Rafi Ay’dan çalışma hayatını rahatlatacak değerlendirmeler

Çalışma Hayatı 22.07.2022 - 00:10, Güncelleme: 22.07.2022 - 08:14
 

Rafi Ay’dan çalışma hayatını rahatlatacak değerlendirmeler

Rafi Ay: Örgütlenme anayasal bir hak olduğuna göre bu hakkın kullanılmasını engelleyenlere en ağır cezalar verilmeli
ANKHABER Öz İplik-İş Sendikası Genel Başkanı Rafi Ay, geleneksel hal alan '24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı' dolayısıyladüzenlenen basın toplantısında önemli aç ıklamalarda bulundu. Rafi Ay, ‘örgütlenme’ sorunu başta olmak üzere 'enflasyon', 'toplu sözleşme' ve 'EYT’ konuları üzerinde durdu. Öz İplik-İş Sendikası Genel Başkanı Rafi Ay, çok sayıda basın mensubunun takip ettiği basın toplantısında, “Önümüzdeki ağır ekonomik sorunlar, halkımızın alım gücü hızla azalmaktadır“ dedi.   Rafi Ay, saldırıyı kınadı Basın toplantısına “Çalışma yaşamımıza ilişkin tarihi önemde gördüğümüz bir çağrıya geçmeden önce, bir sendika başkanı ve insan olarak beni, yönetim kurulumuzu, her bir üyemizi oldukça yaralayan ama aynı ölçüde de öfkelenmemize yol açan bir olayı sizlerle paylaşmak isterim.” diye başlayan Rafi Ay, şöyle konuştu: “Karabük’te örgütlü olduğumuz bir iş yerinde, rakip sendikanın sahaya sürdüğü bir kendini bilmez zorba, 17 Temmuz gecesi, üyelerimizden birini kandırarak, iyi niyetinden faydalanarak evinden çıkmasını sağlamış, hiçbir suçu, kusuru olmayan bu arkadaşımızı darp etmiş, tehdit etmiştir.  Olay elbette yargıya intikal etti ve bu zorbalığın hukuki olarak cezasız kalmaması için elimizden geleni yapacağız. Ancak sendikal mücadeleyi sahada kaybedenler artık işi zorbalığa dökmeye başlamıştır. Emekçiler bu zorbaların gerçek yüzünü bir kez daha görmüştür.”   Hayat pahalılığı ekmeği küçültüyor Rafi Ay, enflasyon konusunu değerlendirirken şunları dile getirdi: “Enflasyon belası bir kez daha yakamıza yapışmıştır. Enflasyon en fazla ücretli çalışanları, dar gelirleri etkilemektedir. Bizler, emeğimizle geçinen insanlarız. Bunun karşılığında ücret alıyoruz. Ancak enflasyon nedeniyle ortaya çıkan hayat pahalılığı ekmeğimizi her gün küçültmektedir. Emek kesimi olarak bu sürece sessiz kalamayız. Bir an önce toplumsal bir uzlaşıyla enflasyona karşı mücadele edilmesi için en öncelikli taleplerimizi belirtiyoruz. Bu mücadele verilirken, geçmişte örneklerini gördüğümüz şekilde, emekçilerin sırtına yüklenilmesini kabul etmeyeceğimizi öncelikle söylemek isterim. Yüksek enflasyon herkesi ama en çok emekçileri olumsuz etkiliyor. Enflasyonun ve hayat pahalılığının önlenmesi elbette bize fayda sağlayacaktır" diye konuştu.   Toplu sözleşme dönemi başlasın Sendikal örgütlenmenin bir anayasal hak olduğunu ve bu hakkın kullanılmasını engelleyenlere aynı ölçüde ağır cezalar verilmesi gerektiğini vurgulayan Öz İplik-İş Sendikası Genel Başkanı Rafi Ay şöyle konuştu: "Teknik olarak bir işyerinde örgütlenme sağlandığında kayıtlardan yetki seviyesine gelindiği görüldüğü ve yetki verildiği anda toplu sözleşme süreci başlatılabilmelidir. İşveren itiraz ediyor, yargı yoluna gidiyorsa gitsin ama toplu sözleşme sürecini engellememeli ve toplu sözleşme dönemi başlamalıdır. Bütün kayıtlar devletimizin elinde, bilgisayar ortamında bulunmaktadır. Bir işyerinde yetkinin olup olmadığını anında istediğimiz an görebilmekteyiz. Devlet de bunu görebilmekte. O yüzden mahkemeler, itiraz süreleri çok uzun sürmekte. 4-5 yıl süren yetki davaları var. Tabii bu yetki davaları sonunda bazen ne iş yeri kalıyor ne o iş yerinde işçi kalıyor. Yetki davaları ve sendikal örgütlenmelerin çabaları tamamen boşa gitmiş oluyor."   