Dursun Erkılıç
Köşe Yazarı
Dursun Erkılıç
 

24 yıl önceki bir yazım: “Uğur Mumcu’yu PKK / MOSSAD öldürdü”!

Geçtiğimiz haftanın hatırlanması gereken en çarpıcı tarihi olaylarından biri 24 Ocak tarihinde ve fakat ayrı yıllarda iki önemli ismin gazeteci Uğur Mumcu ile Diyarbakır Emniyet Müdürü iken düzenlenen bir suikast sonucu aramızdan ayrılan Gaffar Okkan’ın katledilişlerinin yıldönümüydü. Şehit edilmeleri kadar can yakan bir husus da bu alçaklıkların faillerinin ‘meçhul’ kalmasıdır… Türkiye’de İşlenmiş yüzlerce ‘faili meçhul’ cinayet olayı bulunsa da, bunca cinayetin failinin ‘meçhul’ olması pek mantıklı gelmiyor. Bu sınıfa giren kan kokulu hadiselerin failleri bir karanlığın içinde gizleniyor olsa da devlet denen hantal fakat kolu her yere uzanan devin gözünden kaçması, elinden kurtulması zordur. Yine de; pek çoğu ‘tarihi’ mahiyet kazanmış ‘faili meçhul’ cinayet vardır.   İŞTE BUNLARDAN BAZILARI   -Sabahattin Ali’nin öldürülmesi (2 Nisan 1948) -Turan Emeksiz’in ölümü (28 Nisan 1960) -Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz’ün öldürülmesi (24 Mart 1978) -Hamit Fendoğlu’nun öldürülmesi (17 Nisan 1978) -Abdi İpekçi’nin öldürülmesi (1 Şubat 1979) -Gün Sazak’ın öldürülmesi (27 Mayıs 1980) -Nihat Erim’in öldürülmesi (19 Temmuz 1980) -Muammer Aksoy’un öldürülmesi (1 Şubat 1990) -Çetin Emeç’in öldürülmesi (7 Mart 1990) -Bahriye Üçok’un öldürülmesi (6 Ekim 1990) -Ahmet Taner Kışlalı’nın öldürülmesi (21 Ekim 1999) -Gaffar Okkan’ın şehit edilmesi (24 Ocak 2001) -Necip Hablemitoğlu’nun öldürülmesi (18 Aralık 2002) -Hrant Dink’in öldürülmesi (19 Ocak 2007) Yüzlerce ‘faili meçhul’ arasından seçtiğimiz bu cinayetlerden başka içinde asker, polis, akademisyen, hukukçu, gazeteci ve daha birçok meslekten insanın öldürülmesi söz konusu. 24 Ocak 1993’te katledilen bu isimlerden biri de araştırmacı / gazeteci Uğur Mumcu’dur.   24 ŞUBAT 1999 TARİHLİ HABERİM   Türkiye gazetesinde çalışırken pek çok araştırma, inceleme yazısına ve yazı dizilerine imza atmıştım. Bunun dışında Yeni Düşünce Dergisi başta olmak üzere yerel ve yaygın gazeteler için de haber yazmışlığım, yazı dizileri hazırlamışlığım vardı. Bilgisayarımdaki word dosyasının kayıt tarihi 24 Şubat 1999 olan yani Uğur Mumcu’nun katledilmesinden 6 yıl sonra Türkiye Gazetesi için hazırladığım ve dönemin Ankara Haber Müdürü Orhan Karadaş (Bugün RTÜK Başkan Vekili) ile Yardımcısı ve Haber Koordinatörü (Bugün Türkiye Gazetesi Ankara Temsilcisi) Akif Bülbül’ün onayı ile İstanbul’a gönderilen haber aynen şöyleydi:   MUMCU CİNAYETİ AYDINLANACAK MI?   Türkiye’de toplumsal ve siyasi istikrarı bozmaya yönelik cinayetlerden biri olan, Uğur Mumcu’nun öldürülmesinin üzerindeki esrar perdesi kalkacak mı? 6 yıl önce, 24 Ocak 1993’te arabasına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu hayatını kaybeden gazeteci-yazar Uğur Mumcu’nun öldürülmesindeki sis perdesinin, terörist başı Abdullah Öcalan’ın itirafları sonucu aydınlığa kavuşması bekleniyor. Cinayetin ardından yapılan yorumlarda; “Derin Devlet”ten, silah ve uyuşturucu kaçakçılarına, radikal İslamcı terör örgütlerinden bazı devletlerin gizli servislerine kadar pek çok kişi ve kuruluş sorumlu tutulmasına rağmen, sonuç alıcı hiçbir gelişme sağlanamamıştı.   