İlber Ortaylı: Atatürk Öngörülü Bir Dehaydı

Güncel 14.11.2023 - 10:57, Güncelleme: 14.11.2023 - 10:57
 

İlber Ortaylı: Atatürk Öngörülü Bir Dehaydı

Tarihçi-Yazar ve Akademisyen Prof. Dr. İlber Ortaylı, Keçiören Belediyesinin düzenlediği “Atatürk ve 100. Yılında Cumhuriyet" konulu söyleşide Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dâhiliğe varan öngörülerine ve uyguladığı savaş tekniklerine yönelik önemli anekdotlar aktardı.
Atatürk’ün dünyaya geldiği Selanik’in, Osmanlı Devleti Döneminde entelektüel birikim bakımından önemli bir merkez olduğunu dile getiren Ortaylı, “Selanik çok enteresan bir yer. İmparatorluğun en işlek, en akıllı merkezi. Her şeyin okunduğu yer. Ve Atatürk bir subay. Subay demek, kurmay subay demek Osmanlı İmparatorluğu’nda ‘lisanlar bilir, yemeği içmeyi bilir, dans etmeyi bilir’ demektir. Sırf Atatürk değil, Enver Paşa dört tane lisan biliyordu. Kazım Karabekir Paşa birkaç tane lisan biliyordu. Sakallı Nurettin Paşa yine öyle, kabiliyetli insanlardı. Enver Bey mesela birinci sınıf bir ressamdı. Portre çizerdi. Atatürk’ün matematiği çok iyi, coğrafya ve jeoloji bilgisi ezber yapacak kadar çok mükemmel, az bulunur öyle. Ve bu adamların harp tecrübeleri de var. Harbin içine düşünce ne olduğunu öğrenmişlerdir genç yaşlarda.” diye konuştu. “NEYİN NEREDE BİTMESİ GEREKTİĞİNİ BİLİYORDU” Atatürk’ün öngörülü oluşu ve dehasını ölçülü kullanışıyla ilgili somut örnekler veren Ortaylı, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Mesela Atatürk, ‘Falan kişi iyi bir adam olsa harp istemezdi’ diyor. Bunu söylemiş. Amerika'nın galip komutanı Douglas MacArthur geliyor Türkiye'ye, Atatürk'le görüşüyor. Atatürk, kendisine 1932 yılında bir kehanette bulunuyor. Atatürk, ‘Avrupa 10 sene içinde Almanya tarafından işgal edilecek. Müthiş bir hırs var, müthiş bir endüstri var… Fransa ve İngiltere’nin baş edemeyeceği bir kuvvet… Bunlar yayılacak, Mussolini de onların yanında olacak tabii… Ve bunlar harpten hiçbir şekilde çekinmez çünkü bunlar asker değiller. Eğer senin ve benim gibi asker olsalardı harbin ne kadar dehşet ve ne kadar nafile bir olay olduğunu anlarlardı’ dedi. Bunlar manyak demeye getirdi. Çok açık bu kehaneti tuttu. Ve 1939'un sonunda harp başladı. Burada tabii büyük bir birikim, büyük bir deha, bir tecrübe var. Ama altını çiziyorum, ‘deha’… Çünkü size saydığım çok mükemmel insanların arasında bilgi bakımından, tecrübe bakımından Atatürk’ün