Ahmet Tek
Köşe Yazarı
Ahmet Tek
 

Böyle Köpek mi Olur?

[simple-author-box] Bir kentin kültürel zenginliği ve estetik gelişmişliği ev sahipliği yaptığı sanatçılarla ilişkilidir. Sanatçının yaşadığı kenti geliştirip güzelleştirmek gibi sihirli gücü vardır. Ankara bu yönüyle şanslıdır. Çünkü birçok sanat dalının seçkin temsilcileri Başkent’te yaşamaktadır. Yalçın Gökçebağ, günümüz ressamları arasında ilk akla gelenlerdendir ve Ankara’nın gözbebeği sanatçısıdır. Hocaların hocası M. Zahit Büyükişliyen’e göre, Gökçebağ, “Anadolu Düşlerinin Ressamı”dır. Yalçın Gökçebağ’ın resmini ilk kez ne zaman ve nerede gördüğümü hatırlamıyorum. Herhalde 40 yılı geçmiştir. Öyle farklı, etkileyici ve görsel hafızaya nakşeden renk ve çizgiler görmüş olmalıyım ki, eserlerine vurulmuştum. Bugün binlerce benzer resim arasından Gökçebağ’a ait eseri diğerlerinden ayırt edebilirim. Öyle kalıcı iz bırakmış. Pandemi yasakları öncesi son gezdiğim sergi, Ulus’taki Türkiye İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi’nin Resim Sanat Galerisi’ndeydi. Hem de Yalçın Gökçebağ’ın çeşitli koleksiyonlardan seçilmiş resimlerinden bir seçkiydi. Sergi salonunda gerçekten bozkır esintisi, bozkır kokusu, bozkır renkleri ve bozkır insanları vardı. Güneşin kızıllığı, hasat sonrasının sarı sıcağı, ağaçların yeşilliği, çeşmelerden akan soğuk sular, alın teri döken kadınlı erkekli çiftçiler, Anadolu’nun bu görüntülerine özlem duyan sanat düşkünlerine ‘merhaba’ diyorlardı. Bir vakit kaldığım ve içimi huzurla dolduran salondan, elimde sergi kataloğu ile ayrıldım. Geçenlerde TRT 2’de, karşıma Yalçın Gökçebağ röportajı çıkmaz mı? Sanatçının sanat yolculuğuna ilişkin konuşulanları kulak kesilerek dinledim. Gökçebağ, bir anısını anlattı: Bir köy resmi yaptığı sırada bir genç henüz bitmemiş bu resmi almak ister. Gökçebağ, “Tamamlayım, o zaman alın” der. Resmi bitirir, müşteri olan genci arar, eseri alabileceğini söyler. Genç, resmi almaya babasının geleceğini belirtir. Baba bir iş adamıdır. Resmi çok beğenir. “Tıpkı köyüme benzemiş” diyerek, Gökçebağ’a iltifatlarda bulunur. Ama bir itirazı olur. Resimdeki köpeği gösterip “Bu köpek olmamış. Böyle köpek mi olur? Bu köpeği değiştir” der. Ressam şaşırır, yeni bir köpek çizemeyeceğini söyler. İş adamı, resimdeki köpeğin “gâvur köpeği” olduğunu, Türkiye’de böyle köpek görmediğini söyler. Yalçın Gökçebağ, Ankara’da yaşayan iş adamına memleketini sorar ve Sivas yanıtını alır. Elbette farkına varmıştır. Müşterinin köpek algısı Kangal ırkından başkası değildir. Ressam resimdeki köpeği değiştirmez ve eserini bu kişiye satmaz. Oysa o köpek, Gökçebağ’ın Denizli’nin bir köyündeki evlerinde çocukluğunda kendi baktığı köpeğidir. Bunları dinlerken “Kargadan başka kuş tanımam” deyimini hatırladım.  İçimden “çevremizde ne çok ‘kargadan başka kuş tanımayan’ insan var” diye söylendim. “Kargadan başka kuş tanımam” sözünün, katılığı, donmuşluğu, yozluğu, yobazlığı ve hödüklüğü çağrıştırdığını düşündüm. Kargadan başka kuş, kangaldan başka köpek de vardır. İyi ki vardır. Tuvallerdeki renk çeşitliliği gibi. Unutmayalım, günümüzde kentleri ve ülkeleri farklılıkları çekici kılıyor. Son sözü Aşık Veysel’e bırakalım: Kim okurdu kim yazardı Bu düğümü kim çözerdi Koyun kurt ile gezerdi Fikir başka başkolmasa
Ekleme Tarihi: 16 Aralık 2020 - Çarşamba

Böyle Köpek mi Olur?

