Kurallar...

Yerel 18.06.2022 - 09:35, Güncelleme: 18.06.2022 - 09:35
 

Kurallar...

Hayatımızı daha düzenli yaşayabilmek için yazılı olan veya olmayan çeşitli kurallar konulmuştur. Çiçekleri koparmayın, çimlere basmayın, plajda ücretsiz tuvalet yok ama siz yine de denize yapmayın gibi. Kuralların boşu boşuna konulmadığının farkında olan biri olarak, çocuklarıma bu konuda ciddi tavsiyelerde bulunmuştum vakti zamanında.
Yaşım otuz beşe geldiğinde çocuklarımın yaş aralığı en küçük beş, en büyük on beş, ortanca on bir şeklindeydi. Hepsinin oyun çağı olduğu için akşamüzerleri sokakta oyunu bırakmazlar, illâ ki seslenmek gerekirdi. Bu duruma bir darbe tadında olmasa da muhtıra kıvamında müdahale etmem gerektiğini düşünüp uygulamaya koyuldum. En ciddi tavrımı takınıp başladım konuşmaya. “Yaşantımızın her aşamasında bazı kurallar vardır ve uyulmalıdır. Örnek verecek olursak, akşam yemeği vaktinin geldiğini bildiğiniz halde sokakta oynadığınız oyunu bırakmayıp, yemek saati kuralına uymuyorsunuz. Demek ki neymiş? Zamanında evde olmak ihmal edilmeyecek bir kuralmış” dedim. En küçük ve ortanca olan önlerine bakarken en büyük olan fıldır fıldır gözlerle yüzüme bakıyordu. Hah! şimdi bir şey gelecek derken, geldi. “Baba senin de bazen yemek saatinden sonra geldiğin oluyor ona ne diyeceğiz” dedi. Rakip takımın golcüsü ile karşı karşıya kalmış kaleci durumundaydım ve bu gollük şutu karşılamam gerekiyordu. Allah’tan Demirel kuşağında yetişmiş biriydim ve hamlemi yaptım. “Evimizin anayasasında yazılı olan ve değişmesi teklif dahi edilemeyen ilk iki maddesini hatırlatayım. 1. Babalar her zaman haklıdır. 2. Babaların haksız olduğu durumlarda birinci madde geçerlidir.” dedim. Ben büyük bir laf etmiş çakma ulema edasıyla sözlerimin etkisini görmek için onları süzerken, büyük çocuğumun bana bakışları hiç de ikna olmuşa benzemiyordu ama verecek cevabı da yoktu. Cevap vermiş olsa ev anayasasına muhalefet etmekten hakkında işlem yapılması söz konusu olduğunu bilecek kadar akıllı idi. Allah’tan bir devlet büyüğünün “Anayasa bir defa delinmekle bir şey olmaz” dediğini henüz bilmiyordu. İşte o günler, her aile babasının kurallarını aile anayasasına çevirdiği ve yeni bir maddeye acil ihtiyaç duyulduğu zaman, kanun hükmünde kararname hazırlayıp aile meclisine sunmadan yürürlüğe koyduğu günlerdi. Bir baba olarak benim için bu tatlı günler uzun sürmedi ve çocuklar büyümeye başladı. Büyümeye başladıkça ikide bir ateşlenme, gittiğimiz düğünün en hareketli zamanında uykuları gelme, sebze yerine makarnayı tercih etme gibi sorunları bitti ama çeneleri açıldı. Neymiş efendim iyi eğitim almak onların hakkı imiş, bütçeden onlara pay ayırmalıymışım, bu payı arkadaşları ile okul harici dışarı çıktıklarında istedikleri gibi kullanmalılarmış. Dikkat ederseniz ayrılan parayı istedikleri gibi kullanmak isterken, ben yanlarında olmadan dışarıda vakit geçirme hakkını da istiyorlar. Bu torba yasa geleneğini benim çocukların başlattığına dair ciddi şüphelerim var zaten.  Neticede uzun sürmeyen bir kuşak çatışması denmese de kuşak gerginliği yaşadık ve demokratik bir aile yaşamına kavuştuk. Gerçi bu durum üç beş yıl önce ülke olarak geçtiğimiz iddia edilen ileri demokrasi ile mukayese edilemez. İleri demokrasi denilen kavram, düşünce suçu tanımına ucundan kıyısından bulaşmış sosyal medya paylaşımlarını bir kenarda biriktirip, beş yıl sonra mahkemeye davet etme olarak özetlenebilir. Aslında bu iyi bir şeydir çünkü sakıncalı paylaşım yapan kişiye aklını başına devşirsin diye zaman verilir ama nerede onlarda onu anlayacak ileri demokrasi kafası... Haftaya devam edeceğiz efendim.
Hayatımızı daha düzenli yaşayabilmek için yazılı olan veya olmayan çeşitli kurallar konulmuştur. Çiçekleri koparmayın, çimlere basmayın, plajda ücretsiz tuvalet yok ama siz yine de denize yapmayın gibi. Kuralların boşu boşuna konulmadığının farkında olan biri olarak, çocuklarıma bu konuda ciddi tavsiyelerde bulunmuştum vakti zamanında.

