Kayalar’dan Türkiye ve dünya üzerine ufuk turu

Almanya’nın Hamburg kentinde düzenlenen ‘Yeni Dünya Düzeni ve Türkiye’ konulu konferans gerçekleştirildi.

Almanya Yozgatlılar Federasyonu’nun (AYDEF) Hamburg teşkilatı tarafından organize edilen geceye katılmak üzere Hamburg’a giden Tarım Orman ve Köyişleri, Maliye eski Bakanı Lütfullah Kayalar, konferansın konuşmacısıydı. Kayalar, Yeni Dünya düzeninde Türkiye’nin rolü ve konumu hakkında düşüncelerini katılımcılarla paylaştı.

Lütfullah Kayalar, Rusya ile Ukrayna arasında devam eden savaşın bütün Avrupa’yı her bakımdan etkilediğine dikkat çekerek, Türkiye’nin de bu ülkelerden biri olduğunu söyledi.

Hamburg eski Basın Birliği Başkanı Mehmet Atak tarafından yönetilen konferansta, Kayalar’ın 1983 yılında Turgut Özal’ın Başbakanlığı döneminden itibaren 5 dönem Anavatan Partisi Yozgat Milletvekili, Tarım, Orman ve Köyişleri, Maliye Bakanı olarak etkin görev yaptığı hatırlatıldı.

Kayalar, Hamburg’da yaşayan Yozgatlılar ile birlikte Sivas, Muş, Kayseri, Kırşehir, Nevşehir, Kırıkkale, Tokat, Amasya, Niğde gibi birçok ilden insanların da ilgiyle takip ettiği konferansta Kayalar şunları söyledi:

“Burada siz değerli hemşerilerimizin, kardeşlerimizin Almanya'da yerleşmek üzere adım attığınız 1961 yılından bugüne tam 61 sene geçti. Artık sizler Alman toplumunun asli unsurlarından birincisiniz. Birinci yani ilk ve ikinci nesil burada kendilerini hep geçici hissetmişlerdi, döneceklerini ifade etmişlerdi. Ama artık bu duygu yerini üçüncü, dördüncü nesil veya jenerasyon olarak nitelendirdiğimiz bu toplum içerisinde daha güçlü bir yer edinmek için neler yapılması gerektiği tartışmalarına evrilmiş ve bu artık tartışma ve düşünce noktasını da geçerek Alman toplumuyla birlikte, Almanya'da hayatın devam ettirilmesi şeklinde bir noktaya gelmiş bulunmaktadır.”

YAVAŞ YAVAŞ GELEN BÜYÜK SORUN

Hem Türkiye'de hem de Almanya'da yaşayanların mevcudiyetinin öneminin yeterince değerlendirilemediğine dikkat çeken Kayalar, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Sizler sadece Türkiye için değil, Avrupa için de hayati bir öneme sahip topluluk hâline gelmiş bulunmaktasınız. Aslında son 20 yıl içinde yavaş yavaş yaklaşmakta olan enerji ve tedarik sorunu -özellikle Avrupa'da- son 3 yılda somut hâle geldi. Avrupa'nın bugünlerde kendisine yeni bir rota izlemek zorunda hissettiği ve bunun için harekete geçtiği bugünlerde sizler, toplumunuz Avrupa'nın geleceğinde ben inanıyorum ki çok büyük bir rol oynayacaksınız. Bu sözlerim kesinlikle bir Türk’e Türk propagandası şeklinde değildir. Pandemi öncesi belki bunları söylemekte biraz daha zorlanabilirdik, biraz daha belki düşünemeyebilirdik ama pandemi dünyada da, Avrupa'da da ve tabii ki Almanya'da da ülkelerin yaşamlarında yeni birtakım yolların izlenmesi gereğini de ortaya getirdi. 60 yılı aşkın bu dönem içerisinde sizlerin burada acısıyla tatlısıyla geçirdiğiniz zorlu yaşam, bugün belki de Avrupa'nın geleceği için en önemli birkaç dayanaktan birisi olacak. Sizlerin burada kök salmanız, Türk ve Alman devletlerini vatandaşları üzerinden birbirine bağladığı, şimdi bunu biraz daha somuta doğru ilerletirsek, bugün Almanya ile Türkiye arasında geçmiş tarihi de incelediğimiz zaman, hiçbir zaman kayda değer bir anlaşmazlık konusu olmamıştır. Bunun aksine, belli dönemlerde birliktelikler, ittifaklar ve dostluklar olmuştur. Bugün Türkiye'den de Avrupa'ya ama Avrupa içerisindeki en büyük ihracat Almanya'ya yapılmaktadır ve gene Türkiye 450 milyar dolar civarında bir kredi kullanmış durumdadır, Avrupa'dan gelen kredi vardır ve gene bunlar içerisinde kredi dışında 250 milyar dolar civarında da Türkiye'ye yapılan doğrudan yatırımlar bulunmaktadır.”

