Seyit Ardıç: İstanbul Finans Merkezi kararı gözden geçirilmeli

Ekonomi 29.03.2023 - 18:12, Güncelleme: 29.03.2023 - 18:12
 

Seyit Ardıç: İstanbul Finans Merkezi kararı gözden geçirilmeli

Ankara Sanayi Odası (ASO) Mart ayı Meclis Toplantısı, Cumhuriyetin kuruluşunun 100’üncü yılı ve ASO'nun 60’ıncı yılı etkinlikleri kapsamında Ulus'taki eski Meclis Binası’nda, Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu'nun katılımıyla yapıldı...
ANKHABER Toplantının açılışında konuşan ASO Başkanı Seyit Ardıç, Cumhuriyet'in ikinci yüzyılına girerken temel hedeflerinin sanayileşmek olduğunu belirterek, "Tam bağımsızlık, üreten ülke olmakla, yerli ve milli üretimle gerçekleşir. Biz sanayiciler, bu düsturla bıkmadan, yorulmadan üretmeye ve katma değer yaratmaya devam edeceğiz" dedi. Cumhuriyet'in kuruluşunun 100. yılı ve Ankara Sanayi Odasının 60. yılı etkinlikleri kapsamında Ulus'taki eski Meclis Binası'nda, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu'nun katılımıyla yapıldı. Ardıç, binanın Türkiye'nin temellerini sağlamlaştıran kararların alındığı yer olduğunu söyledi. Cumhuriyet'in kuruluşundan bugüne kadar önemli kazanımların elde edildiğini vurgulayan Ardıç, bu süreçte kişi başına milli gelirin 43 dolardan 10 bin 655 dolara, işletme sayısının da 65 bin 245'ten 1,7 milyona yükseldiğini bildirdi. Ardıç, Cumhuriyet'in ikinci yüzyılına girerken temel hedeflerinin sanayileşmek olduğunu belirterek şöyle devam etti: "Tam bağımsızlık, üreten ülke olmakla, yerli ve milli üretimle gerçekleşir. Biz sanayiciler, bu düsturla bıkmadan, yorulmadan üretmeye ve katma değer yaratmaya devam edeceğiz. Bizler üretmeliyiz, vatandaşlarımız da ithal malı yerine yerli malı tercih etmelidir. Aynı sorumluluğu kamu adına satın alma görevi yapanlar da taşımalıdır. Cumhuriyet'imizin ikinci yüzyılında, yeni bir sanayileşme hamlesi yaparken üretimde yerli payını ve katma değeri artıracak politikaları uygulamamız gerektiği çok açıktır." İSTANBUL FİNANS MERKEZİ KARARI GÖZDEN GEÇİRİLMELİ Sürdürülebilir büyüme ve sanayileşmenin temel paradigmasının "teknoloji ve inovasyona" dayalı, "yeşil ekonomi ve dijital dönüşüm" olduğuna işaret eden Ardıç, bu alanda yoğun rekabet yaşandığını söyledi. Ardıç, Cumhuriyet'in ikinci yüzyılına girerken göz önünde bulundurulması gereken konulardan birinin de deprem başta olmak üzere diğer doğal afetler olduğunu dile getirdi. Doğal afetlere karşı dirençli ve her açıdan hazır bir yapılanmanın önem taşıdığına dikkati çeken Ardıç, şunları ifade etti: "Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Kahramanmaraş ve Hatay Depremleri Raporu yayımladı. Bu raporda, Türkiye ekonomisine afet maliyetinin yaklaşık 104 milyar dolar düzeyinde olduğu belirtildi. Aynı zamanda bu maddi hasar uzun dönemli refah kaybı ortaya çıkaracaktır. Marmara Denizi'ne kıyısı olan illerimizde gerçekleşmesi beklenen deprem de ülkemizde büyük endişe uyandırmaktadır. Beklenen deprem, İstanbul ile birlikte toplam 7 ilimizde yaklaşık 7,5 milyon hanedeki 24 milyondan fazla insanı doğrudan etkileyecektir. Söz konusu 7 ilimizin gayrisafi yurt içi hasılaya toplam katkısı yüzde 43'ün üzerindedir. Üretim ve ihracat açısından çok önemli olan tedarik zinciri merkezlerinin çoğu ile bankacılık sektörünün merkezi bu bölgede bulunmaktadır. Bütün bunlar beka sorunu olarak nitelendirilebilecek ölçüde büyük ve telafisi zor ekonomik ve sosyal kayıplara yol açacağını göstermektedir. Olası Marmara depreminde finansal sistemin aksamamasına ilişkin önemli bir diğer önerimiz, Merkez Bankası, Türkiye Varlık Fonu ve şirketler ile kamu bankası genel müdürlüklerinin