CEYHAN MUMCU’YA GÖRE; PKK   Geçen yıl Aralık ayında Kanal 7’deki Haber programına katılan Uğur Mumcu’nun avukat kardeşi Ceyhan Mumcu, Hakan Altan’ın sorularını cevaplandırırken abisinin PKK tarafından öldürüldüğünü söylemişti. Ceyhan Mumcu, “Yani Uğur Mumcu’nun PKK tarafından öldürüldüğünü söyleyebilir miyiz?” sorusuna; “Tabii! Tabii! Şimdi bütün bulgular ve araştırmalar zaten bu yolda” diyordu. Başta Yunanistan ve Suriye olmak üzere, kendilerine yardım ve yataklık eden herkes hakkında önemli açıklamalarda bulunan Öcalan’ın, Mumcu’nun öldürülmesi konusunda da konuşması halinde, cinayeti kimlerin işlediği 6 yıl sonra aydınlanmış olacak. (NOT: Ceyhan Mumcu daha sonra yaptığı birçok açıklamada ise “PKK-MOSSAD bağlantısını ortaya çıkaran ağabeyimi MOSSAD öldürdü” diye konuşmuştu. MOSSAD’ın adını ansa da merkeze PKK’yı oturtmuştu. Ceyhan Mumcu ayrıca TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı hakkında çarpıcı bir iddiada bulunmuş, "Şebnem Korur Fincancı, Uğur Mumcu suikastının sanıkları için sahte rapor düzenledi. Bu hanımın ilk şöhret olduğu olay Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok cinayetlerinde sanıkları görmeden, muayene etmeden daha duruşma başlamadan önce bunlar işkenceye uğramıştır ifadeleri geçersizdir diye bir adli rapor verdi. Biz bunları 1 yıl süreyle tedavi edelim, 1 yıl sonra ifadeleri alınsın diye bir rapor verdi."demişti. - www.trthaber.com-) Yeniden yazıma dönecek olursak;   MUMCU’NUN KALEMİNDEN ÖCALAN   Cumhuriyet Gazetesi’nin 9 Haziran 1992 tarihli sayısındaki başyazısında, 12 Mart dönemindeki Abdullah Öcalan’ı anlatan Uğur Mumcu, bildiri dağıtmak ve korsan gösterilere katılmak suçundan yargılandığı sıkıyönetim mahkemelerinin verdiği kararlara dikkat çekiyordu. Mumcu’nun Öcalan hakkında, bir anlamda “Devletin adamı” veya “MİT elemanı” iması taşıyan cümleleri şöyle: “(...)12 Mart adaleti, hiç kimseye, Öcalan’a olduğu kadar özenli ve sevecen davranmamıştır. 12 Mart döneminde Maliye Bakanlığı’ndan burs alan SBF öğrencisi, ‘tapu teknisyeni’ Öcalan’ın, anlaşılıyor ki, o günlerde TC ile arası hiçbir eylemci solcu öğrencinin olamayacağı kadar iyidir.”   KARISI KESİRE’NİN DURUMU   Önce Mahir Çayan’ın, daha sonra Doğu Perinçek’in peşinden giden Abdullah Öcalan’ın, PKK’yı kurma çalışmalarına arkadaşları ile gittiği Ankara’nın mesire yerlerinden Çubuk Barajı’nda başladığını, “Kürt Dosyası” adlı kitabında belirten Uğur Mumcu’nun çizdiği Öcalan portresi, bölücü başı ve PKK’lıları kızdırmıştı. Çubuk Barajı ve Dikmen semtindeki toplantılarda Öcalan’ın “parti kurmak ve gerilla yöntemleri ile ayaklanma hazırlamak” fikrini olgunlaştırdığına dikkat çeken Mumcu, Öcalan’ın evlendiği Kesire Yıldırım’ı da şöyle anlatıyor: “Abdullah Öcalan, bu günlerde Gazi Üniversitesi’ne bağlı Basın Yayın Yüksek Okulu öğrencisi Kesire Öcalan ile 24 Mayıs 1978 günü Ankara Gençlik Parkı Nikah Salonu’nda evlendi. (...) Aile Alevi kökenliydi. Ancak Kürt değildi. (...) O günlerde Abdullah Öcalan’ı en çok etkileyen kişi, ne yakın arkadaşı İsmet Ateş, ne Cemil Bayık, ne başkası, hiç şüphe yok, karısı Kesire’ydi. Kesire, nasıl bir aileden geliyordu? Kimdir Kesire? Kesire Yıldırım, Kürt yazarlarca “Dersim katili” olarak adlandırılan Korgeneral Abdullah Alpdoğan ile Dersim ayaklanması sırasında ve sonra sık sık görüşen ve çevresinde “Devlet yanlısı ve CHP’li” tanınan Ali Yıldırım’ın kızıydı. Ali Yıldırım’ın 1. Umumi Müfettiş İbrahim Tali Bey ile General Alpdoğan’a zaman zaman raporlar verdiği ileri sürülürdü.” Uğur Mumcu’nun bu ve benzeri cümleleri ile kendisi ve Kesire’nin ailesinin geçmişi hakkında verdiği bilgiler, PKK’lıları ve örgütün başı Öcalan’ı kızdırmıştı. Abdullah Öcalan’ın kişiliği ve ilişkileri hakkında ilginç değerlendirmeler yapan Uğur Mumcu hakkında Öcalan’ın “ölüm emri” vermiş olması mümkün. Bunun doğru olup olmadığı yine Öcalan’ın kendisinin yapacağı açıklamalarla aydınlığa kavuşacak.   BU CANİYET AYDINLATILABİLİR Mİ?   Evet,  24 Şubat 1999 tarihli haberim böyleydi. Ancak ne vurguladığım yönde ne de başka açılardan bir gelişme olmayınca, Uğur Mumcu’nun katledilmesi de ‘faili meçhul’ listesindeki yerini korudu! Bundan sonra bir gelişme olabilir, ülkemiz bu ayıptan kurtulabilir mi? Burası Türkiye, olmaz olmaz ancak bir mucize gerekiyor…
Ekleme Tarihi: 31 Ocak 2023 - Salı

