İrfan Ünver Nasrattınoğlu
Köşe Yazarı
İrfan Ünver Nasrattınoğlu
 

İslâm’ın Kutsal Kentleri: Kûfe ve Necef

Kerbelâ’yı ziyaret eden bir kişinin mutlaka görmesi gereken iki kent daha vardır: Kûfe ve Necef… Biz de bu iki kutsal kente giderek, o bölgede görmemiz gereken yerleri görmüş ve bilgiler almıştık. Kerbelâ’da, büyük şairimiz Fuzuli’nin anıt mezarını da görüp, fatihamızı okuduktan sonra yola çıkmıştık. Bu kez İslâm tarihinin önemli kentlerinden olan Kûfe’ye gidiyorduk. Bize tahsis edilen otomobilin şoförü Ali Hasan radyoda Bağdat radyosunun Türkmence yayınını bulmuştu. Spiker temiz bir Türkçeyle haberleri okuyordu. Ardından Türk ve Arap müziği karışımı Türkmence şarkılar çalınmaya başlamıştı. Bu yayının her gün 4 saat sürdüğünü öğrenmiştim. KÛFE (KUFA) Kûfe’de doğruca Mescit El-Kûfe’ye gitmiştik. Burası İslâm dünyasındaki tüm camiler arasındaki üç muhteşem eserden biriydi. Zira Hazreti Ali burada şehit edilmişti. O’nun şehadet şerbetini içtiği yerde, Türkçe bilen bir hocadan bilgiler almıştık. Ali yerde yatan bir miskine “kalk” demiş, sonra namaza durmuştu. O yerde yatan miskin Ali’yi sırtından bıçaklamış, yüce halife yaralı bir halde, az ötedeki evine götürülmüştü. Ne yazık ki kurtarılamayıp, son nefesini vermişti. Mescit El-Kûfe’de, Hz. Ali’nin kardeşinin oğlu Müslim Bin Akil ile şahadetinden sonra Hz. Hüseyin’in hakkını geriye alan Muhtar Bin Ubeyd El-Tekafi’nin türbeleri vardı. Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa ile birlikte Hz. Ali, İmam Cafer-i Sadık, Hz. Adem Peygamber, Cebrail Aleyhisselam, İmam Zeynel Abidin, Hz. Nuh Peygamber, Hz.Halil İbrahim’in de burada makamları bulunuyordu. Zira bu çok değerli zevat burada namaz kılmışlardı. Mescidin duvarlarına sürülen kınaları adak adayanlarla dilek tutanların sürmüş olduklarını da oradaki hocadan öğrenmiştik. Muhteşem mescidin içinde ve dışında bir hayli dolaştık ve ben oradan ayrılamıyordum. Hz.Ali İslâm halifesi ve bir anlamda devlet başkanı olarak burada sadece Irak’ın değil, bütün Müslümanların sorunlarının çözümü için çaba harcıyordu. O günkü devletin en yüksek makamı burasıydı. 5 yıl süreyle ikamet ettiği, kız kardeşi Safiye’nin evini de ziyaret etmiştim. Bu ev, İmam Ali’nin şehit düştüğü yere 25-30 metre mesafedeydi. Ev basık tavanlı, küçük küçük odalardan oluşan genişçe bir mekândı. Ali’nin yaralı olarak birkaç gün yattığı yer ile aziz na’şının yıkanıp kefenlendiği yerler ayrı bir özenle korunuyordu. Burada Hasan ve Hüseyin’in çalışma odaları da vardı. Koca İslâm halifesinin 5 yıl süreyle böylesine mütevazi bir evde yaşamış olması, dünyanın ibret alacağı bir husustu. Kaldı ki, hemen bu evin bulunduğu Beytül İmaret denilen semtte varlıklı kişiler oturuyorlardı ve onlar Hz.Ali’ye en güzel evi tahsis etmişler, fakat Ali bu talebi reddetmişti. Benim ziyaret ettiğim tarihte anılan semtteki kimi yapıların duvarları ve bazı kalıntılar görülüyordu. Kûfe gelişememiş bir kasabaydı. Belki de halkın bu semti otantik şekliyle korumak istemesi, gelişmeyi önlüyordu? Ama devlet, gelişim projeleri doğrultusunda kimi önlemler almıştı. Daha evvel de belirttiğim gibi, Hz. Ali’nin yaşamış olduğu evin her odasında ve mescidin her yerinde avuç açıp adeta dilencilik yapan hocaların varlığı, Irak için yüz karasıydı!... NECEF (NAJAF) Necef’ten sonra, İslâmın bir başka kutsal şehrine ulaşmıştık. Ama akşam olmuştu ve doğruca Necef Turist Oteline giderek 1 numaralı odasına yerleşmiştik.  