Dursun Erkılıç
Köşe Yazarı
Dursun Erkılıç
 

Bursa’ya Zindankapı’dan Şairlerle girdim…

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın, Bursa Mevlevihanesini görmemiz, sema ayinine katılmamız için yaptığı davete icabetin bizi zindana kapatacağını bilsem, gitsem mi / gitmesem mi diye düşünürdüm! Şaka bir yana, Bursa’nın güzelliklerini görmek için yaptığımız gezi sırasında yolumuzun “Zindankapı Müzesi”ne düşmesi iyi oldu! Bu vesile ile hem önemli tarihi bilgilere erme hem de zindana girme şansı buldum! Anlatacağım… ZİNDANKAPI MÜZESİ Bursa Büyükşehir Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Dairesi Başkanlığı’ndan Bahar ve Deniz hanımların ilettiği bilgi notu ve rehberimiz Faruk Beyin anlattığına göre, “Bursa surlarının, savunmanın güç olduğu Yerkapı düzlüğünden başlayarak, batıya doğru uzanan çift surun batı ucundaki en son alanını oluşturmaktadır. Cilimboz Deresi boyunca kayalıkların oyulması ile açılan bir yol ile ulaşılıp, Uludağ eteklerine açılan bir ara kapı konumundadır. Bu kapıyı eskiden pazara gelip giden köylülerin kullandığı bilinmektedir.” Konunun milattan önceye uzanan yanları da var ama siz Osmanlı dönemindeki tarihi belgelerde isminin “Bâb-ı Siccin” olarak geçtiğini bilin yeter… ‘Kapı’nın işi, işlevi büyük ama çevreleyen surların altındaki yer altı zindanlar yüzünden adı “Zindankapı” olmuş ve bir dönem hapishane olarak kullanılmış ama BBB, 2015 yılında başlatılan restorasyon çalışmaları sonunda, Bursa surlarının 6 kapısından biri olan Zindankapı yeniden hayat bularak müzeye dönüştürülmüş… BEN BENİ ZİNDANA KAPATINCA…   Şehri, Ahmet Hamdi Tanpınar ile kol kola girip dolaşmaya başlasanız ve; Bursa’da bir eski cami avlusu, Küçük şadırvanda şakırdıyan su; Orhan zamanından kalma bir duvar... Onunla bir yaşta ihtiyar çınar Diyerek sizi “Bursa’da Zaman”ın içine çekse çok güzel olurdu ama ben beni zindana kapatınca müthiş bir zihinsel ve duygusal gelgit yaşadım…   FARKLI ZAMAN VE ZEMİNDE NAZIM HİKMET ETKİSİ… Bugün pazar. Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar. Diyen Nazım Hikmet’ten 85 yıl sonra o ruh haline bürünmem mümkün değildi. Zaman ve zemin farklıydı… Ancak, zindandan çıkıp da avluda çay içmeye oturduğumuzda; Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak bu kadar mavi bu kadar geniş olduğuna şaşarak kımıldamadan durdum. Sonra saygıyla toprağa oturdum, dayadım sırtımı duvara. Bu anda ne düşmek dalgalara, bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım. Toprak, güneş ve ben... Bahtiyarım... Dedim... “ZİNDANDAN MEHMED'E MEKTUP” YAZMAM DA İMKANSIZDI! “Şair-ül Azam” mertebesine çıkmış üstat Necip Fazıl Kısakürek’in oradan zindana düşmesi ve “Zindandan Mehmed’e Mektup” şiiri geldi hatırıma… Evet, “Zindan iki hece…” idi ama sorular da soruları kovalıyordu: Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu? Buradan insan mı çıkar, tabut mu? Çay, zindanın büyük lüksü olmalıydı! Üstadın; “Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan! / Dakika düşelim, senelik paydan!” demesi, infaz süresini kısaltmış olamazdı ama dünden bugüne yazması zor, okuması kolay dizeler olarak gelmişti… KENDİME HADDİMİ BİLDİRDİM! Fotoğraf çekinmek için girdiğim zindanda kendime dair düşüncelerim ruhsuzdu ama bu yazıyı yazarken, peş peşe birkaç kez bakınca sırıttığımı gördüm ve suratıma ‘tu’ dedim! Çünkü zindanda görmedim, bilmiyordum, duymadım ama üstat, “fotoğrafa bir kez daha bak” deyince bir tablo oluştu karanlığın içinde: Peykeler, duvara mıhlı peykeler; Duvarda, başlardan, yağlı lekeler, Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler... Duvar, katil duvar, yolumu biçtin! Kanla dolu sünger... Beynimi içtin! *** Bursa, zindana girilesi değil gezilip görülesi şehir… *** ZİNDANKAPI MÜZESİNİN ÇATISINDAN BURSA… Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Zindankapı Müzesi'nden ilgisini hiç eksik etmiyor...
Ekleme Tarihi: 04 Aralık 2023 - Pazartesi

Bursa’ya Zindankapı’dan Şairlerle girdim…

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın, Bursa Mevlevihanesini görmemiz, sema ayinine katılmamız için yaptığı davete icabetin bizi zindana kapatacağını bilsem, gitsem mi / gitmesem mi diye düşünürdüm!