Örgütlenmenin önündeki engeller kalksın “Artık sermaye kesimi, işveren kesimi kârlılık değil, işi, işçiyi, ekonomiyi, ülkeyi korumanın gerekli olduğunu anlamalı, bu dönüşüm sürecinin yükünü üstlenmelidir. Tarihi önemdeki bu süreci yönetmek de örgütlü toplumdan geçer. En önemlisi de işçilerin örgütlenmesinden geçer” diyen Rafi Ay şöyle devam etti: “İşverenler, artık şunu görmelidir: Örgütlü toplumdan yana başka çareniz yok! Sanayi devriminden bu yana en önemli dönüşüm dönemini yaşıyoruz.  Ne elektrik dönüşümü ne de otomasyon dönüşümü, bu ölçüde geniş etkilere sahip değildi. Üretim süreçlerinden iş yönetimine, tedarik zinciri oluşumundan mal ve hizmetlerin niteliğine kadar her şey değişiyor.  Dünyada en fazla çalışma saatine sahip ülkelerden biriyiz. İşçi sadakatinin en yüksek olduğu ülkelerden biriyiz. Namuslu, dürüst, çalışkan işçileriz. “Siparişler Türkiye’ye geliyor, Avrupa Türkiye’den vazgeçemiyor” diye demeç verenler, bu başarının ardında emekçilerin canla başla üretimini, yeteneğini görmüyor mu… Biz üzerimize düşeni layığıyla yerine getiriyoruz.  Yeni dönemin tek sloganı vardır: Kimseyi arkada bırakamazsınız!  Bir kişiyi gözden çıkardığınızda siz de ayakta kalamazsınız. Bu süreci yönetmek için; işçi, işveren ve siyasetin-hükümetin ortak çalışması yani özetle yüz yıllık çözüm olan “sosyal diyalog” gereklidir.   İşçinin çözüm önerisi nedir? “Peki örgütlenmenin önündeki engelleri nasıl kaldıracağız?” sorusunu dile getiren Rafi Ay, işçinin çözüm önerisini şöyle anlattı: “Öncelikle, örgütlenme bir Anayasal hak olduğuna göre, bu hakkın kullanılmasını engelleyenlere aynı ölçüde ağır cezalar verilmelidir. Teknik olarak ise bir işyerinde örgütlenme sağlandığında kayıtlardan yetki seviyesine gelindiği görüldüğü ve yetki verildiği anda toplu sözleşme süreci başlatılabilmelidir. İşveren itiraz ediyorsa yargı yoluna gidiyorsa gitsin ama toplu sözleşme süreci de başlasın! Bütün kayıtlar devletimizin elinde, bilgisayar ortamında bulunmaktadır. Bir işyerinde yetkinin olup olmadığını görmek için özel çalışmaya gerek yoktur. Bu konu neden bu kadar önemli diye aklınıza gelebilir. Mevcut durumda bir işyerinde örgütlenme başladığında, öncelikle işverenler Anayasa’yı ihlal ederek, ahlaki, etik ve yasal olarak sınırları zorlayan her türlü eyleme girişmektedir. Hatta işçileri işten çıkarabilmektedir. Yetki sonrasında da konuyu yargıya taşımakta, geçen bu süreçte işçi üzerinde baskı kurmaktadır.  Ne yazık ki ülkemizde işveren kültürü, hala emekçilerin bu işin asli unsurlarından olduğunu kavrayamamıştır. Emek olmadan sermayenin anlamı yoktur. Toplu pazarlık ve sosyal diyalog olmadan da sağlıklı bir işyeri, sağlıklı bir ekonomi olması mümkün değildir.”    EYT, kronik bir sorun halini almıştı Rafi Ay, EYT sorunu konusunda gerekli adımların atılmaya başlandığını hatırlatarak, "Bu çalışma hayatının kronik bir sorunuydu” dedi. Ay, şunları söyledi: “Aslında biz bu talebi dile getirirken, bunun bir talep değil bir hakkın teslimi olduğunu söylemiştik. Bir hakkımız vardı. Emeklilik sistemine girerken bize kim ne taahhüt ettiyse bu hakkımızı bize teslim etmesini istiyorduk. Son günlerde bununla ilgili hızlı bir çalışma yapıldığını sizler kanalıyla duyuyor kamuoyu ama daha nihayetlenmiş bir çalışma yok. Bu çalışma inşallah, çalışma olsun. İnşallah siyasi söylemlere kurban gitmez. Gerçekten mağdur olan insanların mağduriyetini karşılayacak bir çalışma olacak diye bekliyoruz.”
Rafi Ay: Örgütlenme anayasal bir hak olduğuna göre bu hakkın kullanılmasını engelleyenlere en ağır cezalar verilmeli

ANKHABER

Öz İplik-İş Sendikası Genel Başkanı Rafi Ay, geleneksel hal alan '24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı' dolayısıyladüzenlenen basın toplantısında önemli aç ıklamalarda bulundu.