24 yıl önceki bir yazım: “Uğur Mumcu’yu PKK / MOSSAD öldürdü”!

Geçtiğimiz haftanın hatırlanması gereken en çarpıcı tarihi olaylarından biri 24 Ocak tarihinde ve fakat ayrı yıllarda iki önemli ismin gazeteci Uğur Mumcu ile Diyarbakır Emniyet Müdürü iken düzenlenen bir suikast sonucu aramızdan ayrılan Gaffar Okkan’ın katledilişlerinin yıldönümüydü. Şehit edilmeleri kadar can yakan bir husus da bu alçaklıkların faillerinin ‘meçhul’ kalmasıdır…

Türkiye’de İşlenmiş yüzlerce ‘faili meçhul’ cinayet olayı bulunsa da, bunca cinayetin failinin ‘meçhul’ olması pek mantıklı gelmiyor.

Bu sınıfa giren kan kokulu hadiselerin failleri bir karanlığın içinde gizleniyor olsa da devlet denen hantal fakat kolu her yere uzanan devin gözünden kaçması, elinden kurtulması zordur.

Yine de; pek çoğu ‘tarihi’ mahiyet kazanmış ‘faili meçhul’ cinayet vardır.

 

İŞTE BUNLARDAN BAZILARI

 

-Sabahattin Ali’nin öldürülmesi (2 Nisan 1948)

-Turan Emeksiz’in ölümü (28 Nisan 1960)

-Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz’ün öldürülmesi (24 Mart 1978)

-Hamit Fendoğlu’nun öldürülmesi (17 Nisan 1978)

-Abdi İpekçi’nin öldürülmesi (1 Şubat 1979)

-Gün Sazak’ın öldürülmesi (27 Mayıs 1980)

-Nihat Erim’in öldürülmesi (19 Temmuz 1980)

-Muammer Aksoy’un öldürülmesi (1 Şubat 1990)

-Çetin Emeç’in öldürülmesi (7 Mart 1990)

-Bahriye Üçok’un öldürülmesi (6 Ekim 1990)

-Ahmet Taner Kışlalı’nın öldürülmesi (21 Ekim 1999)

-Gaffar Okkan’ın şehit edilmesi (24 Ocak 2001)

-Necip Hablemitoğlu’nun öldürülmesi (18 Aralık 2002)

-Hrant Dink’in öldürülmesi (19 Ocak 2007)

Yüzlerce ‘faili meçhul’ arasından seçtiğimiz bu cinayetlerden başka içinde asker, polis, akademisyen, hukukçu, gazeteci ve daha birçok meslekten insanın öldürülmesi söz konusu.