Burası yeni inşaa edilen, temiz ve güzel bir oteldi.  Hemen çıkıp, Hazreti Ali’nin türbesine varmıştık ki akşam ezanı okunuyordu. Oradaki camide gelişi güzel namaz kılanlar vardı. Yani bir cemaat oluşmamıştı ve namaz kıldıran bir imam da yoktu. Oraya buraya oturmuş olan kadınların kimi dinleniyor, kimi dua ediyordu. Anıt mezarın som altından yapılmış olan parmaklıklarını öpen ve hatta yalayanlar vardı. Abdülhamit ve Nadir Şah gibi Türk hükümdarlarının armağanları göze çarpıyordu. Türkçe bilen bir hoca, bize bazı bilgiler verdiktensonra bahşiş istemiş, cebimizdeki bozuk paraları avucuna koymuştuk ki, bunları saydıktan sonra, kağıt para istemişti! Bu çirkin davranışları çok, ama çok yadırgamıştım!... Camiyi ve Hz. Ali’nin türbesini gezip gördükten ve aziz ruhuna Fatihalarımızı yolladıktan sonra, hemen karşıdaki kapalı çarşıya girmiştik. Tüm kadınlar kara çarşaflı, erkekler ise yerel giysiler içerisindeydi. Başı açık bir hanıma yabani bir hayvan görmüş gibi bakıyorlardı! Necef çarşısındaki dükkanlar küçüktü ama içleri mal doluydu. Irak menşeli malların yanında yabancı mallar da satılıyordu. Necef’te de alkollü içki satışı yasaktı. Irak yönetiminin Necef’e önem verdiği gözleniyordu. Örneğin çok sayıda modern binalar yapılmıştı. Turistik otel, sendika binaları, göze çarpanlar arasındaydı. Kentin ışıklandırılması da güzeldi. Yeni inşaa edilen binaların da geleneksel Arap mimarisine uygun olması dikkati çekiyordu. Düşünceler Ertesi gün, saat 06.00’da Necef sabahına uyanmıştık. İki gündür Kerbela, Kûfe ve Necef gibi, çok ama çok önemli kentleri dolaşmıştık. Geceyi de Hz. Ali’nin ebedi mekânının bulunduğu Necef’te geçirmiştik. Hz. Ali’nin benim kişiliğimin oluşumunda önemli payı vardı. Zira çocukluğum, onun cenk hikayelerimi okuyarak, dinleyerek geçmişti. Kimi zaman hayallerimde Düldül’e biner, elimde Zülfikâr, İslâmiyet için cenkler yapmayı hayâl ederdim. O’nun Hz. Peygambere yakınlığı, İslâmı yaymak için kelleyi koltuğa alarak, cenkler yapması, beni gururlandırırdı. Şehadeti ve evlâtlarının başına gelenler içimi yakar, yüreğimi sızlatırdı… Saat 08.05’de Necef’ten ayrılıp yola çıkmıştık. Görmemiz gereken yerleri görmek ve Irak’ı bütünüyle tanımak istiyordum. Zira salt Bağdat’ı görmekle Irak’ı tanımak olanaksızdı. Bunu şu son iki günde daha iyi anlamıştım. Örneğin Bağdat’da başı açık kadınlar bulunduğu halde, Necef’te bir tek başı açık kadın görmemiştik. Hatta tüm kadınlar kara çarşaf içindeydi. Bağdat’da içkinin envai türlüsü içildiği halde, Necef’te bu mümkün değildi. Bağdat halkının yaşamı belirli bir düzeyin üstündeydi ama Bağdat’ın kenar mahallelerinde ve taşrada yoksulluk kol geziyordu!...
Ekleme Tarihi: 04 Ağustos 2023 - Cuma

İslâm’ın Kutsal Kentleri: Kûfe ve Necef

Kerbelâ’yı ziyaret eden bir kişinin mutlaka görmesi gereken iki kent daha vardır: Kûfe ve Necef… Biz de bu iki kutsal kente giderek, o bölgede görmemiz gereken yerleri görmüş ve bilgiler almıştık.