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ GİBİ

Konferans konusunun dünya ve Türkiye olmasına karşın önce Almanya'dan ve Avrupa'dan girmek istediğini belirten Kayalar, “Tüm dünya, tıpkı İkinci Dünya Savaşı öncesi gibi bir gerginlik içerisinde. Bilindiği gibi, Birinci Dünya Savaşı ve İkinci Dünya Savaşı Avrupa odaklı olan bir savaştır. Birinci Dünya Savaşı’na gelene kadar geçen birtakım olaylar var ve bu Birinci Dünya Savaşı sonunda da bilindiği gibi, Avusturya İmparatorluğu, Rusya İmparatorluğu ve bizim İmparatorluğumuz olan, ecdadımız olan Osmanlı İmparatorluğu bu dönem içerisinde yani Birinci Dünya Savaşı sonunda sona erdi.” diye konuştu.

Kayalar, daha sonra İkinci Dünya Savaşı’na kadar geçen dönem içerisinde âdeta bir geçişin olduğunu, bu geçişin ise biraz da böyle hazırlık dönemi gibi geçtiğine vurgu yaparak, İkinci Dünya Savaşı olduğunu, milyonlarca insan bu İkinci Dünya Savaşı’nda, Avrupa'da hayatını kaybettiğini hatırlattı.

Kayalar, şunları söyledi:

“Şimdi, aynı bu İkinci Dünya Savaşı öncesindeki o geçiş dönemindeki gerginlik içerisinde incelediğimiz zaman, bugün de sanki buna benzer acaba gerginlikler var mı diye, dünyada böyle gerginlikler var mı diye insan düşünmeden edemiyor. Bu geçtiğimiz dönemde yani İkinci Dünya Savaşı ve sonrası dönemde paylaşımın yerini enerji ve hammaddeye ulaşım aldı yani bu son dönemde, özellikle bu pandemiden sonra da gelişen dönemde enerji ve hammaddeye ulaşım ön plana çıktı. Artık sömürgecilik yoluyla değil -Avrupa'nın eskiden takip ettiği politikalardandı, bütün dünyada- kurulan ilişkiler ve paktlar yoluyla ülkelerin enerjiye ve hammaddeye ulaşması mümkün hâle geliyor.Avrupa devletlerinin yer aldığı NATO ittifakı, elbette Avrupa'nın sınır güvenliğini sağladı. Bugün de el’an şu anda takip edilen en önemli politikalardan birisi. Ama bu ittifakın karşısında yer alan ittifakların ekonomik gücü karşısında ve sahip oldukları hammadde kaynakları karşısında ise savunmasız bıraktı. Bu arada, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, şimdi NATO’dan bahsettik Avrupa için özellikle, öncelikle bugün Avrupa Birliği olarak nitelendirdiğimiz, daha önceden AET olarak nitelendirdiğimiz 1948’li yıllarda yani İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesinden sonra Kömür ve Çelik Birliği diye bir birlik olarak başladı AET ve bugünkü Avrupa Birliği hâline geldi. Aynı şekilde, bu 1948’den sonra, 1952’lerde de NATO’nun kurulmasıyla birlikte Avrupa güvenlik konusunda da Amerika Birleşik Devletleri ile birlikte NATO çerçevesi içerisinde güvenliğini sağlamaya yoluna gitti.”

ENERJİ, BÜYÜK BİR SORUN

Bugün Avrupa'da enerji kaynaklarını çeşitlendirme ihtiyacının ortaya çıktığını, aslında her şeyin yalnızca askerî güvenlik olmadığı ve modern dünyanın birbirine görünenden çok daha sıkı bağlarla bağlı olduğu gerçeğinin unutulduğu için ya da unutmak istenildiği için ortaya çıktığının altını çizen Kayalar, konuşmasında şunları kaydetti:

“Çok ucuz olan Rus enerji kaynakları, çok ucuza kullanılan Çin iş gücü Avrupa'nın son 30 yılda dünyanın en refah içindeki toplumlarından birisi olarak yaşamasını temin etti. Ama modern dünyanın birbirine çok karmaşık bağları -buna küreselleşmenin doğurduğu şartlar da diyebiliriz- dünya üzerinde tek bir ülkenin, tek bir coğrafyanın diğer bölgelerden ve ülkelerden bağımsız bir biçimde var olamayacağını da bu son olaylar bize göstermiş bulunmakta. Siz, elbette bugün yaşadığınız toplum olan, işte şimdi Hamburg-Almanya'da bu toplumun sorunlarını mutlaka ki benden veya Türkiye'de olanlardan daha iyi biliyorsunuz ve değerlendiriyorsunuz. Enerji, büyük bir sorun ve Avrupa Birliğinin katalizörü Almanya enerji kaynaklarını çeşitlendirmek için çok güçlü bir diplomasi faaliyeti içerisinde. Tabii ki bu diplomasi faaliyetinin dışında da şimdi yeni teknolojiler hem Almanya'da hem de Avrupa'da yoğun bir şekilde AR-GE çalışmaları ve bu yeni teknolojilerin, işte hidrojenle ilgili olan gelişmeler de kaydediliyor, bunlar da ön plana gelmiş durumda ve gerçekten büyük bir önem kazanmış durumda. Ayrıca, güvenlik bakımından da tek bir yana yaslanmanın ileride ne gibi sakıncalar doğuracağı da Almanya'nın ve Avrupa'nın hararetle tartıştığı konuların başında gelmekte. Bunu bir iki cümleyle açmak gerekirse, bu Rusya-Ukrayna Savaşı başlamadan önce, özellikle daha çok Fransa’nın dile getirdiği ve bir Avrupa güvenliğiyle ilgili yani NATO dışında da yeni güvenlik organizasyonlarının yapılması şeklinde uluslararası epeyce yoğun çalışmalar vardı. Ama şimdi, özellikle bu Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlamasıyla birlikte bu çalışmalar da şimdi bir başka noktaya doğru gidiyor ve belki de, işte şimdi NATO daha da önemli bir hâle getiriliyor, getirilmek isteniyor. Bu noktada da çok büyük de ilerlemeler kaydedildi. Amerika Birleşik Devletleri’nin de bu konudaki politikaları, takip ettiği yol şimdi Avrupa'da daha da güçlü bir şekilde kendisini hissettiriyor.”

SAVAŞ BÜTÜN AVRUPA'YI ETKİLİYOR

Kayalar, Rusya-Ukrayna Savaşı’na bakıldığı zaman, Ukrayna’ya şu anda Avrupa'nın ve Amerika'nın çok büyük desteklerinin bulunduğunu, parasal desteklerinin, askerî araç gereç desteklerinin, tabii ki politik desteklerinin var olduğunu, ama bütün bu desteklerle birlikte de birtakım yeni yapılanmaların da ortaya çıktığını bildirdi.

Kayalar, şunları söyledi:

“Şimdi, Rusya-Ukrayna Savaşı bütün Avrupa'yı her bakımdan etkiliyor, dünyayı her bakımdan etkiliyor ama sınırdaş olduğu için, işte Polonya’dan başlayarak –başta Almanya olmak üzere, güçlü ekonomisinden de kaynaklanarak- belki buraları daha da fazla etkiliyor, Türkiye'yi de etkiliyor, her tarafı etkiliyor. Buradaki aslında Ukrayna-(20.11)Rusya Savaşı’nın söylenilen birçok nedenleri var. Bu savaşla ilgili birçok neden ileri sürülüyor. İşte, başta Kırım var, Rusya’nın iddia ettiği Doneks ve o bölgeye yakın olan bölgeler var. Ama acaba sadece bunlar mı? Bu sadece bir düşünce, sadece birburada, bu güzel Pazar gününde bir yorum yapmaya çalışıyorum. Bunların dışında şimdi dünyada yeni bir gelişme dönemine yani yeni olayların geliştiği yeni birtakım kamplaşmaların, yeni birtakım taraflaşmaların geliştiği bir döneme giriyoruz. Şimdi, biraz sanki konumuz da asıl burada başlıyor.”