İstanbul Finans Merkezine taşınma kararı tekrar gözden geçirilmelidir. Bu uygulama, deprem beklenen bölgede nüfusu artırmamak adına da oldukça önemlidir." Ardıç, Kahramanmaraş merkezli depremlerin olumsuz etkilerinin açıklanan makro ekonomik verilere de yansıdığını söyledi. Cari işlemler açığının yüksek seviyede seyretmeye devam ettiğini belirten Ardıç, cari işlemler dengesinin sürdürülebilir seviyelerde kalıcı hale gelmesinin fiyat istikrarı için önem arz ettiğini bildirdi. Ardıç, sürdürülebilir bir büyüme ortamının ancak makroekonomik istikrarın varlığında tesis edilebileceğine dikkati çekerek, makroekonomik istikrarın da fiyat istikrarına bağlı olduğunu dile getirdi. ÇEKİMSERLİK ÖNEMLİ BİR SORUN Ardıç, Merkez Bankasının, makroekonomik yapının kalıcı olarak dengelenmesi için enflasyon sorununu önceliklendirmesi gerektiğini belirterek şunları kaydetti: "Enflasyonun yarattığı belirsizlik, yatırım ve dayanıklı mal satın alma konusunda çekingen davranılmasına neden oluyor. Enflasyon seviyesindeki artış üreticinin fiyat yapabilme kabiliyetini ciddi anlamda azaltmaya devam ediyor. Üretim maliyetleri artarken işletme sermaye ihtiyacı da her geçen gün daha da artmaya devam ediyor. Lakin bunun karşısında firmaların finansmana ulaşabilme zorlukları da artıyor. Merkez Bankasının faiz indirimine gitmesi reel sektörün likiditeye ulaşması açısından önemli bir adımdır. Buna rağmen özel bankaların piyasayı fonlamada çekimser kalması karşımızda önemli bir sorun olarak durmaktadır. Yurt içi kredilere erişimde yaşanan zorluğun yanında, sanayicilerimiz yurt dışı teminat mektuplarını temin etmekte de bazı sorunlar yaşıyorlar. Beklentimiz, kamu bankalarının yanında özel bankaların da piyasayı uygun bir faiz oranıyla fonlamasıdır." Ardıç, dolarizasyonun enflasyon, faiz, yatırım, büyüme ve istikrar politikalarının etkinliğini olumsuz etkilediğini, ekonomide güven unsurlarının artmasının dolarizasyon sürecini azaltacağını ifade etti. Merkez Bankası tarafından döviz kuruna karşı alınan tedbirlerin tek başına yeterli olmadığını vurgulayan Ardıç, "Merkez Bankasının özellikle üretimin devamlılığı açısından reel sektörün öncelikleneceği bir para politikasına ağırlık vermesi beklentimizdir." dedi. TCMB BAŞKANI ŞAHAP KAVCIOĞLU... Kavcıoğlu ise yaptığı konuşmada, Kahramanmaraş ve Hatay depremlerinin acılarının henüz çok taze olduğunu ancak bir yandan da bu büyük felaketi yaşayan bölgenin yaralarının bir an önce sarılması ve yeniden ayağa kaldırılması gerektiğini belirtti. Kavcıoğlu, bu amaca yönelik çalışmalara TCMB olarak katkı sunduklarını, bundan sonra da her türlü desteği sağlamaya devam edeceklerini vurguladı. Deprem gibi doğal afetlerin ekonomi ve dolayısıyla para politikası üzerinde kısa ve orta vadeli etkileri olduğuna dikkati çeken Kavcıoğlu, "Şubat ayında aldığımız faiz kararımızla ve öncesindeki destekleyici önlemlerimizle bu etkileri en aza indirmeye çalıştık." ifadelerini kullandı. Kavcıoğlu, depremin kısa, orta ve uzun vadedeki tüm etkilerini ve alınması gereken tedbirleri detaylı bir şekilde değerlendirdiklerinin altını çizerek, "Gerek temel altyapının çoğunun korunmuş olması gerekse ülkemizin depremin açtığı yaraları sarma konusunda gösterdiği refleks önemlidir. Yerinde, dengeli ve hedefli politikaların da desteğiyle yaşanan felaketin ülkemizin ekonomik performansı üzerinde oluşturduğu etkinin telafi edileceğini öngörüyoruz. Öncü göstergeler bölge ve Türkiye ekonomisinin büyük bir dayanıklılık gösterdiğine işaret etmektedir." diye konuştu. Türkiye Ekonomi Modeli'nin odağında bulunan yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazlayı sürdürülebilir olarak artırmanın kalıcı fiyat istikrarının bir ön koşulu olduğunu ifade eden Kavcıoğlu, asrın felaketi sonrasında da uygun finansman koşullarının devamını şubat ayında aldıkları 50 baz puanlık faiz indirimi kararı ile desteklediklerini, böylelikle politika faizini yüzde 8,5 seviyesine getirdiklerini belirtti. Son bir yılda daha da etkin şekilde uyguladıkları Liralaşma Stratejisinin iki önemli odak noktası bulunduğuna işaret eden Kavcıoğlu, bunlardan birisinin cari fazla kapasitesinin, diğerinin de Türk lirasının finansal sistemdeki ağırlığının artırılması olduğunu kaydetti. Kavcıoğlu, birbirini tamamlayan araçlarla ve sürdürülebilirlik anlayışıyla oluşturulmuş yeni ve güçlü para politikası çerçevesinin Türkiye ekonomisinin potansiyelini kullanma kabiliyetini ve dayanıklılığını artırdığına dikkati çekerek, "Son iki yılda ülkemizde ve küresel çapta yaşanan gelişmeleri düşündüğümüzde, politikalarımızın söz konusu gelişmelerin olumsuz etkilerini gidermedeki etkinliği daha net anlaşılabilir. Jeopolitik ve küresel finansal koşulların zorlayıcı etkilerine rağmen 2022 yılında Türkiye ekonomisi, tüm beklentilerin üzerinde bir performans sergileyerek, Gayrisafi Yurtiçi Hasılasını yüzde 5,6, makine-teçhizat yatırımlarını yüzde 11,7, ihracatını yüzde 12,9, istihdamını ise yüzde 6,8 artırarak bu dayanıklılığı kanıtlamıştır." ifadelerini kullandı. ENFLASYONDA KALICI DÜŞÜŞ SAĞLANACAK TCMB Başkanı Kavcıoğlu, uyguladıkları politikaların da desteğiyle enflasyonda düşüş sürecinin başladığını belirterek, yıllık enflasyonun 2022 yılı ekim ayındaki zirvesinden 30,3 puan düşerek, 2023 yılı şubat ayı itibarıyla yüzde 55,2 seviyesine geldiğini hatırlattı. Uyguladıkları politika çerçevesinin enflasyonu düşürme gücüne sahip olduğuna işaret eden Kavcıoğlu, şöyle konuştu: "Dış şokların etkilerine rağmen, enflasyonda kademeli bir gerileme sürecini adım adım yaşıyoruz. Enflasyondaki düşüş süreci, ekonomimizi tehdit eden birçok büyük şokun ardı ardına yaşandığı ve bunlara rağmen ekonomimizin kazanımlarını korumayı başarabildiğimiz bir ortamda yaşanmaktadır. İlerleyen dönemde, Liralaşma Stratejisi kapsamında uygulanan politika bileşimi parasal istikrarı tesis ederek parasal aktarımı güçlendirecek, finansman maliyeti kanalıyla potansiyel arzı desteklemeye devam edecek ve arz-talep dengesine olumlu katkı verecektir. Bu doğrultuda fiyatlama davranışlarında ve enflasyon beklentilerinde iyileşme ile enflasyonda kalıcı olarak düşüş sağlanacaktır." Kavcıoğlu, Türkiye'nin büyümesinde önemli rol üstlenen makine-teçhizat yatırımları ve net ihracat rakamlarına da dikkati çekerek, 2023 yılında küresel talebin toparlanmasıyla birlikte büyümenin yapısındaki gelişim sürecinin güçleneceğini öngördüklerini söyledi. Ekonomide yaşanan dönüşümün üretim odaklı olduğunu ifade eden Kavcıoğlu, Türkiye'nin sanayi üretimi açısından gelişmekte olan ülkeler ortalamasının iki katından fazla artış kaydettiğini bildirdi. Kavcıoğlu, son iki yıldaki istihdam artışının oldukça güçlü gerçekleştiğini belirterek, "Türkiye’nin istihdam artışı bu dönemde dünyada da en iyi örneklerden birini oluşturmuştur." dedi. Türkiye ekonomisinin cari denge kapasitesinde kaydettiği gelişim sayesinde 2022 yılında yaşanan şoklardan birçok ekonomiye kıyasla daha az etkilendiğini aktaran Kavcıoğlu, "Ekonomik performans, korunması gereken bir yatırım ve üretim ivmesine yaklaştığımızı göstermektedir. Son iki yılda yatırım, istihdam, üretim ve ihracat bir bütün olarak düşünüldüğünde ülkemizle benzer bir performans gösteren fazla örnek olmadığı görülmektedir." ifadelerini kullandı. Kavcıoğlu, kalıcı cari fazla kapasitesinin artışı için ihracat kapasitesini geliştirmek gerektiğinin altını çizerek, şunları kaydetti: "Bu hedeflere ulaşmak için finansmanın yatırımları destekleyici nitelikte olması ve kredi kompozisyonun ekonomideki arz-talep dengesizliklerini giderecek yönde gelişmesi gerekmektedir. 