[simple-author-box]

Bir kentin kültürel zenginliği ve estetik gelişmişliği ev sahipliği yaptığı sanatçılarla ilişkilidir. Sanatçının yaşadığı kenti geliştirip güzelleştirmek gibi sihirli gücü vardır. Ankara bu yönüyle şanslıdır. Çünkü birçok sanat dalının seçkin temsilcileri Başkent’te yaşamaktadır.

Yalçın Gökçebağ, günümüz ressamları arasında ilk akla gelenlerdendir ve Ankara’nın gözbebeği sanatçısıdır. Hocaların hocası M. Zahit Büyükişliyen’e göre, Gökçebağ, “Anadolu Düşlerinin Ressamı”dır.

Yalçın Gökçebağ’ın resmini ilk kez ne zaman ve nerede gördüğümü hatırlamıyorum. Herhalde 40 yılı geçmiştir. Öyle farklı, etkileyici ve görsel hafızaya nakşeden renk ve çizgiler görmüş olmalıyım ki, eserlerine vurulmuştum. Bugün binlerce benzer resim arasından Gökçebağ’a ait eseri diğerlerinden ayırt edebilirim. Öyle kalıcı iz bırakmış.

Pandemi yasakları öncesi son gezdiğim sergi, Ulus’taki Türkiye İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi’nin Resim Sanat Galerisi’ndeydi. Hem de Yalçın Gökçebağ’ın çeşitli koleksiyonlardan seçilmiş resimlerinden bir seçkiydi.

Sergi salonunda gerçekten bozkır esintisi, bozkır kokusu, bozkır renkleri ve bozkır insanları vardı. Güneşin kızıllığı, hasat sonrasının sarı sıcağı, ağaçların yeşilliği, çeşmelerden akan soğuk sular, alın teri döken kadınlı erkekli çiftçiler, Anadolu’nun bu görüntülerine özlem duyan sanat düşkünlerine ‘merhaba’ diyorlardı.

Bir vakit kaldığım ve içimi huzurla dolduran salondan, elimde sergi kataloğu ile ayrıldım.

Geçenlerde TRT 2’de, karşıma Yalçın Gökçebağ röportajı çıkmaz mı? Sanatçının sanat yolculuğuna ilişkin konuşulanları kulak kesilerek dinledim.

Gökçebağ, bir anısını anlattı:

Bir köy resmi yaptığı sırada bir genç henüz bitmemiş bu resmi almak ister. Gökçebağ, “Tamamlayım, o zaman alın” der.

Resmi bitirir, müşteri olan genci arar, eseri alabileceğini söyler. Genç, resmi almaya babasının geleceğini belirtir. Baba bir iş adamıdır. Resmi çok beğenir. “Tıpkı köyüme benzemiş” diyerek, Gökçebağ’a iltifatlarda bulunur. Ama bir itirazı olur. Resimdeki köpeği gösterip “Bu köpek olmamış. Böyle köpek mi olur? Bu köpeği değiştir” der.

Ressam şaşırır, yeni bir köpek çizemeyeceğini söyler. İş adamı, resimdeki köpeğin “gâvur köpeği” olduğunu, Türkiye’de böyle köpek görmediğini söyler.

Yalçın Gökçebağ, Ankara’da yaşayan iş adamına memleketini sorar ve Sivas yanıtını alır. Elbette farkına varmıştır. Müşterinin köpek algısı Kangal ırkından başkası değildir.

Ressam resimdeki köpeği değiştirmez ve eserini bu kişiye satmaz. Oysa o köpek, Gökçebağ’ın Denizli’nin bir köyündeki evlerinde çocukluğunda kendi baktığı köpeğidir.

Bunları dinlerken “Kargadan başka kuş tanımam” deyimini hatırladım.  İçimden “çevremizde ne çok ‘kargadan başka kuş tanımayan’ insan var” diye söylendim.

“Kargadan başka kuş tanımam” sözünün, katılığı, donmuşluğu, yozluğu, yobazlığı ve hödüklüğü çağrıştırdığını düşündüm.

Kargadan başka kuş, kangaldan başka köpek de vardır. İyi ki vardır. Tuvallerdeki renk çeşitliliği gibi. Unutmayalım, günümüzde kentleri ve ülkeleri farklılıkları çekici kılıyor.

Son sözü Aşık Veysel’e bırakalım:

Kim okurdu kim yazardı Bu düğümü kim çözerdi Koyun kurt ile gezerdi Fikir başka başkolmasa

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.