24 Ocak 1993’te katledilen bu isimlerden biri de araştırmacı / gazeteci Uğur Mumcu’dur.

 

24 ŞUBAT 1999 TARİHLİ HABERİM

 

Türkiye gazetesinde çalışırken pek çok araştırma, inceleme yazısına ve yazı dizilerine imza atmıştım. Bunun dışında Yeni Düşünce Dergisi başta olmak üzere yerel ve yaygın gazeteler için de haber yazmışlığım, yazı dizileri hazırlamışlığım vardı.

Bilgisayarımdaki word dosyasının kayıt tarihi 24 Şubat 1999 olan yani Uğur Mumcu’nun katledilmesinden 6 yıl sonra Türkiye Gazetesi için hazırladığım ve dönemin Ankara Haber Müdürü Orhan Karadaş (Bugün RTÜK Başkan Vekili) ile Yardımcısı ve Haber Koordinatörü (Bugün Türkiye Gazetesi Ankara Temsilcisi) Akif Bülbül’ün onayı ile İstanbul’a gönderilen haber aynen şöyleydi:

 

MUMCU CİNAYETİ AYDINLANACAK MI?

 

Türkiye’de toplumsal ve siyasi istikrarı bozmaya yönelik cinayetlerden biri olan, Uğur Mumcu’nun öldürülmesinin üzerindeki esrar perdesi kalkacak mı?

6 yıl önce, 24 Ocak 1993’te arabasına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu hayatını kaybeden gazeteci-yazar Uğur Mumcu’nun öldürülmesindeki sis perdesinin, terörist başı Abdullah Öcalan’ın itirafları sonucu aydınlığa kavuşması bekleniyor. Cinayetin ardından yapılan yorumlarda; “Derin Devlet”ten, silah ve uyuşturucu kaçakçılarına, radikal İslamcı terör örgütlerinden bazı devletlerin gizli servislerine kadar pek çok kişi ve kuruluş sorumlu tutulmasına rağmen, sonuç alıcı hiçbir gelişme sağlanamamıştı.

 

CEYHAN MUMCU’YA GÖRE; PKK

 

Geçen yıl Aralık ayında Kanal 7’deki Haber programına katılan Uğur Mumcu’nun avukat kardeşi Ceyhan Mumcu, Hakan Altan’ın sorularını cevaplandırırken abisinin PKK tarafından öldürüldüğünü söylemişti. Ceyhan Mumcu, “Yani Uğur Mumcu’nun PKK tarafından öldürüldüğünü söyleyebilir miyiz?” sorusuna; “Tabii! Tabii! Şimdi bütün bulgular ve araştırmalar zaten bu yolda” diyordu. Başta Yunanistan ve Suriye olmak üzere, kendilerine yardım ve yataklık eden herkes hakkında önemli açıklamalarda bulunan Öcalan’ın, Mumcu’nun öldürülmesi konusunda da konuşması halinde, cinayeti kimlerin işlediği 6 yıl sonra aydınlanmış olacak.

(NOT: Ceyhan Mumcu daha sonra yaptığı birçok açıklamada ise “PKK-MOSSAD bağlantısını ortaya çıkaran ağabeyimi MOSSAD öldürdü” diye konuşmuştu. MOSSAD’ın adını ansa da merkeze PKK’yı oturtmuştu. Ceyhan Mumcu ayrıca TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı hakkında çarpıcı bir iddiada bulunmuş, "Şebnem Korur Fincancı, Uğur Mumcu suikastının sanıkları için sahte rapor düzenledi. Bu hanımın ilk şöhret olduğu olay Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok cinayetlerinde sanıkları görmeden, muayene etmeden daha duruşma başlamadan önce bunlar işkenceye uğramıştır ifadeleri geçersizdir diye bir adli rapor verdi. Biz bunları 1 yıl süreyle tedavi edelim, 1 yıl sonra ifadeleri alınsın diye bir rapor verdi."demişti. - www.trthaber.com-)

Yeniden yazıma dönecek olursak;

 

MUMCU’NUN KALEMİNDEN ÖCALAN

 

Cumhuriyet Gazetesi’nin 9 Haziran 1992 tarihli sayısındaki başyazısında, 12 Mart dönemindeki Abdullah Öcalan’ı anlatan Uğur Mumcu, bildiri dağıtmak ve korsan gösterilere katılmak suçundan yargılandığı sıkıyönetim mahkemelerinin verdiği kararlara dikkat çekiyordu.