2022 yılında TL ticari kredi kullanımı güçlü bir gelişim göstermiş ve 2021 yılı kullanım tutarının yaklaşık 5,5 katı düzeyinde gerçekleşmiştir. Başkanım şikayet etti ama rakamlar öyle demiyor. İlk çeyrekte de daha yüksek seviyede devam ediyor. Bir taraftan kredilerin hacmi artarken, diğer taraftan kredi kompozisyonunda ihracat ve yatırım kredilerinin ağırlığı artmaktadır. Limitlerini artırarak etkin şekilde 67 ilde, 800 firmaya toplamda 150 milyar lira kullandırdığımız Yatırım Taahhütlü Avans Kredilerinin (YTAK) cari dengeye yatırımlar tamamlandıktan sonra her yıl yaklaşık 5 milyar doların üzerinde katkı vermesi beklenmektedir. Bu da cari fazla politikamız açısından önemli. Ayrıca, 2022 yılında ticari kredilerde, önceki yılların aksine, finansmana erişimi daha kısıtlı olan KOBİ’lerin ağırlığı artmış ve KOBİ’lere 2021 yılı tutarının 7 katına yakın miktarda kredi kullanımı sağlanmıştır. Buna ek olarak, 2023 yılı ocak-mart dönemi itibarıyla TL ticari kredi kullanımı yükseliş eğilimini sürdürerek 2022 yılının aynı dönemine kıyasla yaklaşık 1,5 kat artarken, KOBİ kredileri aynı dönemde 2 kattan fazla artış göstermiştir." Liralaşma Stratejisi ile finansal verimliliği artırdıklarını anlatan Kavcıoğlu, 2021 yılında yüzde 20’lerin üzerindeki uzun vadeli gösterge tahvil faizlerinin 2022 yılında yüzde 10’un altına gerilediğini, ticari kredi faizlerinde de benzer gerilemeler gerçekleştiğini bildirdi. Kavcıoğlu, hem reel hem de finansal gelişmelerin verdiği destekle bankacılık sektörünün dünya standartlarında güçlü bir görünüm arz ettiğine dikkati çekerek, "Karlılık, likidite, sermaye yeterliliği, tahsili gecikmiş alacakların toplam kredilere oranı gibi temel bankacılık göstergeleri bazında birçok ülkeye kıyasla üstün durumda olan bankacılık sektörümüz güçlü görünümünü korumaktadır. Uyguladığımız para politikası çerçevesinin önemli bir özelliği de bankacılık sisteminin sağlamlığını riske atmadan makroekonomik istikrarı sağlayabilmesidir." ifadelerini kullandı. Son yıllarda yoğunluğu ve büyüklüğü artan şoklara karşı ekonominin gösterdiği direnç ve dinamizmin pandemi sonrası dönemde üretimi ilgilendiren her açıdan ülkenin diğer ekonomilere kıyasla öne çıktığı bir gelişim sürecine işaret ettiğini belirten Kavcıoğlu, şöyle konuştu: "Yaşadığımız deprem felaketi ile birlikte ülkemizin son dönemde gerçekleştirdiği yapısal ekonomik kazanımları korumanın önemi ve değeri bir kez daha anlaşılmıştır. Üretim ve yatırım kapasitesi yüksek ekonomimiz, asrın felaketi sonrasında dahi mevcut politika çerçevesiyle güçlenerek yoluna devam etme imkanına sahiptir. Önümüzdeki dönemde sürdürülebilir ve kalıcı fiyat istikrarı perspektifiyle oluşturulan Liralaşma Stratejisi kararlılıkla uygulanmaya devam edilecektir. Gerileyen politika faizlerinin sunduğu uygun finansman maliyeti imkanlarından ekonominin üretken alanlarının faydalanmasını teşvik edecek bir anlayışla hedefli kredi politikalarımızı ihracat ve yatırım kapasitesini destekleyecek şekilde geliştirmeyi sürdüreceğiz."
Ankara Sanayi Odası (ASO) Mart ayı Meclis Toplantısı, Cumhuriyetin kuruluşunun 100’üncü yılı ve ASO'nun 60’ıncı yılı etkinlikleri kapsamında Ulus'taki eski Meclis Binası’nda, Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu'nun katılımıyla yapıldı...