dehaya varan öngörüleri var. Bunlardan bir tanesi şu… Herkes diyor ki, ‘vatanı kurtarıyoruz, kurtardık sayılır. Doğu Anadolu bizde, Karadeniz'in batısı bizde, Çukurova ve Güneydoğu kurtuldu. Antep falan Ankara elimizde, Eskişehir elimizde. Dur, yürüme… Yürüme çünkü İstanbul, Bursa, İzmir falan hepsini kaybederiz’ diyorlar, kurmay aklı bu, doğrudur. Atatürk hiç oralı değil. ‘İlk hedef Akdeniz’dir ileri’ dedi. Bu bir dehadır. İşte neyin nerede bitmesi gerektiğini biliyorsun ve ısrar ediyorsun üstünde. Ama Trakya sınırlarına dayandığımız an, ‘Karşıda da evceğizim var şu Selanik'e de gideyim’ demedi. Çünkü oradan ötesi maceradır. Onun ne olacağını biliyor. Tabii bu dehanın ölçülü olanı çok büyük bir talihtir. Bu tip insanlar kolay bulunmazlar çok enteresandır.”   “HARP TEKNİĞİMİZDE RİCATI ATATÜRK BAŞARMIŞTIR” Atatürk’ün, yaşadığı dönemde siyaseten ve askeri bakımdan diğer ülkelerin yöneticilerinden çok üstün olduğunu ve yeniliklere imza attığını kaydeden Ortaylı, “20. yüzyılda çok diktatör vardı, memleketleri için umut ışığı olan veya fiyasko ile neticelenen. Tabii hiçbiri bir Atatürk değil. İspanya'da General Franco son derece tedbirli bir adamdı, Mussolini gibi falan yuvarlanmadı. İşin başında kaldı ve İspanya’yı değiştirebildi. Ama dümen neferi olamaz yani Atatürk'ün yanında. Hiçbir büyük komutan Atatürk gibi bir deha değildi. Harp tekniklerinde ve stratejisinde değişim getirememiştir. Türk ordusu ricat bilmezdi. Yani her ordunun bir zayıf tarafı vardır tarih boyunca. Türk orduları hücum yapar, kuşatır, alır ama ricat bilmezdi. Romalıların resesyon dediği düzenli çekilmeyi bilmezlerdi. Roma bilir, Osmanlı bilmezdi. Biz bilmeyiz. Bunu değiştirdi, Mustafa Kemal Atatürk. Ricat diye bir şey çıkardı. Yani ricat bozguna dönmedi. Tam tersine döndük Sakarya’ya kadar geldik, mukabil saldırıya geçtik, durdurduk düşmanı. Bunu o zamanki tekniklerle ve savaşçı sayısı ile yapıyor. Çok önemli bir şey bu.” İfadelerini kullandı. Söyleşiye, ev sahibi olan Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok, siyasi parti temsilcileri, bürokratlar katılırken salonun yüzde 80’ini genç öğrenciler doldurdu.
Tarihçi-Yazar ve Akademisyen Prof. Dr. İlber Ortaylı, Keçiören Belediyesinin düzenlediği “Atatürk ve 100. Yılında Cumhuriyet" konulu söyleşide Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dâhiliğe varan öngörülerine ve uyguladığı savaş tekniklerine yönelik önemli anekdotlar aktardı.