Kerbelâ’da, büyük şairimiz Fuzuli’nin anıt mezarını da görüp, fatihamızı okuduktan sonra yola çıkmıştık. Bu kez İslâm tarihinin önemli kentlerinden olan Kûfe’ye gidiyorduk. Bize tahsis edilen otomobilin şoförü Ali Hasan radyoda Bağdat radyosunun Türkmence yayınını bulmuştu. Spiker temiz bir Türkçeyle haberleri okuyordu. Ardından Türk ve Arap müziği karışımı Türkmence şarkılar çalınmaya başlamıştı. Bu yayının her gün 4 saat sürdüğünü öğrenmiştim.

KÛFE (KUFA)

Kûfe’de doğruca Mescit El-Kûfe’ye gitmiştik. Burası İslâm dünyasındaki tüm camiler arasındaki üç muhteşem eserden biriydi. Zira Hazreti Ali burada şehit edilmişti. O’nun şehadet şerbetini içtiği yerde, Türkçe bilen bir hocadan bilgiler almıştık. Ali yerde yatan bir miskine “kalk” demiş, sonra namaza durmuştu. O yerde yatan miskin Ali’yi sırtından bıçaklamış, yüce halife yaralı bir halde, az ötedeki evine götürülmüştü. Ne yazık ki kurtarılamayıp, son nefesini vermişti.

Mescit El-Kûfe’de, Hz. Ali’nin kardeşinin oğlu Müslim Bin Akil ile şahadetinden sonra Hz. Hüseyin’in hakkını geriye alan Muhtar Bin Ubeyd El-Tekafi’nin türbeleri vardı. Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa ile birlikte Hz. Ali, İmam Cafer-i Sadık, Hz. Adem Peygamber, Cebrail Aleyhisselam, İmam Zeynel Abidin, Hz. Nuh Peygamber, Hz.Halil İbrahim’in de burada makamları bulunuyordu. Zira bu çok değerli zevat burada namaz kılmışlardı.

Mescidin duvarlarına sürülen kınaları adak adayanlarla dilek tutanların sürmüş olduklarını da oradaki hocadan öğrenmiştik.

Muhteşem mescidin içinde ve dışında bir hayli dolaştık ve ben oradan ayrılamıyordum. Hz.Ali İslâm halifesi ve bir anlamda devlet başkanı olarak burada sadece Irak’ın değil, bütün Müslümanların sorunlarının çözümü için çaba harcıyordu. O günkü devletin en yüksek makamı burasıydı.

5 yıl süreyle ikamet ettiği, kız kardeşi Safiye’nin evini de ziyaret etmiştim. Bu ev, İmam Ali’nin şehit düştüğü yere 25-30 metre mesafedeydi. Ev basık tavanlı, küçük küçük odalardan oluşan genişçe bir mekândı. Ali’nin yaralı olarak birkaç gün yattığı yer ile aziz na’şının yıkanıp kefenlendiği yerler ayrı bir özenle korunuyordu. Burada Hasan ve Hüseyin’in çalışma odaları da vardı.

Koca İslâm halifesinin 5 yıl süreyle böylesine mütevazi bir evde yaşamış olması, dünyanın ibret alacağı bir husustu. Kaldı ki, hemen bu evin bulunduğu Beytül İmaret denilen semtte varlıklı kişiler oturuyorlardı ve onlar Hz.Ali’ye en güzel evi tahsis etmişler, fakat Ali bu talebi reddetmişti. Benim ziyaret ettiğim tarihte anılan semtteki kimi yapıların duvarları ve bazı kalıntılar görülüyordu.