ANKHABER

Toplantının açılışında konuşan ASO Başkanı Seyit Ardıç, Cumhuriyet'in ikinci yüzyılına girerken temel hedeflerinin sanayileşmek olduğunu belirterek, "Tam bağımsızlık, üreten ülke olmakla, yerli ve milli üretimle gerçekleşir. Biz sanayiciler, bu düsturla bıkmadan, yorulmadan üretmeye ve katma değer yaratmaya devam edeceğiz" dedi.

Cumhuriyet'in kuruluşunun 100. yılı ve Ankara Sanayi Odasının 60. yılı etkinlikleri kapsamında Ulus'taki eski Meclis Binası'nda, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu'nun katılımıyla yapıldı.

Ardıç, binanın Türkiye'nin temellerini sağlamlaştıran kararların alındığı yer olduğunu söyledi.

Cumhuriyet'in kuruluşundan bugüne kadar önemli kazanımların elde edildiğini vurgulayan Ardıç, bu süreçte kişi başına milli gelirin 43 dolardan 10 bin 655 dolara, işletme sayısının da 65 bin 245'ten 1,7 milyona yükseldiğini bildirdi.

Ardıç, Cumhuriyet'in ikinci yüzyılına girerken temel hedeflerinin sanayileşmek olduğunu belirterek şöyle devam etti:

"Tam bağımsızlık, üreten ülke olmakla, yerli ve milli üretimle gerçekleşir. Biz sanayiciler, bu düsturla bıkmadan, yorulmadan üretmeye ve katma değer yaratmaya devam edeceğiz. Bizler üretmeliyiz, vatandaşlarımız da ithal malı yerine yerli malı tercih etmelidir. Aynı sorumluluğu kamu adına satın alma görevi yapanlar da taşımalıdır. Cumhuriyet'imizin ikinci yüzyılında, yeni bir sanayileşme hamlesi yaparken üretimde yerli payını ve katma değeri artıracak politikaları uygulamamız gerektiği çok açıktır."

İSTANBUL FİNANS MERKEZİ KARARI GÖZDEN GEÇİRİLMELİ

Sürdürülebilir büyüme ve sanayileşmenin temel paradigmasının "teknoloji ve inovasyona" dayalı, "yeşil ekonomi ve dijital dönüşüm" olduğuna işaret eden Ardıç, bu alanda yoğun rekabet yaşandığını söyledi.

Ardıç, Cumhuriyet'in ikinci yüzyılına girerken göz önünde bulundurulması gereken konulardan birinin de deprem başta olmak üzere diğer doğal afetler olduğunu dile getirdi.

Doğal afetlere karşı dirençli ve her açıdan hazır bir yapılanmanın önem taşıdığına dikkati çeken Ardıç, şunları ifade etti:

"Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Kahramanmaraş ve Hatay Depremleri Raporu yayımladı. Bu raporda, Türkiye ekonomisine afet maliyetinin yaklaşık 104 milyar dolar düzeyinde olduğu belirtildi. Aynı zamanda bu maddi hasar uzun dönemli refah kaybı ortaya çıkaracaktır. Marmara Denizi'ne kıyısı olan illerimizde gerçekleşmesi beklenen deprem de ülkemizde büyük endişe uyandırmaktadır. Beklenen deprem, İstanbul ile birlikte toplam 7 ilimizde yaklaşık 7,5 milyon hanedeki 24 milyondan fazla insanı doğrudan etkileyecektir. Söz konusu 7 ilimizin gayrisafi yurt içi hasılaya toplam katkısı yüzde 43'ün üzerindedir. Üretim ve ihracat açısından çok önemli olan tedarik zinciri merkezlerinin çoğu ile bankacılık sektörünün merkezi bu bölgede bulunmaktadır. Bütün bunlar beka sorunu olarak nitelendirilebilecek ölçüde büyük ve telafisi zor ekonomik ve sosyal kayıplara yol açacağını göstermektedir. Olası Marmara depreminde finansal sistemin aksamamasına ilişkin önemli bir diğer önerimiz, Merkez Bankası, Türkiye Varlık Fonu ve şirketler ile kamu bankası genel müdürlüklerinin İstanbul Finans Merkezine taşınma kararı tekrar gözden geçirilmelidir. Bu uygulama, deprem beklenen bölgede nüfusu artırmamak adına da oldukça önemlidir."

