millî duygularının dışavurumunu hiç unutmadım. Zira Dubinski gibi o da, Türk olduğunun bilinceydi ve ülkesinde seslendiremediği duygu ve düşüncelerini, alenen haykırmıştı!... Aleksander Dubinski Kütüphane Müdürlüğünden emekli, Polonya’lı Bayan Anna ile evlendi ve bu evlilikten iki oğul dünyaya geldi. Büyük oğlu Romuald, Kanada’ya yerleşti. Varşova Şarkiyat Enstitüsü’nün Arap Dili bölümünü bitiren Küçük oğlu Jozef (Yusuf) ise uzun yıllar Bağdat’ta yaşadı… Karı-Koca Dubinski’ler, Varşova’nın bir kenar mahallesinde Os.Przyjazn, 161 adresindeki, Üniversitenin tahsis ettiği mütevazi bir evde uzun yıllar yaşamlarını sürdürdüler. Prof. Dubinski, 2004 yılında, 80 yaşında iken hayata gözlerini yumdu ve Varşova’daki Karay Mezarlığına defnedildi.  Karay Türkleri ile Kırım ve Litvanya’da da görüştüm. Onların Kırım’daki kenesalarındaki ibadet biçimlerini gördüm. Müzelerini gezdim ve Kenesa içinde oluşturdukları restoranda, özel yemeklerini tattım… Litvanya’daki Karaylar’ın musiki ve halk oyunları gruplarının gösterilerini izledim. Bunlardan da, daha sonraki yazılarımda söz edeceğim. ,  Dostlarım Aleksander Dubinski ve Türkolog Prof.Danuta  Chiemilowska Varşova’daki Karay mezarlığında
Ekleme Tarihi: 30 Mayıs 2022 - Pazartesi

Karay Türkleri ve dostum Aleksander Dubinski

Karaim adıyla da tanımlanan Karay’lar, Hazar Türk Devleti’nin, günümüze kadar ulaşan unsurlarıdır. Dilleri Türkçe; dinleri ise Yahudiliğe yakın, ama Talmud’u reddeden bir inanç sistemine dayanır. Bugün Kırım Yarımadası’nda yaşıyorlar iken, 14. Yüzyılda Litvanya Prensi Vitold tarafından, Polonya ve Litvanya topraklarına da yerleştirildiler. Halen Kırım, Litvanya ve Polonya’da yaşamakta olan Karay’ların sayıları kesin olarak bilinmemektedir. Kırım Özerk Cumhuriyeti’nin Yevpatorya (Gövleve) kenti ile, Litvanya’nın Trakay (Troki) kentinde Karay Tarih ve Etnografya Müzeleri bulunmaktadır. Ayrıca bu kentlerde, bugün de ibadete açık olan Kenesalar mevcuttur. Başkent Varşova’nın merkezindeki Karay Mezarlığının bakımı, sayıları çok azalmış olan bu Karay topluluğun bir örgütü tarafından yapılmaktadır. Tarihin derinliklerine gömülmüş olan Altınordu’nun savaşçı bireyleri olan Karaylar, Polonya topraklarına getirildikleri zaman, kalelerin ve Prensliğin muhafızlığı ile görevlendirildiler. Litvanya Prensleri ve Polonya Kralları, vefakâr hizmetlerinden dolayı Karaylar’ı ödüllendirdiler ve onlara ayrıcalıklar tanıdılar. Onlar gelenek ve göreneklerini; dinlerini ve dillerini, bu ayrıcalıklar sayesinde koruyabildiler. Polonya Kralları, askerlik hizmetlerinden sonra Karaylara özel toprak parçaları dağıttılar. Bu topraklara “Kral Tarlaları” adı verildi. Maişetlerini temin etmek için bu toprakları ekip biçtiler ve bahçeler oluşturdular. Ayrıca, yüzyıllarca, çeşitli devlet hizmetlerinde de görevlendirildiler. Kendileriyle birlikte Kırım’dan getirilen Tatar’ların, dillerini kaybetmiş olmalarına rağmen onlar ana dillerini kıskançlıkla korudular. Polonya Karay’larının dilleri Türkçe’nin Kıpçak dil grubuna dahil olup, iki kısma ayrılır. Doğu Grubu olan birincisi Kırım Karay’larının lehçesidir. Batı Grubu olan ikincisi Polonya ve Litvanya topraklarında yaşayan Karay’ların lehçesidir.  