Rafi Ay, ‘örgütlenme’ sorunu başta olmak üzere 'enflasyon', 'toplu sözleşme' ve 'EYT’ konuları üzerinde durdu.

Öz İplik-İş Sendikası Genel Başkanı Rafi Ay, çok sayıda basın mensubunun takip ettiği basın toplantısında, “Önümüzdeki ağır ekonomik sorunlar, halkımızın alım gücü hızla azalmaktadır“ dedi.

 

Rafi Ay, saldırıyı kınadı

Basın toplantısına “Çalışma yaşamımıza ilişkin tarihi önemde gördüğümüz bir çağrıya geçmeden önce, bir sendika başkanı ve insan olarak beni, yönetim kurulumuzu, her bir üyemizi oldukça yaralayan ama aynı ölçüde de öfkelenmemize yol açan bir olayı sizlerle paylaşmak isterim.” diye başlayan Rafi Ay, şöyle konuştu:

Karabük’te örgütlü olduğumuz bir iş yerinde, rakip sendikanın sahaya sürdüğü bir kendini bilmez zorba, 17 Temmuz gecesi, üyelerimizden birini kandırarak, iyi niyetinden faydalanarak evinden çıkmasını sağlamış, hiçbir suçu, kusuru olmayan bu arkadaşımızı darp etmiş, tehdit etmiştir. 

Olay elbette yargıya intikal etti ve bu zorbalığın hukuki olarak cezasız kalmaması için elimizden geleni yapacağız. Ancak sendikal mücadeleyi sahada kaybedenler artık işi zorbalığa dökmeye başlamıştır. Emekçiler bu zorbaların gerçek yüzünü bir kez daha görmüştür.

 

Hayat pahalılığı ekmeği küçültüyor

Rafi Ay, enflasyon konusunu değerlendirirken şunları dile getirdi:

Enflasyon belası bir kez daha yakamıza yapışmıştır. Enflasyon en fazla ücretli çalışanları, dar gelirleri etkilemektedir. Bizler, emeğimizle geçinen insanlarız. Bunun karşılığında ücret alıyoruz. Ancak enflasyon nedeniyle ortaya çıkan hayat pahalılığı ekmeğimizi her gün küçültmektedir. Emek kesimi olarak bu sürece sessiz kalamayız. Bir an önce toplumsal bir uzlaşıyla enflasyona karşı mücadele edilmesi için en öncelikli taleplerimizi belirtiyoruz. Bu mücadele verilirken, geçmişte örneklerini gördüğümüz şekilde, emekçilerin sırtına yüklenilmesini kabul etmeyeceğimizi öncelikle söylemek isterim. Yüksek enflasyon herkesi ama en çok emekçileri olumsuz etkiliyor. Enflasyonun ve hayat pahalılığının önlenmesi elbette bize fayda sağlayacaktır" diye konuştu.

 

Toplu sözleşme dönemi başlasın

Sendikal örgütlenmenin bir anayasal hak olduğunu ve bu hakkın kullanılmasını engelleyenlere aynı ölçüde ağır cezalar verilmesi gerektiğini vurgulayan Öz İplik-İş Sendikası Genel Başkanı Rafi Ay şöyle konuştu:

"Teknik olarak bir işyerinde örgütlenme sağlandığında kayıtlardan yetki seviyesine gelindiği görüldüğü ve yetki verildiği anda toplu sözleşme süreci başlatılabilmelidir. İşveren itiraz ediyor, yargı yoluna gidiyorsa gitsin ama toplu sözleşme sürecini engellememeli ve toplu sözleşme dönemi başlamalıdır. Bütün kayıtlar devletimizin elinde, bilgisayar ortamında bulunmaktadır. Bir işyerinde yetkinin olup olmadığını anında istediğimiz an görebilmekteyiz. Devlet de bunu görebilmekte. O yüzden mahkemeler, itiraz süreleri çok uzun sürmekte. 4-5 yıl süren yetki davaları var. Tabii bu yetki davaları sonunda bazen ne iş yeri kalıyor ne o iş yerinde işçi kalıyor. Yetki davaları ve sendikal örgütlenmelerin çabaları tamamen boşa gitmiş oluyor."