ORTA DOĞU GENİŞ VE ÖNEMLİ…

Konuşmasını, “Şimdi, bu döneme giriyoruz derken, neyi ifade etmek istiyoruz?” diyerek, sürdüren Kayalar, şöyle devam etti:

“Şimdi, bizim sınırlarımızın hemen yanında olan Orta Doğu. Orta Doğu’ya baktığımız zaman, Orta Doğu önemli bir coğrafya, bir geniş coğrafya. Bir zamanlar o coğrafyanın neredeyse tamamı ecdadımızın, Osmanlının hükümranlığı altında olan yerler. İşte o Birinci Dünya Savaşı’yla bizden çıkmış olan yerler.Şimdi, Orta Doğu, özellikle Birinci Dünya Savaşı’ndan sonraki dönem içerisinde, işte İkinci Dünya Savaşı’na kadar da getirelim, ondan sonraki 70-75 sene içerisinde bütün dünyadaki çekişme merkezi, rant merkezi, olayların başlama merkezi, dünyadaki büyük güçlerin kutuplaştığı bir merkez halindeydi. Yani buradaki petrolle birlikte, buradaki ulaşım yollarıyla birlikte, stratejik deniz yollarıyla birlikte en önemli olan bölgeydi ve burada da hiçbir dönemde de doğru düzgün bir huzur da olmadı kısa bir süre geçtikten sonra.Şimdi, bildiğiniz gibi, bir Arap Baharı dönemiyle birlikte yeniden bu bölgede birtakım yeni siyasi gelişmeler ve oradaki toplumları çok yakından ilgilendiren, bizi de yakından ilgilendiren gelişmeler oldu. Şimdi ama bunu kısaca bağlamak gerekirse; Orta Doğu artık şu veya bu şekilde belli bir dönem içerisinde bitirilecek. Yani bitirilecek dediğimiz, bu olaylar bir şekilde bağlanacak.”

YENİ ÇATIŞMA VE RANT MERKEZİ

Kayalar konuşmasında, “Şimdi, dünyanın yeni merkezi, sıklet merkezi, yeni çatışma merkezi, yeni rant merkezi artık Asya-Pasifik oluyor, ‘Pasifik’ olarak nitelendiriyoruz. Yani yeni bir kutup doğuyor. Asya-Pasifik dediğimizin de merkezi Çin ile Amerika'nın çekişmesi. Tabii ki orada Çin ile Amerika'nın çekişmesi diye ifade ederken, bunlar yanında yer alan ülkeler de şimdi doğal olarak oluşuyor Japonya’dan başlayarak, belki ileride Hindistan şeklinde de bunlar yeni şekillenmeler, yeni taraflaşmalar olacak. Şimdi, bu Rusya-Ukrayna Savaşı’nın da aslında önemi Pasifik’teki yeni dünya düzeni içerisinde Rusya-Çin birlikteliğinin, Rusya-Çin’in bir arada olmasının da acaba önü mü kesiliyor veya Rusya burada zayıflatılarak oradaki muhtemel gelişmelerde bu yeni dünya üzerinde yeni birtakım roller mi biçiliyor; bunların hepsi şu anda tartışılıyor.” görüşüne yer verdi.

TÜRKİYE BUNLARDAN NASIL ETKİLENİR?

Kayalar, bu gelişmelerin Türkiye’yi nasıl etkileyeceği konusunu da “Peki, şimdi bunlar bizi ne şekilde etkileyecek?” sorusunu yönelterek, yaşanabilecekleri şöyle özetledi:

“Şimdi, biz buradan Türkiye'ye geliyoruz. Türkiye'yi etkilemesi şu: Orta Doğu inşallah bir şekilde sulh ve sükuna getirilebilirse –ki kısa bir süreç içerisinde gelecek gibi gözüküyor, olmasını temenni ediyoruz- bu Türkiye'nin önünü inanılmaz açacaktır, başta ekonomi olarak ve başta çekişmeler olarak. Çünkü orası bize sınırdaş ve bizim dışımızdaki yaşayan devletlerin, insanlarıyla, halklarıyla bizim çok değişik bağlarımız var. Aynı zamanda da kültür bağlarımız da var. Dolayısıyla buradaki yeni yapılanmada Türkiye çok önemli rol alacaktır ve bu doğal olarak olacaktır. Çünkü Saddam ile başlayan dönem içerisinde yani geçtiğimiz dönemde Türkiye'nin daha ihracatı çok küçük noktada iken –bugüne göre- bizim sadece Irak’a yaptığımız ihracat 24-25 milyar dolar civarındaydı. Şimdi bu yeni –inşallah- sulh ve sükunun geleceği Orta Doğu’da Türkiye'nin önünde inanılmaz bir imkânlar evresi başlıyor, yeni imkânlar çıkacak. Bu da Türkiye için çok önemli.”

BİRÇOK ÜRETİMİN MERKEZİ ÇİN OLDU

Uzakdoğu ile ilgili bu yeni kamplaşma dönemi ortaya geldiğinde, en az 30 yıldır dünyadaki birçok üretimin merkezinin Çin olduğunu hatırlatıp, bunun pandemide Türkiye’nin de, Avrupa’nın da, Çin’in dışındaki ülkelerin de gördüğünü dikkat çeken Kayalar, “Bu Çin’deki ucuz iş gücünden başlayarak Batıl firmaların da bir anlamda işine geldi” dedi.