Ardıç, Kahramanmaraş merkezli depremlerin olumsuz etkilerinin açıklanan makro ekonomik verilere de yansıdığını söyledi.

Cari işlemler açığının yüksek seviyede seyretmeye devam ettiğini belirten Ardıç, cari işlemler dengesinin sürdürülebilir seviyelerde kalıcı hale gelmesinin fiyat istikrarı için önem arz ettiğini bildirdi.

Ardıç, sürdürülebilir bir büyüme ortamının ancak makroekonomik istikrarın varlığında tesis edilebileceğine dikkati çekerek, makroekonomik istikrarın da fiyat istikrarına bağlı olduğunu dile getirdi.

ÇEKİMSERLİK ÖNEMLİ BİR SORUN

Ardıç, Merkez Bankasının, makroekonomik yapının kalıcı olarak dengelenmesi için enflasyon sorununu önceliklendirmesi gerektiğini belirterek şunları kaydetti:

"Enflasyonun yarattığı belirsizlik, yatırım ve dayanıklı mal satın alma konusunda çekingen davranılmasına neden oluyor. Enflasyon seviyesindeki artış üreticinin fiyat yapabilme kabiliyetini ciddi anlamda azaltmaya devam ediyor. Üretim maliyetleri artarken işletme sermaye ihtiyacı da her geçen gün daha da artmaya devam ediyor. Lakin bunun karşısında firmaların finansmana ulaşabilme zorlukları da artıyor. Merkez Bankasının faiz indirimine gitmesi reel sektörün likiditeye ulaşması açısından önemli bir adımdır. Buna rağmen özel bankaların piyasayı fonlamada çekimser kalması karşımızda önemli bir sorun olarak durmaktadır. Yurt içi kredilere erişimde yaşanan zorluğun yanında, sanayicilerimiz yurt dışı teminat mektuplarını temin etmekte de bazı sorunlar yaşıyorlar. Beklentimiz, kamu bankalarının yanında özel bankaların da piyasayı uygun bir faiz oranıyla fonlamasıdır."

Ardıç, dolarizasyonun enflasyon, faiz, yatırım, büyüme ve istikrar politikalarının etkinliğini olumsuz etkilediğini, ekonomide güven unsurlarının artmasının dolarizasyon sürecini azaltacağını ifade etti.

Merkez Bankası tarafından döviz kuruna karşı alınan tedbirlerin tek başına yeterli olmadığını vurgulayan Ardıç, "Merkez Bankasının özellikle üretimin devamlılığı açısından reel sektörün öncelikleneceği bir para politikasına ağırlık vermesi beklentimizdir." dedi.

TCMB BAŞKANI ŞAHAP KAVCIOĞLU...

Kavcıoğlu ise yaptığı konuşmada, Kahramanmaraş ve Hatay depremlerinin acılarının henüz çok taze olduğunu ancak bir yandan da bu büyük felaketi yaşayan bölgenin yaralarının bir an önce sarılması ve yeniden ayağa kaldırılması gerektiğini belirtti. Kavcıoğlu, bu amaca yönelik çalışmalara TCMB olarak katkı sunduklarını, bundan sonra da her türlü desteği sağlamaya devam edeceklerini vurguladı.

Deprem gibi doğal afetlerin ekonomi ve dolayısıyla para politikası üzerinde kısa ve orta vadeli etkileri olduğuna dikkati çeken Kavcıoğlu, "Şubat ayında aldığımız faiz kararımızla ve öncesindeki destekleyici önlemlerimizle bu etkileri en aza indirmeye çalıştık." ifadelerini kullandı.

Kavcıoğlu, depremin kısa, orta ve uzun vadedeki tüm etkilerini ve alınması gereken tedbirleri detaylı bir şekilde değerlendirdiklerinin altını çizerek, "Gerek temel altyapının çoğunun korunmuş olması gerekse ülkemizin depremin açtığı yaraları sarma konusunda gösterdiği refleks önemlidir. Yerinde, dengeli ve hedefli politikaların da desteğiyle yaşanan felaketin ülkemizin ekonomik performansı üzerinde oluşturduğu etkinin telafi edileceğini öngörüyoruz. Öncü göstergeler bölge ve Türkiye ekonomisinin büyük bir dayanıklılık gösterdiğine işaret etmektedir." diye konuştu.