 

Örgütlenmenin önündeki engeller kalksın

Artık sermaye kesimi, işveren kesimi kârlılık değil, işi, işçiyi, ekonomiyi, ülkeyi korumanın gerekli olduğunu anlamalı, bu dönüşüm sürecinin yükünü üstlenmelidir. Tarihi önemdeki bu süreci yönetmek de örgütlü toplumdan geçer. En önemlisi de işçilerin örgütlenmesinden geçer” diyen Rafi Ay şöyle devam etti:

İşverenler, artık şunu görmelidir: Örgütlü toplumdan yana başka çareniz yok! Sanayi devriminden bu yana en önemli dönüşüm dönemini yaşıyoruz. 

Ne elektrik dönüşümü ne de otomasyon dönüşümü, bu ölçüde geniş etkilere sahip değildi. Üretim süreçlerinden iş yönetimine, tedarik zinciri oluşumundan mal ve hizmetlerin niteliğine kadar her şey değişiyor. 

Dünyada en fazla çalışma saatine sahip ülkelerden biriyiz. İşçi sadakatinin en yüksek olduğu ülkelerden biriyiz. Namuslu, dürüst, çalışkan işçileriz. “Siparişler Türkiye’ye geliyor, Avrupa Türkiye’den vazgeçemiyor” diye demeç verenler, bu başarının ardında emekçilerin canla başla üretimini, yeteneğini görmüyor mu… Biz üzerimize düşeni layığıyla yerine getiriyoruz. 

Yeni dönemin tek sloganı vardır: Kimseyi arkada bırakamazsınız! 

Bir kişiyi gözden çıkardığınızda siz de ayakta kalamazsınız. Bu süreci yönetmek için; işçi, işveren ve siyasetin-hükümetin ortak çalışması yani özetle yüz yıllık çözüm olan “sosyal diyalog” gereklidir.

 

İşçinin çözüm önerisi nedir?

Peki örgütlenmenin önündeki engelleri nasıl kaldıracağız?” sorusunu dile getiren Rafi Ay, işçinin çözüm önerisini şöyle anlattı:

Öncelikle, örgütlenme bir Anayasal hak olduğuna göre, bu hakkın kullanılmasını engelleyenlere aynı ölçüde ağır cezalar verilmelidir. Teknik olarak ise bir işyerinde örgütlenme sağlandığında kayıtlardan yetki seviyesine gelindiği görüldüğü ve yetki verildiği anda toplu sözleşme süreci başlatılabilmelidir. İşveren itiraz ediyorsa yargı yoluna gidiyorsa gitsin ama toplu sözleşme süreci de başlasın!

Bütün kayıtlar devletimizin elinde, bilgisayar ortamında bulunmaktadır. Bir işyerinde yetkinin olup olmadığını görmek için özel çalışmaya gerek yoktur. Bu konu neden bu kadar önemli diye aklınıza gelebilir. Mevcut durumda bir işyerinde örgütlenme başladığında, öncelikle işverenler Anayasa’yı ihlal ederek, ahlaki, etik ve yasal olarak sınırları zorlayan her türlü eyleme girişmektedir. Hatta işçileri işten çıkarabilmektedir. Yetki sonrasında da konuyu yargıya taşımakta, geçen bu süreçte işçi üzerinde baskı kurmaktadır. 

Ne yazık ki ülkemizde işveren kültürü, hala emekçilerin bu işin asli unsurlarından olduğunu kavrayamamıştır. Emek olmadan sermayenin anlamı yoktur. Toplu pazarlık ve sosyal diyalog olmadan da sağlıklı bir işyeri, sağlıklı bir ekonomi olması mümkün değildir.” 

 

EYT, kronik bir sorun halini almıştı

Rafi Ay, EYT sorunu konusunda gerekli adımların atılmaya başlandığını hatırlatarak, "Bu çalışma hayatının kronik bir sorunuydu” dedi.

Ay, şunları söyledi:

Aslında biz bu talebi dile getirirken, bunun bir talep değil bir hakkın teslimi olduğunu söylemiştik. Bir hakkımız vardı. Emeklilik sistemine girerken bize kim ne taahhüt ettiyse bu hakkımızı bize teslim etmesini istiyorduk. Son günlerde bununla ilgili hızlı bir çalışma yapıldığını sizler kanalıyla duyuyor kamuoyu ama daha nihayetlenmiş bir çalışma yok. Bu çalışma inşallah, çalışma olsun. İnşallah siyasi söylemlere kurban gitmez. Gerçekten mağdur olan insanların mağduriyetini karşılayacak bir çalışma olacak diye bekliyoruz.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.