“Ama pandemide görüldü ki bir aksama olduğu zaman, Çin’deki üretim aksaması veya lojistik aksamalar olduğu zaman her taraf allak bullak oluyor” diyen Kayalar konuşmasını şöyle tamamladı:

“O zaman, şimdi akla geliyor ki, demek ki sadece bir bölgeye üretim olarak bağlı olmak fevkalade büyük sıkıntılar getirebiliyor. Şimdi, bu düşünceden hareket edildiği zaman –ki ediliyor- Türkiye burada akla geliyor. Türkiye Avrupa'ya ve Batı’ya, Batı pazarlarına, Afrika pazarlarına, Orta Doğu pazarına yakın olan, Balkanlar pazarına yakın çok yakın olan bir konuda ve artık Türkiye'nin belli teknolojiyi belki bir tarafa bırakmak lazım ama orta ölçekli üretimde Türkiye artık çok önemli bir güç hâline geldi. dolayısıyla da bu Uzakdoğu’daki yeni güç merkezleri oluşması ve buradakikamplaşmalar ve sıkıntılardan dolayı Türkiye'nin önünde de yeni bir dönem açılacaktır ve açılıyor. İşte bu sebepledir ki şimdi Avrupa ile –bunun içinde Almanya da var- Türkiye arasındaki ekonomik ilişkilerin daha geliştirilmesi, daha yatırım düzeyine kaydırılması gibi bir yeni dönem inşallah başlar diye düşünüyoruz.Ama bunların başlayabilmesi için Türkiye'nin kendi içinde demokrasisini geliştirmiş ve oturtmuş, hukuk sisteminin dünya hukuk sistemiyle entegre olmuş ve güvenilir hâle gelmesi, yargı sisteminin güvenilir hâle gelmesi, insan hakları ve özgürlükler alanında Türkiye'nin dünya standartlarına kavuşan bir ülke konumunda olması ve bunun bu şekilde değerlendirilmesi, kabul edilmesi ve ekonomisini bu zemin üzerine oturtması gerekiyor. Şimdi, biraz önce bazı rakamlar verdim, kullandığımız kredilerle veya yatırım bütçeleriyle ilgili, doğrudan yatırımla ilgili. Ama baktığımız zaman, mesela biz şu anda da hâlâ Türkiye olarak yurt dışından kullandığımız kredilerde mesela diğer ülkelere göre daha yüksek bir faiz ödüyoruz. Bu faiz ödediğimiz bir risk primi olarak ifade ediliyor ekonomide, finansal sektörde. Risk priminin karşılığı, işte bu hukukta güvenilir olmakta, uluslararası ilişkilerinizde dünya standartları içerisinde bulunmanızdan kaynaklanıyor ve tabii ki Türkiye Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le birlikte cumhuriyet döneminde Tanzimat’tan itibaren başlamış olan Batı ile, modern dünya ile entegre olma noktasında cumhuriyet, yeni kurulan devletimiz o kurduğu temellerde, işte şimdi Anayasa’mızın ilk 4 maddesinde kendini bulan, başta laiklik sistemi olmak üzere, bu dünya ile buluşmasında, dünya ile entegrasyonunda, dünyaya açılma konusunda büyük temeller atılmıştır. Bunlar 1983’te de o günkü dönemlerde çağı atlamak olarak nitelendirilen yani Türkiye'nin dünyaya açılması olarak nitelendirilen bir dönemi de geçirdi. Şimdi, Türkiye'nin yeniden bu yeni dünya düzeni kurulurken, bu yeni dünya düzeniyle tam entegrasyonu sağlayabilecek olan bir yönetim şeklini, güvenilir bir ülke olma, gençlerine ümit veren bir ülke olma, güven veren bir ülke olma ve özellikle eğitimini bütün dünya standartlarında yapan bir ülke olma konumuna gelmesi gerekiyor. İnanıyoruz ki, temenni ediyoruz ki ve inanmamız da lazım, buna da yani halkımıza da inanmamız ve güvenmemiz lazım. Şimdi de bir seçim dönemine giriyoruz, inşallah bu seçim dönemiyle de birlikte, seçimlerden sonra da Türkiye işte bu kurulması başlamış olan yeni dünya düzeni içerisinde güçlü, güvenilir, itibarlı bir ülke konumuna gelebilir diye düşünüyoruz.”