Şaka bir yana, Bursa’nın güzelliklerini görmek için yaptığımız gezi sırasında yolumuzun “Zindankapı Müzesi”ne düşmesi iyi oldu! Bu vesile ile hem önemli tarihi bilgilere erme hem de zindana girme şansı buldum! Anlatacağım…

ZİNDANKAPI MÜZESİ

Bursa Büyükşehir Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Dairesi Başkanlığı’ndan Bahar ve Deniz hanımların ilettiği bilgi notu ve rehberimiz Faruk Beyin anlattığına göre, “Bursa surlarının, savunmanın güç olduğu Yerkapı düzlüğünden başlayarak, batıya doğru uzanan çift surun batı ucundaki en son alanını oluşturmaktadır. Cilimboz Deresi boyunca kayalıkların oyulması ile açılan bir yol ile ulaşılıp, Uludağ eteklerine açılan bir ara kapı konumundadır. Bu kapıyı eskiden pazara gelip giden köylülerin kullandığı bilinmektedir.”

Konunun milattan önceye uzanan yanları da var ama siz Osmanlı dönemindeki tarihi belgelerde isminin “Bâb-ı Siccin” olarak geçtiğini bilin yeter…

‘Kapı’nın işi, işlevi büyük ama çevreleyen surların altındaki yer altı zindanlar yüzünden adı “Zindankapı” olmuş ve bir dönem hapishane olarak kullanılmış ama BBB, 2015 yılında başlatılan restorasyon çalışmaları sonunda, Bursa surlarının 6 kapısından biri olan Zindankapı yeniden hayat bularak müzeye dönüştürülmüş…

BEN BENİ ZİNDANA KAPATINCA…

 

Şehri, Ahmet Hamdi Tanpınar ile kol kola girip dolaşmaya başlasanız ve;

Bursa’da bir eski cami avlusu,
Küçük şadırvanda şakırdıyan su;
Orhan zamanından kalma bir duvar...
Onunla bir yaşta ihtiyar çınar

Diyerek sizi “Bursa’da Zaman”ın içine çekse çok güzel olurdu ama ben beni zindana kapatınca müthiş bir zihinsel ve duygusal gelgit yaşadım…

 

FARKLI ZAMAN VE ZEMİNDE NAZIM HİKMET ETKİSİ…

Bugün pazar.
Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.

Diyen Nazım Hikmet’ten 85 yıl sonra o ruh haline bürünmem mümkün değildi. Zaman ve zemin farklıydı…

Ancak, zindandan çıkıp da avluda çay içmeye oturduğumuzda;

Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldamadan durdum.
Sonra saygıyla toprağa oturdum,
dayadım sırtımı duvara.
Bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Toprak, güneş ve ben...
Bahtiyarım...

Dedim...

“ZİNDANDAN MEHMED'E MEKTUP” YAZMAM DA İMKANSIZDI!

“Şair-ül Azam” mertebesine çıkmış üstat Necip Fazıl Kısakürek’in oradan zindana düşmesi ve “Zindandan Mehmed’e Mektup” şiiri geldi hatırıma…

Evet, “Zindan iki hece…” idi ama sorular da soruları kovalıyordu:

Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?
Buradan insan mı çıkar, tabut mu?

Çay, zindanın büyük lüksü olmalıydı! Üstadın; “Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan! / Dakika düşelim, senelik paydan!” demesi, infaz süresini kısaltmış olamazdı ama dünden bugüne yazması zor, okuması kolay dizeler olarak gelmişti…

KENDİME HADDİMİ BİLDİRDİM!

Fotoğraf çekinmek için girdiğim zindanda kendime dair düşüncelerim ruhsuzdu ama bu yazıyı yazarken, peş peşe birkaç kez bakınca sırıttığımı gördüm ve suratıma ‘tu’ dedim!

Çünkü zindanda görmedim, bilmiyordum, duymadım ama üstat, “fotoğrafa bir kez daha bak” deyince bir tablo oluştu karanlığın içinde:

Peykeler, duvara mıhlı peykeler;
Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,
Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler...
Duvar, katil duvar, yolumu biçtin!
Kanla dolu sünger... Beynimi içtin!

***

Bursa, zindana girilesi değil gezilip görülesi şehir…

***

ZİNDANKAPI MÜZESİNİN ÇATISINDAN BURSA…

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Zindankapı Müzesi'nden ilgisini hiç eksik etmiyor...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.