Türkiye Ekonomi Modeli'nin odağında bulunan yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazlayı sürdürülebilir olarak artırmanın kalıcı fiyat istikrarının bir ön koşulu olduğunu ifade eden Kavcıoğlu, asrın felaketi sonrasında da uygun finansman koşullarının devamını şubat ayında aldıkları 50 baz puanlık faiz indirimi kararı ile desteklediklerini, böylelikle politika faizini yüzde 8,5 seviyesine getirdiklerini belirtti.

Son bir yılda daha da etkin şekilde uyguladıkları Liralaşma Stratejisinin iki önemli odak noktası bulunduğuna işaret eden Kavcıoğlu, bunlardan birisinin cari fazla kapasitesinin, diğerinin de Türk lirasının finansal sistemdeki ağırlığının artırılması olduğunu kaydetti.

Kavcıoğlu, birbirini tamamlayan araçlarla ve sürdürülebilirlik anlayışıyla oluşturulmuş yeni ve güçlü para politikası çerçevesinin Türkiye ekonomisinin potansiyelini kullanma kabiliyetini ve dayanıklılığını artırdığına dikkati çekerek, "Son iki yılda ülkemizde ve küresel çapta yaşanan gelişmeleri düşündüğümüzde, politikalarımızın söz konusu gelişmelerin olumsuz etkilerini gidermedeki etkinliği daha net anlaşılabilir. Jeopolitik ve küresel finansal koşulların zorlayıcı etkilerine rağmen 2022 yılında Türkiye ekonomisi, tüm beklentilerin üzerinde bir performans sergileyerek, Gayrisafi Yurtiçi Hasılasını yüzde 5,6, makine-teçhizat yatırımlarını yüzde 11,7, ihracatını yüzde 12,9, istihdamını ise yüzde 6,8 artırarak bu dayanıklılığı kanıtlamıştır." ifadelerini kullandı.

ENFLASYONDA KALICI DÜŞÜŞ SAĞLANACAK

TCMB Başkanı Kavcıoğlu, uyguladıkları politikaların da desteğiyle enflasyonda düşüş sürecinin başladığını belirterek, yıllık enflasyonun 2022 yılı ekim ayındaki zirvesinden 30,3 puan düşerek, 2023 yılı şubat ayı itibarıyla yüzde 55,2 seviyesine geldiğini hatırlattı.

Uyguladıkları politika çerçevesinin enflasyonu düşürme gücüne sahip olduğuna işaret eden Kavcıoğlu, şöyle konuştu:

"Dış şokların etkilerine rağmen, enflasyonda kademeli bir gerileme sürecini adım adım yaşıyoruz. Enflasyondaki düşüş süreci, ekonomimizi tehdit eden birçok büyük şokun ardı ardına yaşandığı ve bunlara rağmen ekonomimizin kazanımlarını korumayı başarabildiğimiz bir ortamda yaşanmaktadır. İlerleyen dönemde, Liralaşma Stratejisi kapsamında uygulanan politika bileşimi parasal istikrarı tesis ederek parasal aktarımı güçlendirecek, finansman maliyeti kanalıyla potansiyel arzı desteklemeye devam edecek ve arz-talep dengesine olumlu katkı verecektir. Bu doğrultuda fiyatlama davranışlarında ve enflasyon beklentilerinde iyileşme ile enflasyonda kalıcı olarak düşüş sağlanacaktır."

Kavcıoğlu, Türkiye'nin büyümesinde önemli rol üstlenen makine-teçhizat yatırımları ve net ihracat rakamlarına da dikkati çekerek, 2023 yılında küresel talebin toparlanmasıyla birlikte büyümenin yapısındaki gelişim sürecinin güçleneceğini öngördüklerini söyledi.

Ekonomide yaşanan dönüşümün üretim odaklı olduğunu ifade eden Kavcıoğlu, Türkiye'nin sanayi üretimi açısından gelişmekte olan ülkeler ortalamasının iki katından fazla artış kaydettiğini bildirdi.

Kavcıoğlu, son iki yıldaki istihdam artışının oldukça güçlü gerçekleştiğini belirterek, "Türkiye’nin istihdam artışı bu dönemde dünyada da en iyi örneklerden birini oluşturmuştur." dedi.

Türkiye ekonomisinin cari denge kapasitesinde kaydettiği gelişim sayesinde 2022 yılında yaşanan şoklardan birçok ekonomiye kıyasla daha az etkilendiğini aktaran Kavcıoğlu, "Ekonomik performans, korunması gereken bir yatırım ve üretim ivmesine yaklaştığımızı göstermektedir. Son iki yılda yatırım, istihdam, üretim ve ihracat bir bütün olarak düşünüldüğünde ülkemizle benzer bir performans gösteren fazla örnek olmadığı görülmektedir." ifadelerini kullandı.