Bu ikinci grubun, yani batı Karayca’sının da iki şivesi vardır. Biri, Trakay lehçesidir; öbürüne ise Halicz veya Halicz-Luck lehçesi denilmektedir. Geçen yüzyıllarda Polonya ve Litvanya Karay’larının dilleri eski Polonya-Litvanya Birleşik Devleti’nde kullanılırdı. Bu dil bugün de kullanılmaktadır. Karayca’nın da, öteki diller gibi, biri edebiyat, öteki konuşma dili olan iki türü vardır. Edebi dili büyük ölçüde, dini metinlerde görülmektedir. Örneğin yüzyıllar önce Tevrat, Karay Türkçesi ile yayınlanmıştır. Bu dilde Tevrat’tan başka, çeşitli ilahiler ve dini şiirler yazılır ve okunurdu. Dini metinlerdeki Karay Türkçesi, eski ve sade Türk Dilinin özelliklerini taşıyordu. Bu metinler, diğer Türk lehçeleriyle mukayese edildiğinde, sadece sentaks bakımından farklar görülmektedir. Ancak; Slav’larla bir arada yaşamanın gereği olarak, zaman içerisinde Slav Dili, Karay Türkçesini büyük ölçüde etkiledi. 1918’de Polonya bağımsızlığını kazandığında 4 Karay Cemaati vardı. Bunlar Trakay, Vilno (Vilnius), Lutsk ve Haliç cemaatleriydi. 1936 yılında Polonya Parlamentosu, Karaylar ve Tatarlar’ı da büyük ölçüde ilgilendiren bir azınlıklar yasasını kabul etti.  Karay tarihinin önemli simalarından Süreyya Şapşal, beraberinde Türkoloji dünyasının yakından tanıdığı Prof. Dr. Ananiasz Zajaczkowski, bazı akademisyenler ve öğrencileriyle birlikte 1934 yılında İstanbul’da toplanan  II.Uluslararası Türk Dil Kurultayı’na katıldı. Bu geziyle ilgili olarak, İstanbul’da münteşir Akşam Gazetesi 21 Ağustos 1934 Tarih ve 5699 Sayılı nüshasında bu haberi fotoğraflı olarak manşetten verdi. Gazetenin 4. sayfasına da taşan haberin sadece birinci sayfadaki kısmını burada aynen sunmak isterim: “Hariçteki Türkler-Lehistan Türkleri’nden bir heyet geldi-Heyet azasından Süreyya Bey Şapşal kurultaya bir tez verdi. İkinci Dil Kurultayı müzakerelerini takip etmek üzere, Lehistan Türklerinden, profesör ve talebelerden mürekkep büyük bir heyet şehrimize gelmiştir. Heyet arasında Varşova Üniversitesi profesörlerinden doktor ve şair Zajackowski, Vilno ulumu siyasiye profesörlerinden Süreyya Bey Şapşal da vardır. Lehli Türkler arasında birçok kız talebe de bulunmaktadır. Polonya Türk Muhipleri Cemiyeti Reisi M. Rişard Padyunas, Polonya Talebe Birliği Reisi M. Samoreviç te heyetle beraber gelmiştir. Heyet arasında başta Süreyya Bey ve Zajackowski olmak üzere çok iyi Türkçe konuşanlar vardır. Kız talebelerden İrma Svençisko, Evgenia da çok iyi Türkçe konuşuyorlar.  