Mumcu’nun Öcalan hakkında, bir anlamda “Devletin adamı” veya “MİT elemanı” iması taşıyan cümleleri şöyle:

“(...)12 Mart adaleti, hiç kimseye, Öcalan’a olduğu kadar özenli ve sevecen davranmamıştır.

12 Mart döneminde Maliye Bakanlığı’ndan burs alan SBF öğrencisi, ‘tapu teknisyeni’ Öcalan’ın, anlaşılıyor ki, o günlerde TC ile arası hiçbir eylemci solcu öğrencinin olamayacağı kadar iyidir.”

 

KARISI KESİRE’NİN DURUMU

 

Önce Mahir Çayan’ın, daha sonra Doğu Perinçek’in peşinden giden Abdullah Öcalan’ın, PKK’yı kurma çalışmalarına arkadaşları ile gittiği Ankara’nın mesire yerlerinden Çubuk Barajı’nda başladığını, “Kürt Dosyası” adlı kitabında belirten Uğur Mumcu’nun çizdiği Öcalan portresi, bölücü başı ve PKK’lıları kızdırmıştı. Çubuk Barajı ve Dikmen semtindeki toplantılarda Öcalan’ın “parti kurmak ve gerilla yöntemleri ile ayaklanma hazırlamak” fikrini olgunlaştırdığına dikkat çeken Mumcu, Öcalan’ın evlendiği Kesire Yıldırım’ı da şöyle anlatıyor:

“Abdullah Öcalan, bu günlerde Gazi Üniversitesi’ne bağlı Basın Yayın Yüksek Okulu öğrencisi Kesire Öcalan ile 24 Mayıs 1978 günü Ankara Gençlik Parkı Nikah Salonu’nda evlendi.

(...)

Aile Alevi kökenliydi. Ancak Kürt değildi.

(...)

O günlerde Abdullah Öcalan’ı en çok etkileyen kişi, ne yakın arkadaşı İsmet Ateş, ne Cemil Bayık, ne başkası, hiç şüphe yok, karısı Kesire’ydi.

Kesire, nasıl bir aileden geliyordu? Kimdir Kesire?

Kesire Yıldırım, Kürt yazarlarca “Dersim katili” olarak adlandırılan Korgeneral Abdullah Alpdoğan ile Dersim ayaklanması sırasında ve sonra sık sık görüşen ve çevresinde “Devlet yanlısı ve CHP’li” tanınan Ali Yıldırım’ın kızıydı.

Ali Yıldırım’ın 1. Umumi Müfettiş İbrahim Tali Bey ile General Alpdoğan’a zaman zaman raporlar verdiği ileri sürülürdü.”

Uğur Mumcu’nun bu ve benzeri cümleleri ile kendisi ve Kesire’nin ailesinin geçmişi hakkında verdiği bilgiler, PKK’lıları ve örgütün başı Öcalan’ı kızdırmıştı. Abdullah Öcalan’ın kişiliği ve ilişkileri hakkında ilginç değerlendirmeler yapan Uğur Mumcu hakkında Öcalan’ın “ölüm emri” vermiş olması mümkün. Bunun doğru olup olmadığı yine Öcalan’ın kendisinin yapacağı açıklamalarla aydınlığa kavuşacak.

 

BU CANİYET AYDINLATILABİLİR Mİ?

 

Evet,  24 Şubat 1999 tarihli haberim böyleydi. Ancak ne vurguladığım yönde ne de başka açılardan bir gelişme olmayınca, Uğur Mumcu’nun katledilmesi de ‘faili meçhul’ listesindeki yerini korudu!

Bundan sonra bir gelişme olabilir, ülkemiz bu ayıptan kurtulabilir mi? Burası Türkiye, olmaz olmaz ancak bir mucize gerekiyor…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.