Kavcıoğlu, kalıcı cari fazla kapasitesinin artışı için ihracat kapasitesini geliştirmek gerektiğinin altını çizerek, şunları kaydetti:

"Bu hedeflere ulaşmak için finansmanın yatırımları destekleyici nitelikte olması ve kredi kompozisyonun ekonomideki arz-talep dengesizliklerini giderecek yönde gelişmesi gerekmektedir. 2022 yılında TL ticari kredi kullanımı güçlü bir gelişim göstermiş ve 2021 yılı kullanım tutarının yaklaşık 5,5 katı düzeyinde gerçekleşmiştir. Başkanım şikayet etti ama rakamlar öyle demiyor. İlk çeyrekte de daha yüksek seviyede devam ediyor. Bir taraftan kredilerin hacmi artarken, diğer taraftan kredi kompozisyonunda ihracat ve yatırım kredilerinin ağırlığı artmaktadır. Limitlerini artırarak etkin şekilde 67 ilde, 800 firmaya toplamda 150 milyar lira kullandırdığımız Yatırım Taahhütlü Avans Kredilerinin (YTAK) cari dengeye yatırımlar tamamlandıktan sonra her yıl yaklaşık 5 milyar doların üzerinde katkı vermesi beklenmektedir. Bu da cari fazla politikamız açısından önemli. Ayrıca, 2022 yılında ticari kredilerde, önceki yılların aksine, finansmana erişimi daha kısıtlı olan KOBİ’lerin ağırlığı artmış ve KOBİ’lere 2021 yılı tutarının 7 katına yakın miktarda kredi kullanımı sağlanmıştır. Buna ek olarak, 2023 yılı ocak-mart dönemi itibarıyla TL ticari kredi kullanımı yükseliş eğilimini sürdürerek 2022 yılının aynı dönemine kıyasla yaklaşık 1,5 kat artarken, KOBİ kredileri aynı dönemde 2 kattan fazla artış göstermiştir."

Liralaşma Stratejisi ile finansal verimliliği artırdıklarını anlatan Kavcıoğlu, 2021 yılında yüzde 20’lerin üzerindeki uzun vadeli gösterge tahvil faizlerinin 2022 yılında yüzde 10’un altına gerilediğini, ticari kredi faizlerinde de benzer gerilemeler gerçekleştiğini bildirdi.

Kavcıoğlu, hem reel hem de finansal gelişmelerin verdiği destekle bankacılık sektörünün dünya standartlarında güçlü bir görünüm arz ettiğine dikkati çekerek, "Karlılık, likidite, sermaye yeterliliği, tahsili gecikmiş alacakların toplam kredilere oranı gibi temel bankacılık göstergeleri bazında birçok ülkeye kıyasla üstün durumda olan bankacılık sektörümüz güçlü görünümünü korumaktadır. Uyguladığımız para politikası çerçevesinin önemli bir özelliği de bankacılık sisteminin sağlamlığını riske atmadan makroekonomik istikrarı sağlayabilmesidir." ifadelerini kullandı.

Son yıllarda yoğunluğu ve büyüklüğü artan şoklara karşı ekonominin gösterdiği direnç ve dinamizmin pandemi sonrası dönemde üretimi ilgilendiren her açıdan ülkenin diğer ekonomilere kıyasla öne çıktığı bir gelişim sürecine işaret ettiğini belirten Kavcıoğlu, şöyle konuştu:

"Yaşadığımız deprem felaketi ile birlikte ülkemizin son dönemde gerçekleştirdiği yapısal ekonomik kazanımları korumanın önemi ve değeri bir kez daha anlaşılmıştır. Üretim ve yatırım kapasitesi yüksek ekonomimiz, asrın felaketi sonrasında dahi mevcut politika çerçevesiyle güçlenerek yoluna devam etme imkanına sahiptir. Önümüzdeki dönemde sürdürülebilir ve kalıcı fiyat istikrarı perspektifiyle oluşturulan Liralaşma Stratejisi kararlılıkla uygulanmaya devam edilecektir. Gerileyen politika faizlerinin sunduğu uygun finansman maliyeti imkanlarından ekonominin üretken alanlarının faydalanmasını teşvik edecek bir anlayışla hedefli kredi politikalarımızı ihracat ve yatırım kapasitesini destekleyecek şekilde geliştirmeyi sürdüreceğiz."

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.