Atatürk’ün dünyaya geldiği Selanik’in, Osmanlı Devleti Döneminde entelektüel birikim bakımından önemli bir merkez olduğunu dile getiren Ortaylı, “Selanik çok enteresan bir yer. İmparatorluğun en işlek, en akıllı merkezi. Her şeyin okunduğu yer. Ve Atatürk bir subay. Subay demek, kurmay subay demek Osmanlı İmparatorluğu’nda ‘lisanlar bilir, yemeği içmeyi bilir, dans etmeyi bilir’ demektir. Sırf Atatürk değil, Enver Paşa dört tane lisan biliyordu. Kazım Karabekir Paşa birkaç tane lisan biliyordu. Sakallı Nurettin Paşa yine öyle, kabiliyetli insanlardı. Enver Bey mesela birinci sınıf bir ressamdı. Portre çizerdi. Atatürk’ün matematiği çok iyi, coğrafya ve jeoloji bilgisi ezber yapacak kadar çok mükemmel, az bulunur öyle. Ve bu adamların harp tecrübeleri de var. Harbin içine düşünce ne olduğunu öğrenmişlerdir genç yaşlarda.” diye konuştu.

“NEYİN NEREDE BİTMESİ GEREKTİĞİNİ BİLİYORDU”

Atatürk’ün öngörülü oluşu ve dehasını ölçülü kullanışıyla ilgili somut örnekler veren Ortaylı, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Mesela Atatürk, ‘Falan kişi iyi bir adam olsa harp istemezdi’ diyor. Bunu söylemiş. Amerika'nın galip komutanı Douglas MacArthur geliyor Türkiye'ye, Atatürk'le görüşüyor. Atatürk, kendisine 1932 yılında bir kehanette bulunuyor. Atatürk, ‘Avrupa 10 sene içinde Almanya tarafından işgal edilecek. Müthiş bir hırs var, müthiş bir endüstri var… Fransa ve İngiltere’nin baş edemeyeceği bir kuvvet… Bunlar yayılacak, Mussolini de onların yanında olacak tabii… Ve bunlar harpten hiçbir şekilde çekinmez çünkü bunlar asker değiller. Eğer senin ve benim gibi asker olsalardı harbin ne kadar dehşet ve ne kadar nafile bir olay olduğunu anlarlardı’ dedi. Bunlar manyak demeye getirdi. Çok açık bu kehaneti tuttu. Ve 1939'un sonunda harp başladı. Burada tabii büyük bir birikim, büyük bir deha, bir tecrübe var. Ama altını çiziyorum, ‘deha’… Çünkü size saydığım çok mükemmel insanların arasında bilgi bakımından, tecrübe bakımından Atatürk’ün dehaya varan öngörüleri var. Bunlardan bir tanesi şu… Herkes diyor ki, ‘vatanı kurtarıyoruz, kurtardık sayılır. Doğu Anadolu bizde, Karadeniz'in batısı bizde, Çukurova ve Güneydoğu kurtuldu. Antep falan Ankara elimizde, Eskişehir elimizde. Dur, yürüme… Yürüme çünkü İstanbul, Bursa, İzmir falan hepsini kaybederiz’ diyorlar, kurmay aklı bu, doğrudur. Atatürk hiç oralı değil. ‘İlk hedef Akdeniz’dir ileri’ dedi. Bu bir dehadır. İşte neyin nerede bitmesi gerektiğini biliyorsun ve ısrar ediyorsun üstünde. Ama Trakya sınırlarına dayandığımız an, ‘Karşıda da evceğizim var şu Selanik'e de gideyim’ demedi. Çünkü oradan ötesi maceradır. Onun ne olacağını biliyor. Tabii bu dehanın ölçülü olanı çok büyük bir talihtir. Bu tip insanlar kolay bulunmazlar çok enteresandır.”

 

HARP TEKNİĞİMİZDE RİCATI ATATÜRK BAŞARMIŞTIR”

Atatürk’ün, yaşadığı dönemde siyaseten ve askeri bakımdan diğer ülkelerin yöneticilerinden çok üstün olduğunu ve yeniliklere imza attığını kaydeden Ortaylı, “20. yüzyılda çok diktatör vardı, memleketleri için umut ışığı olan veya fiyasko ile neticelenen. Tabii hiçbiri bir Atatürk değil. İspanya'da General Franco son derece tedbirli bir adamdı, Mussolini gibi falan yuvarlanmadı. İşin başında kaldı ve İspanya’yı değiştirebildi. Ama dümen neferi olamaz yani Atatürk'ün yanında. Hiçbir büyük komutan Atatürk gibi bir deha değildi. Harp tekniklerinde ve stratejisinde değişim getirememiştir. Türk ordusu ricat bilmezdi. Yani her ordunun bir zayıf tarafı vardır tarih boyunca. Türk orduları hücum yapar, kuşatır, alır ama ricat bilmezdi. Romalıların resesyon dediği düzenli çekilmeyi bilmezlerdi. Roma bilir, Osmanlı bilmezdi. Biz bilmeyiz. Bunu değiştirdi, Mustafa Kemal Atatürk. Ricat diye bir şey çıkardı. Yani ricat bozguna dönmedi. Tam tersine döndük Sakarya’ya kadar geldik, mukabil saldırıya geçtik, durdurduk düşmanı. Bunu o zamanki tekniklerle ve savaşçı sayısı ile yapıyor. Çok önemli bir şey bu.” İfadelerini kullandı.

Söyleşiye, ev sahibi olan Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok, siyasi parti temsilcileri, bürokratlar katılırken salonun yüzde 80’ini genç öğrenciler doldurdu.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.