Yaşım otuz beşe geldiğinde çocuklarımın yaş aralığı en küçük beş, en büyük on beş, ortanca on bir şeklindeydi. Hepsinin oyun çağı olduğu için akşamüzerleri sokakta oyunu bırakmazlar, illâ ki seslenmek gerekirdi. Bu duruma bir darbe tadında olmasa da muhtıra kıvamında müdahale etmem gerektiğini düşünüp uygulamaya koyuldum.

En ciddi tavrımı takınıp başladım konuşmaya. “Yaşantımızın her aşamasında bazı kurallar vardır ve uyulmalıdır. Örnek verecek olursak, akşam yemeği vaktinin geldiğini bildiğiniz halde sokakta oynadığınız oyunu bırakmayıp, yemek saati kuralına uymuyorsunuz. Demek ki neymiş? Zamanında evde olmak ihmal edilmeyecek bir kuralmış” dedim. En küçük ve ortanca olan önlerine bakarken en büyük olan fıldır fıldır gözlerle yüzüme bakıyordu. Hah! şimdi bir şey gelecek derken, geldi. “Baba senin de bazen yemek saatinden sonra geldiğin oluyor ona ne diyeceğiz” dedi. Rakip takımın golcüsü ile karşı karşıya kalmış kaleci durumundaydım ve bu gollük şutu karşılamam gerekiyordu. Allah’tan Demirel kuşağında yetişmiş biriydim ve hamlemi yaptım. “Evimizin anayasasında yazılı olan ve değişmesi teklif dahi edilemeyen ilk iki maddesini hatırlatayım. 1. Babalar her zaman haklıdır. 2. Babaların haksız olduğu durumlarda birinci madde geçerlidir.” dedim. Ben büyük bir laf etmiş çakma ulema edasıyla sözlerimin etkisini görmek için onları süzerken, büyük çocuğumun bana bakışları hiç de ikna olmuşa benzemiyordu ama verecek cevabı da yoktu. Cevap vermiş olsa ev anayasasına muhalefet etmekten hakkında işlem yapılması söz konusu olduğunu bilecek kadar akıllı idi. Allah’tan bir devlet büyüğünün “Anayasa bir defa delinmekle bir şey olmaz” dediğini henüz bilmiyordu.

İşte o günler, her aile babasının kurallarını aile anayasasına çevirdiği ve yeni bir maddeye acil ihtiyaç duyulduğu zaman, kanun hükmünde kararname hazırlayıp aile meclisine sunmadan yürürlüğe koyduğu günlerdi. Bir baba olarak benim için bu tatlı günler uzun sürmedi ve çocuklar büyümeye başladı. Büyümeye başladıkça ikide bir ateşlenme, gittiğimiz düğünün en hareketli zamanında uykuları gelme, sebze yerine makarnayı tercih etme gibi sorunları bitti ama çeneleri açıldı. Neymiş efendim iyi eğitim almak onların hakkı imiş, bütçeden onlara pay ayırmalıymışım, bu payı arkadaşları ile okul harici dışarı çıktıklarında istedikleri gibi kullanmalılarmış. Dikkat ederseniz ayrılan parayı istedikleri gibi kullanmak isterken, ben yanlarında olmadan dışarıda vakit geçirme hakkını da istiyorlar. Bu torba yasa geleneğini benim çocukların başlattığına dair ciddi şüphelerim var zaten. 

Neticede uzun sürmeyen bir kuşak çatışması denmese de kuşak gerginliği yaşadık ve demokratik bir aile yaşamına kavuştuk. Gerçi bu durum üç beş yıl önce ülke olarak geçtiğimiz iddia edilen ileri demokrasi ile mukayese edilemez. İleri demokrasi denilen kavram, düşünce suçu tanımına ucundan kıyısından bulaşmış sosyal medya paylaşımlarını bir kenarda biriktirip, beş yıl sonra mahkemeye davet etme olarak özetlenebilir. Aslında bu iyi bir şeydir çünkü sakıncalı paylaşım yapan kişiye aklını başına devşirsin diye zaman verilir ama nerede onlarda onu anlayacak ileri demokrasi kafası...

Haftaya devam edeceğiz efendim.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.