Kûfe gelişememiş bir kasabaydı. Belki de halkın bu semti otantik şekliyle korumak istemesi, gelişmeyi önlüyordu? Ama devlet, gelişim projeleri doğrultusunda kimi önlemler almıştı. Daha evvel de belirttiğim gibi, Hz. Ali’nin yaşamış olduğu evin her odasında ve mescidin her yerinde avuç açıp adeta dilencilik yapan hocaların varlığı, Irak için yüz karasıydı!...

NECEF (NAJAF)

Necef’ten sonra, İslâmın bir başka kutsal şehrine ulaşmıştık. Ama akşam olmuştu ve doğruca Necef Turist Oteline giderek 1 numaralı odasına yerleşmiştik.  Burası yeni inşaa edilen, temiz ve güzel bir oteldi.  Hemen çıkıp, Hazreti Ali’nin türbesine varmıştık ki akşam ezanı okunuyordu. Oradaki camide gelişi güzel namaz kılanlar vardı. Yani bir cemaat oluşmamıştı ve namaz kıldıran bir imam da yoktu. Oraya buraya oturmuş olan kadınların kimi dinleniyor, kimi dua ediyordu. Anıt mezarın som altından yapılmış olan parmaklıklarını öpen ve hatta yalayanlar vardı. Abdülhamit ve Nadir Şah gibi Türk hükümdarlarının armağanları göze çarpıyordu. Türkçe bilen bir hoca, bize bazı bilgiler verdiktensonra bahşiş istemiş, cebimizdeki bozuk paraları avucuna koymuştuk ki, bunları saydıktan sonra, kağıt para istemişti! Bu çirkin davranışları çok, ama çok yadırgamıştım!...

Camiyi ve Hz. Ali’nin türbesini gezip gördükten ve aziz ruhuna Fatihalarımızı yolladıktan sonra, hemen karşıdaki kapalı çarşıya girmiştik. Tüm kadınlar kara çarşaflı, erkekler ise yerel giysiler içerisindeydi. Başı açık bir hanıma yabani bir hayvan görmüş gibi bakıyorlardı!

Necef çarşısındaki dükkanlar küçüktü ama içleri mal doluydu. Irak menşeli malların yanında yabancı mallar da satılıyordu. Necef’te de alkollü içki satışı yasaktı.

Irak yönetiminin Necef’e önem verdiği gözleniyordu. Örneğin çok sayıda modern binalar yapılmıştı. Turistik otel, sendika binaları, göze çarpanlar arasındaydı. Kentin ışıklandırılması da güzeldi. Yeni inşaa edilen binaların da geleneksel Arap mimarisine uygun olması dikkati çekiyordu.

Düşünceler

Ertesi gün, saat 06.00’da Necef sabahına uyanmıştık. İki gündür Kerbela, Kûfe ve Necef gibi, çok ama çok önemli kentleri dolaşmıştık. Geceyi de Hz. Ali’nin ebedi mekânının bulunduğu Necef’te geçirmiştik.

Hz. Ali’nin benim kişiliğimin oluşumunda önemli payı vardı. Zira çocukluğum, onun cenk hikayelerimi okuyarak, dinleyerek geçmişti. Kimi zaman hayallerimde Düldül’e biner, elimde Zülfikâr, İslâmiyet için cenkler yapmayı hayâl ederdim. O’nun Hz. Peygambere yakınlığı, İslâmı yaymak için kelleyi koltuğa alarak, cenkler yapması, beni gururlandırırdı. Şehadeti ve evlâtlarının başına gelenler içimi yakar, yüreğimi sızlatırdı…

Saat 08.05’de Necef’ten ayrılıp yola çıkmıştık. Görmemiz gereken yerleri görmek ve Irak’ı bütünüyle tanımak istiyordum. Zira salt Bağdat’ı görmekle Irak’ı tanımak olanaksızdı. Bunu şu son iki günde daha iyi anlamıştım. Örneğin Bağdat’da başı açık kadınlar bulunduğu halde, Necef’te bir tek başı açık kadın görmemiştik. Hatta tüm kadınlar kara çarşaf içindeydi. Bağdat’da içkinin envai türlüsü içildiği halde, Necef’te bu mümkün değildi. Bağdat halkının yaşamı belirli bir düzeyin üstündeydi ama Bağdat’ın kenar mahallelerinde ve taşrada yoksulluk kol geziyordu!...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.