Dün kendilerini Beyoğlu’nda oturdukları otelde ziyaret ettik. Heyete riyaset eden Süreyya Bey Şapşal bize şu izahatı verdi: - Lehistan’da yedi bine yakın öz Türk vardır. Bunlar ondördüncü asrı miladide Kırım’dan esir olarak Polonya’ya getirilmişlerdir. Bu Türkler iki kısımdır. Bir kısmı Müslümandır, 5600 kişidir. Bunlar Türkçe’yi unutmuşlardır. Bir kısmı ise Karaim (Karay) Türkleri’dir. Bunlar asıl Peygamber olarak Hazret-i Musa’yı tanırlar ve aileleri arasında tamamiyle Türkçe konuşurlar. - Bunlar Musevi midirler? -Buradaki alelumum Yahudilikle bizim alakamız yoktur. Bizim dinimiz yarı Museviliktir. Biz Hazret-i İsa’yı da, Hazret-i Muhammed’i de peygamber olarak tanırız. Halbuki diğer Museviler böyle değildir. Sonra birçok Musevi adetleri bizde yoktur. Mesela Museviler et yedikleri gün süt ve yoğurt yemezler. Halbuki biz yoğurtlu kebaba bayılırız…”  Süreyya Şapşal o gezi sırasında Türkiye’deki Karaylar hakkında malzeme topladı. Hatta Atatürk, Şapşal ve arkadaşlarını özel olarak Ankara’ya davet etti; ama İstanbul’a kadar gelmiş olan grup, Ata’yla buluşamadı. Zira bilindiği gibi Atatürk, hangi ülkede yaşıyor ve de hangi dini inancı taşıyor olursa olsun, dünyanın her yanındaki Türk’lerle yakından ilgileniyor ve yaptıkları çalışmaları izliyordu. 1938’de Trakay’da temin edilen bir binada, Karay Etnografya Müzesi kuruldu. Profesör T.Kowalski, 1929 yılında Krakov’da “Karaimische Texte im Dialekt von Troki” adıyla Karay Dili hakkında, gerçekten çok değerli bir eser yayımladı. Bu eser,  Türkiye’deki, dil uzmanları tarafından büyük ilgi gördü ve Türk Dilinin sadeleştirilmesi çalışmalarına kaynak teşkil etti. Kowalski’nin eserini dikkatle inceleyen Türk Bilgini Hamit Zübeyr Koşay, Karay Dilindeki 330 kelimenin Türk Dili Sözlüğüne dahil edilmesini sağladı. II.Dünya Savaşından sonra, sağa sola dağılmış olan bazı Karay aileleri, Polonya’ya döndüler. Böylelikle, öncekilere ilaveten Wroslaw ve Gdansk’ta da cemaatler oluştu.  1974 yılında, Karay’ların haklarını düzenleyen yeni bir yasa çıkarıldı. Aleksander Dubinski Polonya Karay’ları, kuşkusuz çok sayıda değerli insanlar yetiştirdiler. Bunların hepsinden ayrı ayrı bahsetmek, bu yazının kapasitesini aşar. Ancak, Polonya’daki etnik ve dinsel topluluklardan söz ederken, o toplulukların hiç olmazsa bir önemli şahsiyetini tanıtmanın yararlı olacağı kanısındayım.  Bu nedenle, özellikle seçtiğim Aleksander Dubinski hakkında bir paragraf açmayı uygun görmekteyim. Zira Dubinski, hem iyi bir insan, hem de değerli bir bilim adamı olarak, gerçekten önem verilmesi gereken bir kişiliğe sahiptir. O’ndaki özellikleri görüp tanıdıktan sonra, Başkanlığını yaptığım Halk Kültürü Araştırmaları Kurumu’nun düzenlediği bilimsel toplantılara, O’nu da çağırmayı ihmal etmedim. Dostum Dubinski ile Polonya’ya yaptığımız ilk seyahatte, tanıştım. Daha sonra geniş bir araştırma ve derleme çalışması yaptığımı Karay Türkleri ile ilgili ilk gerçek bilgileri O’ndan aldığımı itiraf etmeliyim. Örneğin, dünyanın hemen her yanında, Rus’lardan mülhem, Karaim olarak adlandırılan bu Türk boyunun, kendilerine Karay dediklerini Dubinski’den öğrendim. Karay Dili’nin, Türk Dili’nin Kıpçak Lehçesi olduğunu, bana ilk izah eden O’ydu. O ilk karşılaşmada hediye ettiği müzik kasetindeki melodilerin ve türkülerin, Kırım Tatar melodilerine çok benzemekte olduğunu müşahade ettim.   Prof. Dr. Dubinski, 1924 yılında Trakay kentinde dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra, Polonya Ordusuna gönüllü olarak yazılıp, İkinci Dünya Savaşına katıldı.  Daha sonra Varşova Üniversitesi Şarkiyat Enstitüsü’nde yüksek tahsilini tamamladı. 1963’de mezun olduğu Enstitüye asistan olarak girdi. Burs alıp Fransa’ya gitti ve Paris’te Prof. Lui Baz’ın yanında çalıştı. Sonra Hamburg’da Annemarie von Gaben’in yanında eğitim gördü. “Eski Türk Yazıtları (Orhun ve Uygur)’nda İkiz Kelimeler” konulu tezi ile Yüksek Lisans yaptı. Ayrıca “Türk Dillerinde Mastar” konulu bir tezini de Rusça savundu ve bu tez Gürcüstan’da yayımlandı. Bundan başka “Eski Kıpçak Sözlükleri Hakkında”ki bir çalışması Türkoloji çevrelerinin dikkatini çekti. Prof. Dr. Vlodzimierz Zajacskowski ile birlikte hazırladıkları “Karayca-Rusça-Lehçe Sözlük”, 1974 yılında Moskova’da basıldı. Bu sözlüğün başında, Dubinski’nin, Karay’larla ilgili bir bibliyografyası yer aldı. Dubinski ayrıca, Karay’larla ilgiliçeşitli makalelerini Rusya, Fransa, Almanya, Türkiye vb.gibi ülkelerdeki bilimsel dergilerde yayımladı. Prof. Dr. Vlodzimierz Zajacskowski ile, İstanbul’da düzenlenen 1.Uluslararası Türk Folklor Kongresi’nde tanıştık. Kongrenin açılış resepsiyonunun verildiği otelde, içkiyi biraz fazla kaçıran Zajacskowski’nin millî duygularının dışavurumunu hiç unutmadım. Zira Dubinski gibi o da, Türk olduğunun bilinceydi ve ülkesinde seslendiremediği duygu ve düşüncelerini, alenen haykırmıştı!... Aleksander Dubinski Kütüphane Müdürlüğünden emekli, Polonya’lı Bayan Anna ile evlendi ve bu evlilikten iki oğul dünyaya geldi. Büyük oğlu Romuald, Kanada’ya yerleşti. Varşova Şarkiyat Enstitüsü’nün Arap Dili bölümünü bitiren Küçük oğlu Jozef (Yusuf) ise uzun yıllar Bağdat’ta yaşadı… Karı-Koca Dubinski’ler, Varşova’nın bir kenar mahallesinde Os.Przyjazn, 161 adresindeki, Üniversitenin tahsis ettiği mütevazi bir evde uzun yıllar yaşamlarını sürdürdüler. Prof. Dubinski, 2004 yılında, 80 yaşında iken hayata gözlerini yumdu ve Varşova’daki Karay Mezarlığına defnedildi.  Karay Türkleri ile Kırım ve Litvanya’da da görüştüm. Onların Kırım’daki kenesalarındaki ibadet biçimlerini gördüm. Müzelerini gezdim ve Kenesa içinde oluşturdukları restoranda, özel yemeklerini tattım… Litvanya’daki Karaylar’ın musiki ve halk oyunları gruplarının gösterilerini izledim. Bunlardan da, daha sonraki yazılarımda söz edeceğim. ,  Dostlarım Aleksander Dubinski ve Türkolog Prof.Danuta  Chiemilowska Varşova’daki Karay mezarlığında
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.